Hayatı doğru okumak konusunda kaç fırın ekmek yenileceğine dair aydınca ukalalıklar kasmasak (mümkünse).Bilmediğini bilmeyen bir malumatfuruştur artık aydın. Paniktir panik!
“Bu coğrafyanın aydını ve sanatçısı vicdanı çok evvel yitirdi." (Mikail Aslan). Kesinlikle doğru. “Halk aydının önünde” mavalına sarılmak, arabayı atın önüne koşmaktır ayrıca. Aydınlık bir gelecek için, anonim fikirler ışığında, toplum mobilize edilmeli. Aydınlarıyla barışık olmayan toplumlarda pıtrak gibi siyasetçi bitiyor çünkü.
Aydınlar taraftar değil, başkalarına sesini duyurandır. Dilimize pelesenk olmuş evrensel ölçekteki aydınların sığlığımıza meze olmaktan kaynaklı maruz bırakıldıkları cahilane muameleyi iyi ki duymuyor/görmüyor/bilmiyorlar! Aydınların şiddet ortamını sonlandıracak güçlü bir barış dili de yok! Aydın, yazar ve sanatçı titri olanların imzaladıkları “ortak çağrı” metinlerinin ideolojik angajmanlardan azade olması “niyetlerini” tartışma konusu olmaktan çıkaracak. Sanatçı Uğur Yücel, yıllar evvel, “Yılmaz Güney'in Kürt mü yoksa Türk mü?” olduğu yönündeki bir tartışmada: "Fatih Akın, Alman vatandaşı ve Türk asıllı. Alman sinemasının ismi olarak gösteriliyor. Buna benzer bir şey Yılmaz Güney'in durumu. Yılmaz Güney, siyasi film yaptı, Türk sinemasına dönemeçler kazandırdı, ama Kürt sineması yapmadı bence. Yeşilçam'a yön vermiş bir adam." demişti. Sanatçı Uğur Yücel'i alkışlıyorum şahsen. Bu cuk diye oturan tespitin; özellikle Türkçe yazan “Kürt asıllı” aydın ve yazarlar için de kullanılmasını bekliyorum. Bunda hiç sıkıntı yok!
İyi ya da kötü; hangi dilde üretiyorsanız o dile aitsiniz.
Yokuş aşağı karanlık tablodan şaha kalkmış aydınlık bir gelecek doğsun artık!