CAHİDİN ŞEHRİNDEN SESLENMEK

13 Ekim hemşehri şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölüm yıldönümü, seneye öte yakaya göçüşünün 60. Yılı olacak. Umarım önümüzdeki yıl görkemli bir anma ile anılır Cahid seneye.

Abone Ol

Onu, çoğu edebiyat tutkunu “memleket şairi” olarak bilir. Çünkü “memleket isterim” diye başlayan dizelerin sahibidir de ondan. Malum en son o şiiri Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’a yollamıştı.

Şairler böyledir. Mısra dizerler zamana ve hayata dair. Sonra göçüp giderler. Arkalarında o mısralarının sesini, ahengini ve haysiyetini bırakarak.

Değil mi ki; o meşhur postacı filminde ünlü bir repliktir mektup taşıyan postacı ile Neruda arasındaki konuşma:

“Neden şiirlerimi çalıp sevgiline kendi şiirlerinmiş gibi okudun postacı?” der Neruda. Cevap edebiyat tarihine kalandır.

“Üstad, şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır. Benim o şiirlere ihtiyacım vardı.”

Onu, belki de ondan çok başka iki şiiriyle de tanır sanki okur! Biri, şarkılara da düşen ve her hâl û kârda illa ki rakı sofralarında dillere pelesenk olan meşhur "Haydi Abbas" şiiridir.

Öbürü ise, büyük çoğunluğun "Dantel" diye salkım saçak yanlış bilip telaffuz ettiği yedi asır önce yaşamış büyük İtalyan edebiyatçı DanteAlighieri'ye gönderme ile yaptığı "Otuz beş yaş" şiiridir.

Geçtiğimiz yüzyılın başında dönemin Diyarbekir'inin kentsoylu ailelerinden ve "Pirinççizadeler" olarak bilinen Sıtkı Bey ile Arife Hanımın beş çocuğundan en büyüğüdür Cahit Sıtkı.

“Tarancı" olan aile soyadını, soy adı kanunu çıktığı yıl pirinç işinden çok zarar edince kızarak “çiftçi” anlamına geldiği için seçip almıştır babası...

Cahidin şehrinden Cahit seslenmeli isterim ölüm yıldönümünde malum ölümden de çok söz eder ya şiirlerinde;

"Ben ölürsem ölürüm, bir şey değil;

Ne olursa garip eşyama olur.

Bir hayır sahibi çıkar mı dersin,

Mektuplarımı iade edecek?

Ya kitaplarım, ya şiir defterim?

Yanarım bakkal eline düşerse.

Kim bilir bu döşekte kimler yatar,

Hangi rüyaları örter bu yorgan;

El sırtında böyle zarif duramaz,

Ismarlamadır elbisem, pardösüm;

Her ayağa göre değildir kunduram;

Bu kravat ben bağladıkça güzeldir;

Bu şapkayı kimse böyle güzel giyemez." diyerek aslında yaşamın ne denli anlamlı olduğunu vurgular dizelerinde.

Ama "Bir Diyarbakırlı ölümden korkar mı?" da diyerek! "Kapımı çalıp durma ölüm / Açmam / Ben ölecek adam değilim " demiştir ya!

Hayat, Cahidin hayatı kadim suriçinin camii kebirinin hemen arka sokağındaki şimdilerde onun adıyla müze olan kendi evinin avlusundaki hayat misali Diyarbekir sahnesidir sanki.

Girin o dar kapıdan içeri ve koca avluda soluklanın. Desem ki vakitlerden bir vakit üstelik üstadın ölüm yıldönümünde Cahidin şehrindesiniz işte! Olanca kudretinizle ciğerinizi doldurarak soluk alın ve sadece "memleket isterim..." demiş şairi düşünün...