Diyarbakır Haberleri

12 Eylül’ün unutulmaz travmaları: Annem cebime peynir-ekmek bıraktı, sonra…

Dünyanın en kötü 10 cezaevi arasında gösterilen Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde 37 ay kalan Eğitimci-Yazar Aziz Gülmüş, 12 Eylül askeri darbesinin ardından maruz kaldığı işkenceleri anlattı.

Abone Ol

ÖZEL HABER – Faruk BALIKÇI

12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 45 yıl geçse de yaşattığı tahribatlar ve travmalar devam ediyor. Resmi rakamlara göre, 650 bin kişinin gözaltına alındı, 230 bin kişi askeri mahkemelerde yargılandığı, 171’i işkenceden olmak üzere 300 kişinin cezaevlerinde hayatını kaybettiği, 48 kişinin idam edildiği ve 1 milyon 683 kişinin de fişlendi.

12 Eylül darbesinin işkence merkezi olan Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi, yaşanan insanlık dışı uygulamalar nedeniyle dünyanın “en kötü 10 cezaevi” arasına girdi. Bu cezaevinde kalan ve işkence gören 12 Eylül mağdurlarından eğitimci ve yazar Aziz Gülmüş, 45 yıl önce yaşadıklarını Güneydoğu Ekspres’e anlattı.

“ANNEM CEBİME PEYNİR-EKMEK BIRAKTI”

“Beni ilk gözaltına aldıklarında ‘seni öldüreceğiz’ dediler” diyen Gülmüş, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Karanlık bir yere attılar. Ellerimi açtılar, gözümü açmadılar. Elimi gezdirerek tanımaya çalıştım. Elime bir insan kafası geldi. Öldürdüklerini buraya atıyorlar diye düşündüm. Elimi biraz daha ileri götürünce bir ele dokununca, ‘Bırak elimi’ diye bağırdı. İşkenceden yeni çıkanları buraya getirdiklerini anladım. İşkencede sürekli ‘silahlar nerede?’ diye soruyorlardı. Ben de kurtulmak için ‘Evde’ dedim. Eve götürdüler bir yeri gösterdim. Kazmaya başladılar. O sırada annem cebime bir şey bıraktı. Kazdıkları yerde bir şey çıkmayınca, itiraf ettim. ‘İşkenceden kurtulmak ve çok acıktığım için söyledim’ dedim. Beni geri götürünce annem arkadan ‘O sakattır dövmeyin’ diye bağırıyordu. Aracın içerisinde bayıltıncaya kadar dövdüler. Hücreye bıraktıklarında annemin cebime gazete kağıdı içerisinde bıraktığını açınca bir parça ekmek ve peynir olduğunu gördüm.”

“ESAT OKTAY KÖPEĞİ İLE GELİR, ÜSTÜMÜZE SALDIRTIRDI”

37 ay Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde kaldığını kaydeden Aziz Gülmüş, “Sabah 05.30 uyandırırlardı. Ayakta beklerdik. Genelkurmay’ın bastığı kitabı bir arkadaşımız yüksek sesle okurdu. Biz karavana gelene kadar ayakta dinlerdik. Havalandırmada yüksek sesle eğitim yapardık. Eğitim süresince süründürürler, coplanırdık. Eğitimden sonra tekrar koğuşa gelirdik. Koğuşta aynı şekilde akşama kadar yine ders verilirdi. Tekrar ederdik. Sesi az çıkanın döverlerdi. Bazen Esat Oktay köpeği ile gelir, üstümüze saldırtırdı. O kahkaha atardı. ‘Co’ adlı köpeğine kısa künye ile kendimizi tanıtırdık. Bazı geceler kış ortasında koğuşu basarlardı. Gece yarısı kaldırırlardı. Rastgele vurmaya başlarlardı. Rütbeli sandalyede oturup seyrederdi. Akla hayale gelmeyen işkence yaparlardı. Yataklarımıza ve üzerimize su dökerlerdi. Sabaha kadar titrerdik. Tedaviye götürmezlerdi. Hastalık nedeniyle ölen arkadaşlarımız oldu. O dönemde ASALA yurt dışında eylem yapmışsa intikamını bizden alırlardı. İşkenceden geçerdik. Kol kafa kırılır, herkeste bir hasar oluşurdu. O hasarlar bugün karşımıza çıkıyor. İkinci bir 12 Eylül’ü yaşıyoruz” şeklinde yaşadığı işkenceleri anlattı.

“SAKAT AYAĞIMLA BENİ KALECİ YAPTILAR, TOP GİBİ OYNADILAR”

“Bazen bizimle top oynarlardı” diyen Gülmüş, şöyle devam etti: “Birini kaleye geçirirlerdi. İki kişiyi de kale direği yaparlardı. Birini de top yaparlardı. Tekmelerle gol atmaya çalışırlardı. Beni kaleye geçirirlerdi. Dayak yememek için gol yiyordum. Avluya eğitim için çıktığımızda gardiyan sakat ve yaşlıların da eğitime çıkmasını istedi. Yürüyüş yaparken sağa sola yalpalanıyorduk. Komutanları görünce ‘bu nasıl yürüyüş’ diye bağırdı. Bana ‘seni neden getirdiler’ diye sordu. Soyadı benzerliği dedim. ‘Buna işkence yapmayın’ dedi. Gardiyan ise ‘O militandır’ dedi. Bir ay dayak yemedim. Ancak bu durum bana işkence gibi geliyordu. Gerçeği açıklayacağımı söyledim. Koğuştakiler sen sağlıklı kal bize yardımcı oluyorsun diye kabul etmediler. Bir ay sonra koğuşa iddianame gelince en başta benim adım vardı. Gardiyan, ‘Bir aydır sana dayak atmıyorduk’ diyerek o bir ayın hıncını aldılar.”

“MIHO SANA PARA YATIRMIŞ”

Gülmüş, yaşadığı bir olayı da şöyle anlattı: “12 Eylül’de babamla tartışırken, Lenin, Mao şunu diyor derdim. Anlatırken babam çok kızardı. Cezaevine düştükten sonra annem her görüşe gelir para verirdi. Bir hafta parası yoktu veremedi. Babamda ona ‘Lenin, Mao para gönderiyor’ diye espri yapmış. Annem ‘bu hafta sana para yatıramadım, Mıho sana göndermiş’ dedi. Ben de üzülmesin diye ‘evet yatırdı’ dedim. Cezaevinden çıktıktan sonra bu durumu anneme hatırlattım. Annem Lenin’in adını unutmuş, Mıho aklında kalmış.”