Havaalanından araç kiralamam daha fazla yer görmemi sağladı. Yabancı dil ve vize sorunu yaşanmadığı için Türkiye’den o bölgelere turistik geziler oldukça fazla, tabi ki fiyatların çok hesaplı olduğunu da söylemem gerekiyor. Bu gezi ülkemizin herhangi bir yerine yapılsa en az 3 kat daha pahalıya mâl olabilirdi. Tur şirketleri ile maliyetlerdaha da düşürülebilir ancak belli bir program dahilinde olduğu için fazla bir özgürlük alanı olmuyor maalesef. Çok lezzetli olan börek, köfte ve gulaş o bölgenin en tercih edilen yemekleri. Diyarbakır’daki gibi cami-kilise komşuluğu beni şaşırttı. Osmanlı geleneğinden dolayı Balkan ülkelerinin kültür ve tarihinin bize ne kadar yakın olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Türkiye’den gelip oralara yerleşen girişimciler var ve bu durum beni fazlasıyla mutlu etti. Ancak itiraf etmem gerekirse Arnavutluk’un başkenti Tiran’da yemek yediğim Türk Restoranındaki hesap Türkiye’deymişim gibi hissettirdi. Ülke değişse bile zihniyetin değişmesi pek kolay olmuyormuş.
Güne erken saatlerde başlayan Kuzey Makedonya ve Kosova’daki esnaflarhava kararınca dükkânlarını kapatıp, akşam yemeğinde aileleri ile beraber sofraya oturuyorlar. Bu durum sosyal hayatlarını olumlu etkilediği gibi aile bağlarının da kuvvetli olmasını sağlıyor ve kuşak çatışmasını minimuma düşürüyor. O bölgedeki insanların oldukça eğitimli ve pozitif olduğunu gördüm. Genç jenerasyon İngilizceye hakimdi. Kafa olarak Avrupa Birliğine girdiklerini görebiliyorsunuz. Çok fazla trafik ışığı olmamasına rağmen bizdeki gibi bir kaos yoktu. İnsanlar inanılmazderecede sakindi. Özellikle Kuzey Makedonya’da, eğitim için gelen çok sayıda Türk vatandaşı yaşıyordu. Üstte de bahsettiğim nedenlerle ve yakın zamanda Avrupa Birliğine gireceklerini düşündüğümden dolayı Balkan Ülkelerine seyahat edilmesini tavsiye ediyorum. Çünkü vize zorunluluğu dolayısıyla bu ülkelere ziyaret etmek pek mümkün olmayabilir. İnanç ve milliyet farkı olmasına rağmen kardeşçe yaşamanın ne kadar kolay olduğuna ve doğru ekonomi modeliyle kısıtlı imkânlara rağmen ülke vatandaşlarının mutlu bir yaşam sürdüklerine şahit olabiliyorsunuz.
Yakın zamana kadar komşu ülke vatandaşlarının, hesaplı olması hasebiyle ülkemizdeki sınır şehirlerine günü birlik ziyaret gerçekleştirip alışverişlerini yaptığını biliyoruz. Ancak mevcut durumda değil komşu ülkevatandaşının gelmesi kendi vatandaşımız bile kendi ülkesindeki başka bir şehre gidemez duruma geldi. Ülkemizin değişik şehirlerinde mülk edinen yabancıların mülklerini satıp başka ülkelerde mülk edindikleri herkesin malumu.
Bu geziden edindiğim izlenim, doğru bir ekonomi modeliyle çok kısa sürede vatandaşın hak ettiği yaşama kavuşacağını düşünüyorum. Bir ülke ekonomisi üretimle sağlıklı bir seviyeye gelebilir. Çiftçilik, hayvancılık, sanayi imalatı gibi kalemlere çok ciddi destekler verilmek suretiyle üretimin teşvik edilmesi ve suistimale karşılık denetlenmesi gerekli. Ayrıca doğru eğitim modelini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Eğitim, ekmek ve sudan sonra, halkın en zorunlu ihtiyacıdır. (Dante Alighieri)