Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığı Binası önünde oturan anaların çocuğunu talep etme eylemi yeni katılımlarla devam ediyor. Anaların bu doğal ve insani feryadına ise bazı STK’lar, aydınlar ve sanatçılar da gerçekleştirdikleri ziyaretlerle hem destek veriyor, hem de olanları yakından ve yerinden anlamaya çalışıyor.

Bu arada siyasetçilerin yaptıkları açıklamalar da anaların eylemini sürdürmeye cesaret veriyor. HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve son olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu birer açıklamalar yaparak konunun önemini ve analara verilmesi gereken değeri ortaya koydular kendi açılarından.

Selahattin Demirtaş açıklamasında, annelerin evladına kavuşma isteğinin meşru olduğunu belirterek, PKK’nin buna derhal cevap vermesini istedi. Demirtaş açıklamasında “Şehit anneleri de, Cumartesi Anneleri de, Barış Anneleri de, HDP önünde oturan anneler de başımızın tacıdır. Hiçbirinin yürek acısı siyasete kurban edilemez, istismar edilemez. Bunu yapanlar var diye annelerin haklı beklentisi de görmezden gelinemez. Varsın bazı annelerin HDP’ye karşı iki lafı fazla olsun. Bu da onların annelik hakkıdır. Siyasetçi, eleştirilmeye tahammül göstermek zorundadır. Aileler de iktidarın çiğ tuzaklarına, ucuz politika oyunlarına karşı elbette dikkatli olmalıdırlar, kendilerini kimseye kullandırtmamalıdırlar. Ama çözüm isteyen siyasetçiler de cesur ve atak olmalıdırlar. Madem Hükümet bu konuda çaresizdir, o halde HDP çarenin ne olduğunu samimiyetle ve sabırla bütün Türkiye’ye anlatmalıdır. Çünkü ailelerin amacı HDP’yi protesto etmek değil HDP’nin desteğini almaktır” sözlerine yer verdi.

Selahattin Demirtaş bu açıklamayla yaşanan kriz karşısında çıkmaza giren ve “üç maymuna” oynayan PKK ve HDP yöneticilerine açılım perspektifi sundu adeta.

Bizler günlük yaşamımızda analarımıza her an ve her zaman saygı duyma eğilimini gösteririz. Örneğin çarşıda, sokakta yaşlı bir anne gördüğümüz zaman elinden tutar, yârdim etmeye çalışırız. Veya şehiriçi halk otobüslerinde hangimiz yaşlı ya da kucağında bebeği olan bir anneye yer vermiyoruz? Genç yaşta olsa da bebeğinden dolayı o kadına yerimizi veriyoruz ki rahat otursun. İnsanlarda anneye saygı göstermek doğal ve insani bir refleks haline gelmiştir.

Bir anne bebeğiyle rahat uyuduğu zaman huzurludur. Akşam eve gelmeyen çocuğu için en fazla tedirgin olan annedir; hatta babayı harekete geçiren potansiyeli ortaya koyan yine annedir. İşte bugün Diyarbakır’da bu anlamda bir annelik potansiyeli ortaya konmaktadır. Bu potansiyel hepimizi, yüreği çocuğu için atan bütün Türkiye’yi Diyarbakır’a dikkat çekti.

Özetle hal ve durum böyle iken bir anne olan Meral Akşener yaşananlara tamamen siyasi yaklaşan ilk siyasetçi oldu. Dedi ki Akşener:

“Anaların yeri bir siyasi partinin kapısı değil devlet kapısı olmalıdır”. Bu sözü okuduğum zaman çok şaşırdım. Bir anneden ana-kapı özdeşleşmesini duyuyordum. Kapının önüne konulan bir annenin durumunu gözlerimin önünde canlandırdım. Bir kapının önü ile anneyi bir arada düşünmek ne rezaletçe bir şey! Halbuki devlet ananın ayağına gitmelidir. Zaten kültürümüzde “Devlet Ana” diye bir kavram vardır. Bugün devleti yönetenler, bu kavramı hatırlamalıdır.

HDP Eş Başkanı da bir anadır.  Pervin Buldan’dan söz ediyorum. Partisinin konuyla ilgili yaptığı açıklamada, annelerin kışkırtıldığını ve bunun “AKP Genel Başkanı tarafından yapıldığı” öne sürüldü. Akla ziyan bir açıklama ve tabiri caizse topu dışarı atmaktır. Bir örnek verelim:

PKK saflarında çatışan oğlunun veya kızının ölüm haberini alan aile gelenekler ve dini vacipler gereği taziye kabul etmektedir. Oraya giden dostların çoğu çocuğunu kaybeden ananın ve babanın elini öper ve yapılan dua “Allah bu ateşe bir su döksün inşallah! Allah bir başkasının ciğerini yakmasın!” şeklindedir. Çok insani bir durum bu ve bugün Diyarbakır’da yaşanmakta olan bir başkasının, bir başka ailenin ciğerinin yanmasını önlemeye çalışmaktır.

Son yıllarda yaşanan siyasi süreçte çocuğunu kaybeden analardan müteşekkil bazı inisiyatifler vardır. Bunlardan biri de çocuğunu Devlet ile PKK arasında yaşanan çatışmalarda kaybeden annelerdir. Yani çocuğu PKK’ye katılan annelerdir ki bu anneler çoğalınca “Barış Anaları” adı altında bir sivil inisiyatif halini aldı. İşte bu Barış Anaları “Ben çocuğumu kaybettim ama bir başkasının ki kaybolmasın. Benim bir ana olarak yüreğim yandı ama bir başka annenin ki yanmasın” anlayışıyla bir araya geldiler. Bu anneler Türkiye’de barışın sağlanması ve akan kanın durması için yapılan bir çok etkinliğe katılmıştır. Son olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle yapılan yürüyüş ve basın açıklamalarında görüldüler.

İşte bugün bu Barış Anaları Diyarbakır’da HDP İl Binası’nın önünde çocuğunu isteyen annelere ve ailelere destek olmalı. Zira bu talepte bulunan anneleri en iyi onlar bilmektedir. Ne diyelim insani bir durum bu.

Bir anne bir anneyi anlarsa birbirlerine değer vermiş olurlar.

Saygıyla…