<p> </p><p>İki yıl önce bir otobüs seyahatinde uyuyan genç kadının, uyandığı sırada karşısında mastürbasyon yapan otobüs muavinini gördüğü taciz olayını hatırlarsınız. Bu taciz olayının bir benzeri de geçtiğimiz günlerde yaşandı. Kocaeli-Gölcük’te bir kargo görevlisinin teslimat yapmak için gittiği adreslerde karşısına çıkan kadınlara cinsel organını göstererek tacizde bulunduğu öğrenildi.</p><p>İki yıl önceki olayda tacizci muavinin DNA’sının, etrafa saçılan spermler ile eşleştiği kanıtlansa da muavin verdiği ifadenin ardından serbest bırakılmıştı. Kargo görevlisi ise gelen şikayetler üzerine adliyeye sevk edilerek tutuklandı. Kargo görevlisi ceza alır mı, alırsa ne kadar alır bilmiyoruz. Şimdi, ülkemizde taciz ve tecavüz davalarında uygulanan indirimleri, cezalarımızın caydırıcı olup olmadığını tartışmayacağım. Ben daha çok bu anormal taciz çeşidini, “gösterme merakını” ele almak istiyorum.</p><p>Bazı erkekler neden bulduğu her fırsatta cinsel organını göstermek istiyor? Bu psikolojik bir sorun mu, yoksa onların doğasında(!) mı var? İnsanların doğasını –kastettiğim anlamıyla karakterini- şekillendiren özelliklerin çocukken maruz kalınan davranışlar ve bilinçaltına gönderilen mesajlar ile gerçekleştiğini düşünüyorum.</p><p>Şimdi, her yetişkinin şapkasını önüne alıp ‘çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz?’ sorusu üzerinden özeleştiri yapma vakti. Kız çocuklarını hassas, narin, evcimen, kırılgan olarak yetiştirirken, erkek çocuklarını kahraman, ağa, paşa, güçlü olarak yetiştiriyoruz. Ev içindeki davranışlarımızda onlara karşı eşit davrandığımızı düşünürken bile, sürekli toplumsal yerlerini belirleyecek şekilde davranıyoruz. Davranışlarımız çocuklar büyüyüp birer birey olarak varlık göstermeye başladığında biz de su verdiğimiz ağacın meyvelerini toplamaya başlıyoruz.</p><p>Çocuklara küçük yaşlardan itibaren cinsiyet kimlikleri belirleyip o kimlikler üzerlerine yapışıp kalana kadar çabalıyoruz. Kız çocuğunun neler yapabileceğini, erkek çocuğunun neler yapabileceğini, nelere yetkilerinin olduğunu, görevlerini, aralarındaki farkları onlara sürekli hatırlatıyoruz. Kız çocuklarımıza ‘kapat kızım bacaklarını’ derken, erkek çocuklarımıza ‘aç oğlum göster amcalara pipini’ diyebilen yapıda bir toplumuz.</p><p>Peki, o gün gösterdiği cinsel organının beğenildiğini, alkışlandığını gören erkek çocuklarının büyüdüklerinde de bir ‘gösterme eğilimine’ sahip olmasını nasıl yadırgayabiliriz? Sonuçta kız çocuğu için göstermek ‘ayıp’ iken, erkek çocukları için övünülecek bir şeydi.</p><p>Yetiştirilme tarzımızı burada irdelememin nedeni, yapılan tacizleri nedenler ile ilişkilendirip meşrulaştırmak değil; küçükken yaşadığımız hiçbir şey, kabul edilemez bir suç olan tacize sebep olamaz. Ancak taciz ve tecavüzle sonuçlanmasa da erkek hegemonyasının belirginliği rahatsızlık duymamız gereken bir mesele. Bizler farkında olmadan konuşmalarımızla, geleneklerimizle bu hegemonyanın zeminini güçlendiriyoruz.</p><p>Erkek çocuklarımıza küçükken düzenlediğimiz sünnet etkinliklerini hiç eleştirdik mi? Sıradan bir sağlık operasyonu olan sünnet, bizim geleneklerimizde neden kutlanılması, ödüllendirilmesi gereken bir “erkekliğe atılan ilk adım” projesine dönüşüyor? Daha küçücük yaştaki çocuk geçirdiği bir operasyon nedeniyle üzerinde cübbe, kafasında fesi ve elinde asasıyla tahtta oturtuluyor, şerefine düğünler yapılıyor, mevlitler okutuluyor, yemekler dağıtılıyor ve çocuk, üzerine yüklenen “paşa” kimliğiyle devam ediyor hayatına. Sonra da hayat boyu kendini bulunduğu her yerde paşa sandığından mıdır bir yetişkin olduğunda kadına şiddet uygulayan, taciz, tecavüz eden, güçlülüğünü ve üstünlüğünü her fırsatta kanıtlamaya çalışan bir varlık halini alıyor?</p><p>Bu yüzdendir demiyorum. Sözlerimizi, davranışlarımızı, geleneklerimizi sorgulayarak bir daha bakalım toplumumuza. Belki değiştirebileceğimiz bir şeyler vardır.</p>