Günaydın Türkiye.
Günaydın sevgili Okurlarım.
İnsanımızı çoğu zaman bir türlü anlayamıyorum.
Acizlikten mi?
Düşünememekten mi?
Düşünmekten yorulduklarından mı?
Düşünmekten korktuklarından mı?
Bilemiyorum amma bir türlü sağlıklı kararlara imza atamıyorlar.
Hele emeklilerimiz.
Neden mi diyeceksiniz?
Kimileri çıkıyor bize de barı seyyanen 2000 tl verselerdi.
Kimileri yok 4000 tl versinler bari.
Ya u kimse çıkıp
Bizde insanız,
Bizde ekmek alıyoruz,
Bizde su içiyoruz,
Bizde çaya, çorbaya para veriyoruz,
Bizde herkes gibi yapılan bu fahiş zamlardan etkileniyoruz,
Bizde herkes gibi enflasyondan etkileniyoruz.
Çarşı Pazar bizimde elimizi yakıyor…
O zaman bize de seyyanen 8077 tl verilmeli diyemiyor.
Çünkü gelen zamlar herkesi aynı şekilde etkiliyor.
Hele emekliyi daha çok yakıyor.
O zaman bu kanaatkarlık neden?
Sakın ola çalışan memura çok verildi, verilmemeli demiyorum. Asla.
Piyasadaki dengeyi bozmak emeklinin aleyhine işliyor, diyorum.
Son zamanlarda yapılan zamlarla tuş olmuş emekli memurlar ne haldeler düşünebiliyor musunuz?
Hele bu zamlardan en fazla etkilenen emekliler; hala kadercilikle, hala şükürcülükle yetinmelerini bir türlü anlayamıyorum.
Kolayı var.
Örneğin;
İktidar milletvekillerinin karşısına çıkarak düştükleri bu yoksulluklarını lisan-ı mümnasiple anlatmalıdırlar.
STK’ların kapılarını çalmalıdırlar,
Bağlı bulundukları sendika ve derneklerini katkı vermek için uyarmalılar.
Yani demokratik yollarla; anayasal, yasal olarak yapılacak çok şey varken; bari bize de 2000 tl, 3000 tl verilmeliydi demenin ne alemi var.
Şimdi gelelim bu dengesiz zamları yapan kurum ve kuruluşlara.
Onları da bir türlü anlayamıyorum.
Hangi akla hizmet ederek emekliyi öksüz bırakmak?
Hangi akılla, çalışanla emekli arasında bu ücret uçurumunu yaratmak.
Bu denli kararlar, insanlarımızı devletten ve bu kararı alan kurum ve kuruluşlardan soğutacağı kesindir. Bu bilinmiyor mu?
Bunları nasıl düşünemezler, bir türlü anlayamıyorum.
Bu bir nevi cezalandırmadır, diye düşünüyorum.
Tez elden emeklilere de yılbaşını beklemeden, 8077 tl seyyanen zam yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Aksi takdirde emekli kendini yalnız hissedecek, devletin kendilerini unutmuş olduklarını sanacak, hükümetin kendilerinden bir şey beklemediğini, kendilerini açlığa bilerek ve isteyerek mahkûm ettiğini sanacak.
Bu da hiç de güzel olmayan sonuçlara yerini bırakabilir diye düşünüyorum.
Kendi ayağına kurşun sıkmak bu olsa gerek.
&
Sahi
Sahi
Muhalif seçmenler Ekrem İmamoğlu’nu desteklemelerinin tabii ki
1. Amaçları İstanbul’a daha iyi bir hizmet vermesini istemeleriydi.
2. Ayrıca çok önemli olarak varsa bugüne kadar yapılmış suiistimalleri ortaya çıkarmak değil miydi?
Ekrem İmamoğlu ne yapıyor.
İktidarın yapmadıklarını yapıyor.
Yerel seçimlere çeyrek varken, CHP’yi değişim adı altında darmadağın ediyor diye düşünüyorum.
Neyse bu onların iç meselesidir diyelim, yazımızı noktalayalım.
&
Bir bakalım kimler ne demiş.
Bu bölümü bu gün de siz doldurunuz.
Ya da bana yazın…
Bir söz de benden
Bundan böyle sizin isteğiniz üzerine Köşe Yazıma ek olarak bir şiirimi siz okurlarıma sunacağım.
Hatta bazı haftalar yalnızca bir şiirimle sizinle olacağım.
&
Türkiye Ne Zaman düzelir?
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” İlkesini kendine düstur eden yöneticiler çoğaldıkça; Türkiye düzelir.
&
Şimdi de sıra haftanın öğüdünde
Kirveme öğütler
Kirvem:
En büyük trajedi, kötülerin zulmü değil, iyilerin bu zulme karşı sessiz kalmasıdır. Martin Luther King
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.
Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.
Daha da önemlisi,
Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.
Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.