Diyarbakır Haberleri

Diyarbakır Barosu Başkanı’ndan çarpıcı cezaevi açıklaması

Cezaevlerindeki yoğunluğun temel nedenlerini açıklayan Diyarbakır Baro Başkanı Av. Abdulkadir Güleç, "Zengin ve yoksul arasındaki uçurum suç oranını artırdı" dedi.

Abone Ol

ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA

Adalet Bakanlığı’nın Ağustos 2025 verilerine göre, Türkiye genelindeki cezaevlerinde 304 bin 964 kişilik kapasiteye karşın 413 bin 780 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Aradaki fark, cezaevlerinde 110 bini aşkın mahpusun kapasite fazlası olarak tutulduğunu ortaya koyuyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) yayımladığı son rapor ise tabloyu daha da çarpıcı hale getirdi. Rapora göre, bazı cezaevlerinde kapasitenin üç katına kadar mahpus barındırıldığı ifade edildi.

BARO BAŞKANI’NDAN ÖNEMLİ MESAJLAR

Konuya ilişkin gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Av. Abdulkadir Güleç, cezaevlerindeki aşırı yoğunluğun sosyal ve ekonomik boyutlarının olduğunu belirtti. Güleç, Suç oranlarının artmasındaki temel nedeninin, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun derinleşmesi olduğunu ifade ederek, "Cezaevleri bir sonuçtur. Asıl çözüm, istihdam, barınma ve eğitim haklarına yatırım yapmaktan geçer. Devlet, silah ve savaşlara değil, sosyal politikalara bütçe ayırmalıdır” dedi.

Diyarbakır Baro Başkanı Av. Abdulkadir Güleç'e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

"BARO OLARAK UZUN SÜREDİR BU DURUMA DİKKAT ÇEKİYORUZ"

*Cezaevlerinde kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlünün barındırılması tablosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zaman zaman bu tablo, bizim raporlarımıza da yansımaktadır. Cezaevlerinin genel kapasitesinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırdığı, artık hükümet tarafından da kabul edilmektedir. Son olarak MHP Genel Başkan Yardımcısı’nın da bu yönde bir açıklaması olmuştur. Diyarbakır Barosu olarak biz de uzun süredir bu soruna dikkat çekiyoruz.

"İNSAN ONURUNA AYKIRI BİR MUAMELEDİR"

Bir tutuklu ya da hükümlünün sahip olması gereken temel hakları çok iyi biliyoruz. Eğer bir kişi yatacak yer bulamıyor, dört kişilik bir koğuşta on kişi kalıyorsa, bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre kötü muameledir. Belki bu şartlar doğrudan işkence olarak nitelendirilmeyebilir, ancak cezaevlerinde sunulan yemeklerden, barınma koşullarına kadar belli bir standart sağlanmak zorundadır. Yatağı olmayan, lavabo ve banyo önlerinde yere serili battaniyelerde yatan bir mahpus, açıkça insan onuruna aykırı bir muameleye maruz kalıyor demektir.

"BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ BİR YARGI TESİS EDİLMELİ"

*Bu vahim tablo nasıl düzeltile bilinir?

Bu tabloyu düzeltmenin ilk adımı, bağımsız ve tarafsız bir yargı sisteminin tesis edilmesidir. Bugün Türkiye’de yaklaşık 400 bin tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bunların tamamının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce adil yargılandığını söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Benim bu konudaki kanaatim olumsuzdur. Türkiye’de yargı bağımsızlığı ciddi şekilde zedelenmiştir. Bu durum sadece politik mahkumlar için geçerli değildir, tüm suç tipleri için geçerlidir.

"CEZAEVİ İDARELERİ VE GÖZLEM KURULLARI YARGI GİBİ HAREKET EDİYOR"

*Şartlı tahliye hakkını kazanmış olanlar neden serbest bırakılmıyor?

Bugün cezaevlerinde, infaz sürecinde eşitsizlikler yaşanmakta, şartlı tahliye hakkını kazanmış olanlar bile serbest bırakılmamaktadır. Cezaevi idareleri ve gözlem kurulları, adeta yargı makamı gibi hareket ederek, tamamen subjektif gerekçelerle salıvermeleri ertelemektedir. Bu kurulların değerlendirmelerinde objektiflikten çok, siyasi saiklerle karar verildiği yönünde ciddi endişeler vardır.

"ZENGİN İLE YOKSUL ARASINDAKİ UÇURUM SUÇA İTİYOR"

*Türkiye'de neden bu kadar suç işleniyor?

Eğer bu kadar çok suç işleniyorsa, bunun sebeplerini sorgulamak gerekir. Türkiye’de gelir dağılımı eşitsizliği derinleşmiş, yoksulluk ciddi bir sorun haline gelmiştir. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum büyümüş, bu da sosyal çatışmalara ve suç oranlarının artmasına neden olmuştur. Özellikle adli suçlarda, uyuşturucu ve şiddet olaylarının arkasında yoksullukla doğrudan bir bağ vardır.

"SOSYAL POLİTİKALARDAN UZAKLAŞMAK TOPLUMU DAHA KIRILGAN HALE GETİRDİ"

Devletin barınma, beslenme, eğitim ve istihdam haklarını güvence altına alması gerekmektedir. Çünkü yoksulluk, suçun hem nedeni hem sonucudur. Aynı zamanda, eğitimsizlik ve aile yapısındaki bozulmalar da bu süreci etkileyen diğer faktörlerdir. Sosyal devlet politikalarından uzaklaşmak, toplumu daha kırılgan hale getirmiştir.

"İSTİHDAM, EĞİTİM VE BARINMA HAKLARI ŞART"

*Çözüm önerileriniz nelerdir?

Cezaevi inşa etmek bir çözüm değil, sadece bir sonuçtur. Sorunun temeline inmek ve kalıcı çözüm üretmek istiyorsak, yoksul kesimler için istihdam politikaları geliştirilmeli, eğitim, barınma ve sosyal hizmetler güçlendirilmelidir. Cezaevlerine değil, sosyal hizmetlere bütçe ayrılmalıdır. Savaş ve silahlanmaya ayrılan kaynaklar, sosyal devleti güçlendirmek için kullanılmalıdır. Cezaevlerinden çıkacak olanlar için istihdam, eğitim ve sosyal programlar güçlü bir şekilde hayata geçirilmeli.