Diyarbakır Haberleri

Diyarbakır’da Dicle alarm veriyor: Görüntüler endişe verici

Diyarbakır’da Dicle Nehri alarm veriyor. Kuraklıkla birlikte nehirdeki su seviyesi büyük ölçüde düşerken, açığa çıkan görüntüler endişe verici boyuta ulaştı.

Abone Ol

ÖZEL HABER / Sertaç KAYAR

Küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık her geçen yıl tehlikeli bir boyuta varıyor. Aynı krizin yaşandığı Türkiye’de 2025 yılı, son 65 yılın en ciddi kuraklıklarından biri olarak kayıtlara geçti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verilerine göre, 1 Ekim 2024-31 Ağustos 2025 döneminde ülke genelinde ortalama metrekareye 401,1 kilogram yağış düştü; bu miktar, su yılı normali olan 548,5 kilogramın yüzde 27, geçen yıl aynı dönemdeki 563,2 kilogramın ise yüzde 29 altına düştü. Özellikle Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Trakya bölgelerinde yağış miktarı uzun yıllar ortalamasının yüzde 40 ila yüzde 60 altında seyretti.

DİCLE NEHRİ’NDE ENDİŞE VERİCİ GÖRÜNTÜLER

Kuraklığın etkili olduğu kentlerden biri de Diyarbakır. Barajlardaki su seviyesinin çekilmesi, göletlerin, derelerin ve çeşmelerin kuruması kuraklığın geldiği tehlikeli boyutu gözler önüne seriyor. Şiddetli kuraklıktan etkilenen su kaynaklarından biri de Dicle Nehri. Canlılar için hayat kaynağı olan, destanlara ve kutsal kitaplara konu olan Dicle Nehri’nde su seviyesi önceki yıllara oranla düştü. Her dönem gürül gürül akan Dicle, yaşanan kuraklık nedeniyle adeta can çekişiyor. Geçmiş yıllara kıyasla su miktarı ve kalitesindeki düşüş gözle görülür bir hal aldı. Kurak geçen kış mevsimi, yetersiz ilkbahar yağışları ve yukarı havzada barajlar tarafından tutulan su, yaz aylarındaki buharlaşma nedeniyle Dicle’de su miktarı önemli ölçüde düştü. Kentin doğal sembolü olan nehirdeki su seviyesinin düşmesi canlı yaşamını da tehdit ediyor.

SU ÇEKİLDİ, ADACIKLAR OLUŞTU

Su seviyesinde yaşanan düşüş birçok noktada adacıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu noktalardan biri de Fiskaya civarı. Bölgede nehrin su seviyesinin düşmesi ile nehir yatağında adacıklar açığa çıktı. Balıkçıların boydan boya kelekler ile gidip gelerek balık tuttuğu bölgede şuan için bu pek mümkün değil. Öyle ki su seviyesindeki düşüş ile karşıdan karşıya geçmek bile mümkün. Suya yaklaşanlar hem akışın zayıflığına hem de suyun kirliliğine dikkat çekiyor. Canlı türlerini tehdit eden Dicle’deki bu görüntü nehrin ve Hevsel Bahçeleri’nin alarm verdiğinin sessiz bir işareti olarak görülüyor.

“YAĞMUR SULARINI TOPLAYAN KANALLARIN OLMASI LAZIM”

Biyoçeşitlilik ve Çevre Koruma Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, kuraklığın geldiği boyutu olası sonuçları ve alınması gereken tedbirleri Güneydoğu Ekspres’e değerlendirdi. Küresel iklim krizi etkilerinin kaçınılmaz olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Kılıç, “Tabii ki bunun nedenleri yine insan. Şimdi önümüzde ne var ona bakalım. Birincisi, tabiatın döngüsüdür, kanunu gibidir; var olan yok olmaz, yok olan da var olmaz. Su kar şeklinde olmayınca yeraltı sularını besleyecek kar yağmıyor. Sorun oradan kaynaklanıyor. Bunun dışında o beklediğimiz iklimsel yağışlar ya da düzen farklılık arz ediyor. Farklı zamanlarda yazın mesela yağışları görüyoruz, selleri görüyoruz ya da fırtınaları görüyoruz. Yani bir değişim oldu. Tabiata düzensizlik kelimesini kullanmamaya dikkat ediyorum. Çünkü tabiatın her zaman bir düzeni var. Dengesi var. Şimdi burada değişiklik oldu. Peki biz bu durumdan nasıl etkileneceğiz? Onu konuşalım ya da nasıl kurtulacağız? Bunun için alınabilecek tedbirlerin başında önce mevcut suyumuzu kirletmemek, korumak geliyor. Barajlar yaptık, barajların da vazgeçilmez olduğunu söyleyelim. Burada suyu kırsalda, baraj ya da göletlerde biriktirmemiz lazım. Şehirlerde ise mutlaka bu yağmur sularını toplayan kanalların olması lazım. Biz sarnıç olayını eskiden biliyoruz, atalarımızdan biliyoruz. Her yerde kar ya da su toplanır” dedi.

“ÖNLEM ALINMAZSA SU KESİNTİLERİ ARTABİLİR”

Her damla suyun çok kıymetli olduğunu ve korunması gerektiğini kaydeden Kılıç, şöyle devam etti: “Eskiden 1-2 saat su kesintisinden bahsediliyordu. Şimdi 10 saat, 12 saat ya da daha uzun süreli kesintiler olacak. Hemen hemen her yerde biz bu kesintileri halka anlatmamız lazım. Çünkü en büyük destekçimiz yine bizim vatandaşımız. O destek verirse süreci kolay anlatırız. Çünkü tasarruf etmemiz lazım. Su çok çabuk tükenir. Kirleniyor ve biz bunları arıtmıyoruz. Buradan şu sonuç çıkar; biz attığımız atık suları mutlaka arıtma tesisinden geçirmemiz gerekiyor. Her damla temiz su önemli fakat kirlenen suyun da yeniden temizlenmesi mümkün. Sanayiden gelebilir, tarımdan gelebilir ya da bizim şehirlerdeki atık su olabilir. Bunların mutlaka arıtılması lazım. Ve biz vatandaşın işbirliğiyle tarımda şimdi epeyce yol alındı. Damlama, yağmurlamaya geçildi. Bu çok önemli, çok değerli. Sanayicilerimizin de bulunduğu organize sanayi bölgeleri ya da ayrı fabrikaların mutlaka atık sularını arıtmaları lazım. Bu şekilde sıkıntı olacak ama daha az bir sıkıntı olacak. 12 saat kesinti yerine 2-3 saat olabilir. Bunun önüne geçme şansımız yok.”

“TARIM ALANLARI EKİLMELİ, ORMANLAR ARTTIRILMALI”

Bir diğer önemli hususun da yağmurların oluşmasına özellikle ormanlar, ağaçlandırma ya da tarımsal faaliyetlerin de destek verdiğine dikkat çeken Kılıç, “Bizim tarım alanlarında mutlaka ekim yapmamız lazım. Çünkü yağmurun çekilmesine, yağmasına katkısı var. Ormanlarımızı korumamız lazım ve arttırmamız lazım. Yağışların oluşmasına Çok değerlidir. Ve insanlara düşen tasarruf yaparak suyu kirletmemek bu da diğer iki önemli husus olarak karşımıza çıkıyor. Yani bunun önüne geçemiyoruz. Ama alacağımız bilimsel tedbirlerle, akılcı yöntemlerle çok daha rahat geçirme şansımız var. Güneydoğu Anadolu bölgesi bu konuda çok şanslı. Çünkü mevcut barajlar su ihtiyacımızı şu an için karşılıyor. Ama bu sonsuz değil. Bizim burayı korumamız, desteklememiz lazım. Dediğim gibi ormanlar, tarım alanları, suyun biriktirilmesi, vatandaşın suyu daha az kullanması tarımda tasarruf yöntemleri çok değerlidir” şeklinde konuştu.

“KİRLİLİĞİ AZALTMANIN YOLU ATIK SU ARITMA TESİSLERİDİR”

Barajlardan sürekli nehre su verildiğini ifade eden Kılıç, Dicle Nehri’ndeki kirliliğe dikkat çekti. Kılıç, “Özellikle yerleşim yerlerinde, mesela Diyarbakır'dan sonra Dicle’nin suyu kirlenir. Bismil'den sonra su kirlenir ya da Batman'dan sonra kirlenir. Bu kirliliği azaltmanın yolu atık su arıtma tesisleridir ve desteklememiz lazım. Yani bütün ilçelerde ya da bütün köylerin atık suyunu toplayıp bir yerde arıtmamız mecburiyeti var. Yoksa Diyarbakır'a gelmeden Dicle temiz ama şehre gelince kirleniyor. Bir de elektrik ürettiğimiz için zaten sürekli olarak nehre su veriyoruz. Bu çok önemli, çok değerli. Hem Dicle, hem Fırat, hem de diğer nehirlerimiz bu yüzden çok değerlidir. Deyim yerinde ise kutsaldır. Çünkü insanlığın yaşamı, tarımın faaliyetleri, sanayinin devamı suyun varlığıyla gerçekleşir” şeklinde önerilerde bulundu.

“CANLI TÜRLERİ SAYISI AZALIR”

Canlı yaşamı için Hevsel Bahçeleri’nde temiz suyun elzem olduğunu belirten Kılıç şunları söyledi: “Eğer o su kirliyse bizim oradaki yüzlerce hatta binlerce tür var. Bu türler kuş türleri memeli türleri, yılan türleri, kurbağa, balık türleri, bunların sayısı her geçen gün azalır. Bu bizim için bir fırsat. Eğer biz burayı doğru biçimde yönetirsek burada biyoçeşitlilik Diyarbakır'ın ekoturizmine, biyoturizmine çok değerli katkı sunar. Yani geçim kaynağı olur. Esnaf için, ticaret için, otel için, lokantalar için, herkes için fırsattır. Yeter ki biz buraya atık suları bırakmayalım.”

“HEVSEL BAHÇELERİ’NE AKAN 10 ATIK SU KANALI VE DEŞARJI VAR”

Hevsel Bahçeleri’ne akıtılan atık sulara dikkat çeken ve önlem alınması gerektiğini kaydeden Kılıç “Maalesef Hevsel Bahçeleri’nin olduğu yerde en az 10 tane atık su kanalı ve deşarjı var. Yani maalesef toprağı atık su tesisine götürmek yerine doğrudan Dicle'ye bırakıyorlar. Bu bunların yerleri de bellidir. Bunu belediye vilayet de biliyor. Bunların oraya akıtılmaması lazım. Halbuki bizim çok güzel bir teslimimiz var, atık su arıtma tesisi. Oraya toplayıp göndermemiz gerekiyor. Yoksa biyoçeşitlilik ciddi tehlike altında. Aynı zamanda Hevsel'deki o sebzeler, meyveler maalesef bu atık su ile sulanıyor. Çiftçi maalesef gübreli su şeklinde bunu değerlendiriyor. Ama bu da paraziter hastalıklara, viral hastalıklara, salgın hastalıklara imkan, ortam sağlıyor. O da riskli bir durum. Yani bizim nehre açılan şehir kanal sularını toplayıp biyolojik arıtmanın olduğu tesise göndermemiz lazım” dedi.