Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı ile başlayan Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin yaşandığı bugünlerde maalesef yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü konularında tartışmalar devam etmektedir. Toplumsal barışın ve ortak geleceğin dayanağı ‘temel hakların’ güvence altına alınmasıdır. İfade özgürlüğü, örgütlenme hakkı ve demokratik siyasetin sınırlarını genişletmek yerine daraltan düzenlemeler, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine dair kaygıları da artırmaktadır. İfade özgürlüğü demokrasinin olmaza olmazıdır. Bir ülkede ifade özgürlüğü yoksa demokrasi kördür, topaldır. Umuda dönük birçok neden sayabiliriz.
Silah bırakma ve fesih kararını 12 Mayıs'ta duyuran PKK ve sembolik olarak bir grubun silahlarını yakarak, toprağa gömmesinin ardından, süreç boyunca demokratik ve yasal adım atılmadığı rahatsızlıkları dile getirildi. Fesih kongresinde alınan kararlarının uygulanması için de İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması koşulu öne sürüldü.
Aradan tam 4 ay geçti. 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan operasyon ve mahkeme kararıyla İstanbul CHP İl Başkanlığına kayyum atanmasıyla devam ederken, barış süreci tüm bu gelişmelerin gölgesinde kaldı. Ve o sıcaklığını kaybetti derken DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan’dan önemli bir açıklama geldi.
Abdullah Öcalan'ın komisyona doğrudan mesaj vermek istediği ifade edildi. Yani aracılar olmadan. Bugüne kadar tüm mesajlarını aracılarla gönderen Öcalan’ın direkt komisyonla görüşmek istemesi vereceği mesajın ne kadar önemli olduğuna işaret ettiğini ifade ediyor. "Komisyona anlatacağım, aktaracağım önemli şeyler var. Ve bunu aracılar vasıtasıyla yapmak istemiyorum” sözleri her şeyi ifade ediyor.
Barış sürecinin bir tarafı ve en önemli aktörü Öcalan’ın vermek istediği mesaja, çözüm odaklı yaklaşılıyorsa Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un cevap vermesi zaruri görünüyor. Bu aynı zamanda samimiyet testidir. Komisyonun bir şekilde Öcalan ile görüşmenin formülünü bulmak zorunda.
Barış uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bu yolda direksiyonu elinde tutan devlet ve Abdullah Öcalan’ın dikenli yolları aşarak toplumsal barışı inşa edilmesi ülkenin geleceği için önemli bir adımdır. Yeni bir tarihin başlangıcı olacaktır.
Ama bilindiği gibi barışmak savaşmaktan daha zordur.