Haber-Fatma TEMEL

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, kadınlara ve dezavantajlı gruplara yönelik giderek büyüyen şiddet sarmalığına dikkat çekerek, “şiddete karşı sessiz kalmayacağız” dedi.

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, artan kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri, kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılması ve LGBTİ+lara karşı yükselen nefret söylemlerine ilişkin Roza Kadın Derneği’nde açıklama yaptı.

Açıklama metnini okuyan Diyarbakır Göç İzleme ve Araştırma Derneği Eş Başkanı Gulan Önkol, “Türkiye’de ve dünyada yükselen aşırı sağcı ve radikal politikalar nedeniyle geçen gün kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük erkek şiddeti artıyor. Kadınların kazanımlarına yönelik saldırıların yoğunlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Kadınların ve LGBTİ+ların hak talepleri nefret söylemlerinin odağı haline getirilmiş, eylemlerimiz kriminalize edilerek hak savunucuları yıldırılmaya çalışılmıştır” dedi.

DİYARBAKIR’DA BÜYÜYEN BİR ŞİDDET VAR

Diyarbakır’da büyüyen şiddet sarmalığına dikkat çeken Önkol, “Diyarbakır’da kadınlara, LGBTİ+’lara ve çocuklara dönük her türlü şiddete karşı mücadele eden kurumlar olarak; şiddet faillerinin değil, hakları ve özgürlükleri için mücadele eden kadınların ve LGBTİ+’ların susturulmaya, yargılanmaya çalışıldığı bu dönemde burada seslenmek istiyoruz; bir yandan kentimizi ve beraberindeki 10 ili etkileyen Büyük 6 Şubat Depremi’nin yaraları henüz sarılamamışken bir yandan da gündemimize giren seçim süreci ve bu süreçteki söylemler ile kadınlar ve LGBTİ+lar tekrar tekrar hak ihlallerine maruz kalmıştır.  Üstelik tam da kadınların, çocukların ve tüm dezavantajlı grupların korunmasının en çok gündeme alınması gerektiği dönemde tam tersine şiddetsiz bir düzenin teminatı olan 6284 sayılı kanunun kaldırılması vaadiyle seçim propagandası yapılmıştır” diye konuştu.

KADINLAR ŞİDDET SARMALIĞINDA

Kadınların şiddet sarmalığından çıkmak için kurumlara başvurduğunu belirten Önkol şunları belirtti:

“Kentimizde ve Türkiye genelinde yaşanan çoğu kadın cinayetinde ve kadına yönelik şiddet eylemlerinde, aslında kadınların şiddet sarmalından çıkmak için çoğu kez kamu kurumlarına başvurduğunu görüyoruz. Ancak kamu kurumlarının şiddetle mücadeledeki etkisiz politikaları kadınların yeniden şiddetin üretildiği ortama dönmek zorunda kalmalarına sebebiyet vermektedir. Şiddet mağdurlarının, şiddet ortamından uzaklaştırılarak kamu nezdinde korunması amacıyla yerleştirildikleri sığınaklar mağdurlar için yeni travmalar yaratmaktadırlar. Türkiye genelindeki sığınakların sayısının az olması sebebiyle birçok kadın bu imkândan yararlanamamaktadır. Bir şekilde sığınağa yerleşebilen kadınlar ise sığınaktaki olumsuz yaşam koşulları ve fiziksel koşullar nedeniyle yalnızca birkaç gün kalabilmekteler. Bu kötü koşullar sebebiyle birçok kadın kaçıp kurtulmaya çalıştıkları riskli ortamlara geri dönmek zorunda kalmaktadır.

Sığınaklarda annenin beraberindeki erkek çocuklar için belirlenen yaş sınırlaması, cezaevi gibi yaşamdan koparma pratiği, güvenlik gerekçesiyle kadınların cep telefonlarına el konulması, engelli, madde bağımlısı, LGBTİ + başvurularda sığınakların yetersiz ve cevapsız kalması gibi nedenlerle şiddet mağdurları sığınaklardan ayrılmak zorunda kalmaktadırlar. Ağ bileşeni kurumlara yapılan başvurular gösteriyor ki; Diyarbakır’da katledilen kadınların büyük bir kısmı daha önce sığınakta kalmış ancak kötü koşullar nedeniyle ayrılmak zorunda kalmış kadınlardır. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin en etkili araçlarından biri olan sığınakların, fiziki şartların kadını güçlendirici politikalarla yürütülmesi gerekir.”

“HAKLARIMIZ VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Önkol son olarak, “Bizler, Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı bileşenleri olarak kentimizde yaşanan kadına, çocuğa ve LGBTİ+’lara dönük tüm şiddet eylemlerini görüyor ve bunlara karşı sesimizi yükseltiyoruz. Şiddet faillerinin etkili soruşturma ve kovuşturmalarla hak ettikleri cezaları almaları için mücadelemizi sürdürüyoruz. Devlete, gerek İstanbul Sözleşmesi’nin gerekse diğer uluslararası mevzuatın yüklediği sorumluluğu hatırlatıyoruz. Şiddete karşı bütünlüklü politikalar geliştirilmesini, faillerin korunmadan yargılanmasını, şiddete maruz kalan bireyleri önceleyen yaklaşımların geliştirilmesini talep ediyoruz. Haklarımızın ve kazanımlarımızın durmadan tartışılmaya açıldığı bu dönemde bir kere daha sesleniyoruz: Haklarımızdan ve özgürlüklerimizden vazgeçmiyoruz” seslenişinde bulundu.