HABER-Güneş OCAĞA
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından “Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde Nöro-Çeşitliler ve Eşit Yurttaşlık” başlıklı çalıştay düzenlendi. Kentteki bir otelde gerçekleştirilen etkinliğe DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun’ merkez ilçe belediye eşbaşkanları ve çok sayıda engelli birey katıldı.
“UYGUN POLİTİKALARI HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Serra Bucak, şunları ifade etti:
“2024 yılında seçildikten kısa bir süre sonra Engelli Daire Başkanlığını kurduk. Bizimle sürekli iş birliği içinde olan ve fikirlerini paylaşmaktan çekinmeyen arkadaşlarımız bunu çok iyi biliyor. DEM Parti’nin bu konudaki paradigması ve Büyükşehir Belediyemizin kararlılığı doğrultusunda, eşitlikçi ve özgürlükçü yaklaşımları anlamak, kabul etmek ve buna uygun politikaları hayata geçirmek için çalışıyoruz.
“DIŞLAYACI DİLİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Önyargıları, kalıp yargıları ve dışlayıcı dili ortadan kaldırmak amacıyla politikalarımızı sürdürüyoruz. Kamusal politikaları ve eğitim faaliyetlerini güçlendirmek için buradayız. Mekansal uyumlamaları sağlamak konusunda ise bunun bir kamu sorumluluğu olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz.”
TÜLAY HATİMOĞULLARI’NDAN ÖNEMLİ MESAJLAR
Ardından söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “DEM Parti Engellilik Manifestosu sadece bir politika belgesi değildir. Yıllardır tıbbi modele sıkıştırılmış acıma ve yardım ilişkisine hapsedilmiş engellilik algısını kökten değiştiren yeni bir toplumsal sözleşmenin çağrısıdır. Toplumsal barışı konuştuğumuz bugünlerde 10 milyon engelli yurttaş ve ailesini gören bir yerden hareket etmek zorundayız. Engelli yurttaşların yaşamları ve hakları üzerinde temel özne olarak gören politikamız yerel yönetimlerden kamusal politikalara, dilden kültüre kadar geniş bir dönüşümün çağrısını yapıyor. Barışı demokratik katılımı eşit yurttaşlığı engellilik mücadelesini tam da merkezine yerleştiriyor” dedi.
“BARIŞ OLMADAN EŞİT YURTTAŞLIKTAN BAHSEDEMEYİZ”
Barış olmadan demokratik erişimin de olmayacağını vurgulayan, “Değerli engelli yoldaşlarım değerli Türkiye yurttaşları, bakın barış olmadan demokratik erişim olamaz. Barış olmadan eşit yurttaşlıktan bahsetmek mümkün değildir. Barış olmadan özgür bir yaşamdan bahsetmek mümkün değildir. Barış ve nöro çeşitliliği neden aynı cümlenin içinde kullanmayı tercih ediyoruz bizler? Çünkü biliyoruz ki savaşın da çatışmanın da şiddetin de, belirsizliğin de, depremin de, ekonomik krizin de, yoksulluğun de en ağır yükünü engelliler yaşıyor. Nöro çeşitli bireyler ve aileleri bunun en ağır bedelini ödüyor. Bölgemizde yaşanan savaşların, mayınlı alanların, topluma yönelik katliam girişimlerinin 100 binlerce insanımızı engelli bıraktığını biliyoruz” diye konuştu.
Bütçe sosyal politikalardan kısılarak savaşa ayrılmaya devam edildiğini ifade eden Hatimoğulları, şunları söyledi:
“Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemle çözülmesini talep ederken çatışmanın bitmesi, güvenlikçi politikalardan uzaklaşılması ve Türkiye'deki başta bütçe olmak üzere ekonomik paylaşımların engelli yurttaşlarımıza, yoksullara, işsizlere, emekçilere ve kadınlara yönlendirilmesi için çok ciddi bir mücadele yürüttük. Çatışmaların devam ettiği zamanlarda bunun en ağır bedelini çocuklar ödüyor, gençler ödüyor, yetişkinler ödüyor ama en çok da engellilerin bunun bedelini ödediğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
“ENGELLİLERE BÜTÇEDEN YÜZDE 1,2 REVA GÖRÜLÜYOR”
Bakım evlerinde, okullarda ve yaşamın birçok alanında engellilere yönelik şiddet olanca şiddetiyle ne yazık ki devam ediyor. Siyasi iktidar, eğitim, sağlık, tüm kurumsal hizmetlerin altyapısını ranttan ve sermayeden yana kuruyorlar. 2026 bütçesinde engellilere ayrılan pay sadece yüzde 1.2. Yani 10 milyon engelliye ve ailesine reva görülen budur. DEM parkı olarak bizler gerek komisyon aşamasında, gerekse genel kurulda her zaman olduğu gibi buna karşı çıkacağız, çıkmaya devam edeceğiz.
“EN AZ 20 BİN ENGELLİ ATAMASI OLMALI”
Bütün engelli yurttaşlarımızın duymasını isteriz. Yüzde 1.2'lik bir bütçe ayrımını asla kabul etmiyoruz. Engellilere dönük ciddi anlamda ve yeter ölçekte bir bütçenin ayrılmasının şart olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Engellilerin çok ciddi bir istihdam sorunu var. Bununla ilgili devletin belirlemiş olduğu kamusal anlamda kotalar olmasına rağmen yeterince uygulanmadığını, o kotaların da son derece eksik ve yetersiz olduğunun altını çizmek isteriz. Her yıl en az 20 bin engellinin resmi ataması gerçekleşmelidir. Erişilebilirlik mevzuat 2025 yılından bugüne kadar, yılından bu yana hiçbir şekilde uygulanmadı, uygulanmıyor. Ve Türkiye Birleşmiş Milletler Engelliler Sözleşmesine imza atmış olmasına rağmen bunun gerekliliklerini yerine getirmemedeki ısrarını ne yazık ki devam ettiriyor. Bu yıl da bunların derhal yaşama geçmesi için sunduğumuz bütçe önerileri ne yazık ki AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi.”
“Komisyonun İmralı ziyaretinin 86 milyona armağan edebileceğimiz bir sonuca vesile olmasını diliyoruz” diyen Hatimoğulları, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Kürt sorununun çözümü barış süreci ile ilgili oluşmuş olan komisyon dün tarihi bir karara imza attığına tanıklık ettik. İmralı ziyaretini gerçekleştirme kararı alındı. Bu kararı komisyona üye olan bütün milletvekili ve siyasi partilerle birlikte bir konsensüsle, bir oy birliğiyle bu karara varmak isterdik ama öyle olmadı. Oy çokluğuyla bu karar çıktı ve belirlenen komisyon önümüzdeki günlerde adaya giderek Sayın Abdullah Öcalan'la görüşme gerçekleştirecek. Bu ülkenin 100 yıllık sorunu olan Kürt sorununun çözümüne dair Öcalan'ı dinleyecekler. Bizler bu kararın elbette bütün Türkiye halklarına da barışın tesis edilmesine ve bunu bizim bütün 86 milyon yurttaşımıza armağan edebileceğimiz bir sonuca vesile olmasını diliyoruz.”
“ÜZÜNTÜYLE KARŞILIYORUZ”
“Ama üzüntümüz o ki Cumhuriyetin kurucu partisinin adaya gitmekten imtina etmesi ve bu sürece olan yaklaşımı bizler tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Yine üzülerek ifade ediyoruz ki 100 yıllık inkarcı ve imha siyasetinin yarattığı kodlar yeniden ve yeniden diriliyor. Oysa bizim bu dönemde bu dönemin özgürlüğünde yaratmak istediğimiz şey bu kodları ortadan kaldırmak, cesareti güçlendirmek, cesaretin bulaşıcılığını en yüksek seviyeye taşımaktı. Bu dönemde yine en büyük amacımız ezberlerin bozulmasıydı. Ve bu ezberlerin bozulmasıyla birlikte somut adımların atılmasıydı. Bizler hangi partiye mensup olunursa olunsun, hangi ideolojiden besleniyor olursak olalım Kürt sorununun çözümü barış ve demokratik toplum inşasını en ön plana koymak gibi tarihi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu süreç hiç kimsenin ve hiçbir siyasi partinin dar manada çıkarlarına ya da iktidarlarını korumalarına ya da iktidar olmalarına araç haline dönüştürülecek bir süreç değildir. Bu süreç tarihi bir süreçtir ve bugüne kadarki bütün deneyimlerden farklı olarak son derece özgün ilerlemektedir.”