Haber Ahmet Sünbül - Yazı Dizisi (1)

Güneydoğu Ekspres - Diyarbakır  İlk çağlardan bu yana insanların yerleşik hayata geçmesiyle yaşamın devam ettiği Diyarbakır, bundan yüz-yüz elli yıl öncesine kadar  bilezengin bir dini ve etnik kültürlere ev sahipliği yaptı. Birçok dini inancı ve etnik kimliği bünyesinde barındırdı. Diyarbakır'da kalıcı eserler bırakan bu dini topluluklardan birisi de 'Güneşe Tapanlar' olarak adlandırılan Şemsiler idi. Ancak aynı Êzidiler gibi en çok baskıya maruz kalan da bunlar oldu.

Hristiyanlık ve İslamiyet’ten önce daha çok Diyarbakır, Mardin, Adıyaman ve Urfa bölgelerinde yaşayan Şemsiler, inançları nedeniyle horlandılar, dışlandılar ve din değiştirmeye zorlandılar. Diyarbakır'da bulunan Ulu Cami, Meryem Ana Kilisesi ve Saint George Kilisesi Şemsilerin güneş tapınağıydı aynı zamanda. Baskı ve katliamlar sonucu bu dini topluluk yok olup giderken, geriye kilise ya da cami yaptıkları güneş tapınakları kaldı. 

'Sapkın topluluk' denilip katledildiler

Hristiyanlık ve İslamiyet’ten önce Mezopotamya'nın birçok bölgesinde yaşayan Şemsiler, Hristiyanlığın ve İslamiyet’in Mezopotamya'da hakimiyet sürdüğü dönemlerde bu iki din tarafından güneşe tapmalarından dolayı "sapkın" olarak nitelendirildi. Şemsiler, bu iki din tarafından da tarihin her döneminde şiddete maruz kalarak mabetlerine el konuldu.

Meryem Ana Kilisesi ve Ulu Cami

Bin 400 yıllık geçmişi ile İslamiyet için 5. Harem-i Şerif olarak kabul edilen Ulu Cami, Kilise yapılmadan önce Şemsilerin güneş mabediydi. Bin 700 yıldır kilise olan Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi de, Hristiyanlık öncesinde Şemsilerin ibadet yeri olarak kullandıkları bir güneş tapınağıydı. Yine Mardin'de bulunan ve Süryanilerce kutsal sayılan Deyrulzafaran Manastırı da, Hristiyanlıktan önce Güneş tapınağı olarak Şemsiler tarafından yapılmış.

Güneşe tapan topluluk

Şemsiler de,Êzidiler gibi güneşe tapan bir dini topluluk olarak tarihi ve dini kitaplarda yer alır. Dini ibadet ve rituelleri farklı olsa da, tapınma şekillerinde birçok benzerlik bulunur Şemsiler ile Êzidiler arasında. Êzidiler günümüze kadar inanç ve kültürlerini koruyarak gelmişler ise de, semavi dinler tarafından dışlanan ve "sapkınlıkla" suçlanan Şemsiler maalesef tarihin karanlık sayfalarında yok olup gitmişlerdir.

Yazılı kaynaklara sahip değiliz

Haklarında sağlıklı yazılı kaynak olmadığı için de, bu toprakların en eski topluluklarından olan Şemsiler hakkında çok az bilgilere sahibiz. Yaşam biçimleri, yaşadıkları bölge, dini inanç, evlilik, bayram, düğün gibi gelenek ve görenekleri hakkında da yazılı kaynaklarda doyurucu bir bilgiye ulaşmak mümkün değil. Bölgeye egemen olan her din ve medeniyet tarafından baskı, dışlanma ve katliama maruz kaldıkları için, dini mabetleri dışında geriye yazılı eser kalmamış.

Diyarbakır'da Şemsiler mahallesi

Şemsilerin Diyarbakır'da bıraktığı izlerden biri de Şemsiler mahallesidir. Mardin Kapı'dan Ongözlü Köprüye giderken Dicle Nehri kıyısına kadar devam eden Hevsel Bahçelerinin tam karşısında 'Şemsiler Tepesi' denilen ve yüzyıllar öncesinden ibadet yeri olarak kullanıldığı tarihçiler tarafından anlatılmakta. Söz konusu mabet yeri, yıkan zamanda Mardinkapı-OngözlüKöprü arasındaki yol genişletme çalışmaları sırasında yıkıldı. Ancak bu bölge halen Şemsiler Mahallesi olarak kayıtlarda yer almakta.

Esma Ocak'ın kitabında Şemsiler

Diyarbakırlı yazar Esma Ocak, “Diyarbekir” adlı kitabında bu konuya değinerek şunları yazar: "Mardinkapı’dan çıkıp Ongözlü Köprü’ye doğru yürüdüğünüzde, üstü düz kayalıklı yüksek bir alan çıkar karşınıza. Dicle'yi gözetleyen bu mekana Şemsiler denirdi. Bu tapınma yeri 40-50 yıl öncesine kadar güneşe tapanların geçmişine tanıklık edercesine 4. Murat Han'ın yıktırdığı cephesinden arta kalan bölümüyle dikili dururdu. Yol genişletildikten sonra yerinde yeller esti."

En son mabetleri kalmıştı

Henüz yaşadıkları Diyarbakır’dan sürülmeden ve ibadetlerini yapmada sıkıntı yaşamayan Şemsiler, cami ve kiliseye çevrilen yerlerde yapamadıkları ibadetlerini,söz konusu Dicle nehrine bakan bu mekanda yaparlardı. Şemsiler, ibadet etmek için gün ışımadan önce Mardinkapı'dan bu tapınağa dualar eşliğinde gelir, güneşin doğuşunu karşılar ve ibadetlerini yaptıktan sonra işlerinin başına dönermiş. Şemsilerin son neslinin, Bağdat seferinden Diyarbakır'a dönen 4. Murat tarafından ortadan kaldırıldığı iddia edilir.

Êzidilik ve Şemsiler

Kendi  içinde birbirlerine yaşama hakkı tanımalarına imkân sağlayacak ortak bir özelliğe sahip Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’in yanında, Şemsilik ve Êzidilek sapkınlık ve paganlıkla suçlandı tarih boyuncu bu dinler tarafından. Hiçbir din, bu dini topluluklarla birlikte yaşamak istemedi. Bulundukları bölgelerde iktidar olduklarında da ilk yöneldikleri bu “pagan” diye adlandırdıkları dini topluluklar oldu.

Yok hükmünde kabul edildiler hep

Güneşe tapan Şemsiler, mahalli bir paganizmin Diyarbakır ve çevresindeki son kalıntıları olarak tanımlanırlar. Ancak bu tanım, sınırlı bilgiler ışığında geçmişe bakış sonucu ortaya çıkmış, çok genel bir tanımdır ve Şemsi kimliğine ait detayları içermez.

Öncelikle kendilerini nasıl tanımladıklarına dair bir veriye sahip değiliz. Bununla birlikte iktidarca yok hükmünde kabul edildikleri için resmi tanımları da yoktur.

Her iki din de onları kabul etmiyordu

Pagan inançları sebebiyle, Hristiyan ve Müslüman komşuları tarafından sapkın olarak suçlanıyorlardı. Diyarbakır ve bölgeye 18 ve 19. yüzyıllarda gezilerde bulunan seyyahlar, güneşe tapan Şemsiler hakkında Müslüman ve Hristiyanlardan duyduklarını yazarak, bunları sapkın bir pagan topluluk olarak adlandırmışlardır. Din değiştirmeye zorlanan Şemsilerin bazıları hayatta kalıp, kabul ettiği inançla yaşamak zorunda kalırken, din değiştirmeyi kabul etmeyen Şemsiler ise iktidarlar tarafından ya dışlanmış ya da kılıçtan geçirilmişler. (Sürecek)

Editör: TE Bilişim