Hemen her siyasi tabanın belediye başkanları, il başkanları, milletvekilleri ve yönetimde söz sahibi isimleri halk buluşmalarında ortak bir noktada buluşuyor: Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiği vurgusu.
Bu, rastlantısal bir retorik değil.
Tam aksine, Türkiye’de yıllardır çözülmemiş pek çok sorunun merkezinde yer alan yönetişim modelinin yeniden düşünülmesi gerektiğine dair ciddi bir işaret.
Yerelde güçlü olan, merkezle daha sağlıklı ilişki kurar
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi sadece belediyelerin bütçe ya da yetki talebi değildir.
Meselenin özü, halkın gündelik yaşamını doğrudan etkileyen sorunların çözümünü, o sorunları bizzat yaşayanların iradesine daha fazla bırakmaktır.
Çünkü yerelde güçlü bir yapı, merkezi yönetimle daha dengeli bir ilişki kurar; gerilim değil, çözüm üretir.
Yeni çözüm sürecinin toplumsal zemini buradan geçebilir
Bugün çözüm süreci konuşuluyorsa, bu sürecin en sağlam toplumsal zeminlerinden birinin yerel demokrasi olduğu kabul edilmek zorunda.
Yerelde söz sahibi olmayan bir toplumun, kapsayıcı ve kalıcı bir barışı taşıyacak mekanizmaları da zayıf kalır.
Bu nedenle farklı siyasi görüşlerden aktörlerin aynı mesajı vermesi, sürecin nereye yaslanacağını göstermesi bakımından önemlidir.
Halk buluşmalarında yükselen talep: “Yetki verin, çözümü hızlandıralım”
Doğudaki bir belediye başkanının da, batıdaki bir milletvekilinin de aynı cümleyi kurması anlamlıdır:
“Belediyeler güçlendirilmeli.”
Bu talep aslında şunu söylüyor:
Yerel yönetimler, vatandaşın sorununa en yakın yerdir.
Altyapıdan istihdama, sosyal yaşamdan güvenlik algısına kadar her başlıkta en hızlı çözümü üretebilecek yer de yine burasıdır.
Merkeziyetçi yapı sorun çözmüyor, erteliyor.
Türkiye uzun yıllardır merkeziyetçiliğin gölgesinde yaşayan bir ülke.
Bu model, büyük kalkınma projeleri için zaman zaman avantaj sağlasa da; toplumsal barış, kimlik, yerel ekonomi ve hizmet eşitsizlikleri gibi konularda çözümü hep geciktirdi.
Bugün belediyelere daha fazla yetki verilmesi gerektiğini dile getiren siyasetçilerin yükselişi, bu gecikmiş farkındalığın sonucudur.
Güçlü yerel yönetimler, güçlü toplum demektir
Yerel yönetimlerin güçlenmesi sadece siyasi bir talep değildir; ekonomik, kültürel ve sosyal bir dönüşümün kapısını aralayabilir.
Kriz zamanlarında daha hızlı müdahale,
Gençlere daha fazla istihdam,
Kadınlara daha görünür destek politikaları,
Şehrin kimliğini koruyan planlamalar,
Şeffaf ve halka yakın bir yönetim modeli…
Bunların hepsi güçlü yerel yönetimlerle mümkündür.
Çözüm süreci yeniden canlanacaksa, bu kez sadece silahın susması değil, yerelin güçlenmesi ve halkın sözünün görünür hale gelmesi üzerine kurulmak zorunda.
Belki de yıllardır aradığımız anahtar, tam da bu noktada duruyor:
Yerel demokratik güç, hem barışın hem kalıcı çözümün en sağlam teminatıdır.