Diyarbakır Haberleri

Diyarbakır’da sahne alacak olan Mohsen Namjoo’dan Ekspres’e özel açıklamalar

Diyarbakır'da konser verecek olan dünyaca ünlü müzisyen Mohsen Namjoo, konser öncesi Güneydoğu Ekspres’e özel açıklamalarda bulundu.

Abone Ol

ÖZEL HABER-Güneş OCAĞA

İranlı ünlü müzisyen Mohsen Namjoo, 20 Eylül’de Diyarbakır’da ilk konserini vermeye hazırlanırken, Gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e özel açıklamalarda bulundu. Mohsen Namjoo, konser öncesi duygularını, Kürt halkıyla olan bağını ve hakkında çıkan tartışmalı iddialara da yanıt verdi.

Ünlü müzisyen Mohsen Namjoo'ya yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

"DİYARBAKIR'DA SAHNE ALMAK BENİM İÇİN ÖZEL"

* Yanılmıyorsam, bu sizin Diyarbakır'daki ilk konseriniz olacak. Diyarbakır’da sahne almak nasıl bir duygu?

Bu, Diyarbakır'daki ilk performansım ve bu bile benim için özel bir anlam taşıyor. Daha önce İzmir, Ankara ve İstanbul gibi şehirlerde sahne almıştım, ancak bu turnede Diyarbakır bana farklı geliyor; kısmen bu şehirdeki ilk deneyimim olması, daha da önemlisi Kürt kültürüyle olan bağım nedeniyle.
Üniversiteden beri, on 18-19 yaşlarımda birçok Kürt arkadaşım oldu ve onlardan çok şey öğrendim. Daha az bilinen, benzersiz ve özel Kürt melodileri de dahil. Türkiye'de bir dinleyici kitlesi bulduysam, bunun büyük bir kısmının Kürt halkı sayesinde olduğundan eminim. Çünkü birçok Kürt melodisini yürekten, samimiyetle, hatta buruklukla seslendirdim ve Kürtlerin bu acıyı ve burukluğu derinden anladığını biliyorum. Bu yüzden Diyarbakır'da, Türkiye'deki müziğimin herkesten daha çok şey borçlu olduğu insanlarla buluştuğumu hissediyorum.

"DİYARBAKIR'IN YUVAM OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

* Daha önce Diyarbakır’da sahne almayı düşünmüş müydünüz? İlk teklifi aldığınızda neler hissettiniz?

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de yaptığım her turne, verdiğim her konser farklı konser organizatörleri aracılığıyla gerçekleşiyordu. Diyarbakır içinse her zaman planlama aşamasındaydı ama gerçekleşmesini sağlayacak sağlam bir bağlantı kurulamadı.
Bu yüzden bu sefer kendimi özel hissediyorum. Açıkçası, böyle bir karşılama beklemiyordum. Çünkü, pop yıldızlarından Taylor Swift ve Jennifer Lopez gibi büyük isimlere kadar dünyanın en büyük müzisyenlerinin hem Diyarbakır'da hem de Türkiye'nin diğer şehirlerinde benden çok daha fazla dinleyici kitlesine sahip olacağını düşünüyorum.

Ama Ortadoğulu müzisyenler arasında, böyle bir dinleyici kitlesine sahip bu şehrin bir bakıma ebedi ev sahibim, yuvam olabileceğine inanıyorum. Ve bu beni çok iyi hissettiriyor, Diyarbakır'da bu kadar çok arkadaş ve yoldaş buldum. Gerçekten çok mutluyum.

DİYARBAKIR HAKKINDA BİLGİMİ GELİŞTİRECEĞİM, SÖZ VERİYORUM"

* Diyarbakır'ın tarihi ve kültürel önemi hakkında bilginiz var mı?

Dürüstçe cevap vermek gerekirse, Diyarbakır'a dair bilgim tahmin edilebileceği kadar derin değil. Doğam gereği meraklı bir insanım. Özellikle tarih konusunda, özellikle de İran çevresindeki şehirlerin ve bölgelerin tarihi konusunda. Ancak Diyarbakır hakkındaki bilgim hala sınırlı. Yine de çok meraklıyım ve bundan sonra orada yüz yüze görüşene kadar şehrin tarihi, özellikleri ve kültürü hakkındaki bilgilerimi geliştireceğime söz veriyorum.

HAKKINDAKİ İDDİALARLA İLGİLİ İLK KEZ EKSPRES’E KONUŞTU

* Birkaç yıl önce, sizinle ilgili bazı taciz iddiaları ortaya çıktı. Şu anda, bazı insanlar bu haberler nedeniyle size hala olumsuz tepki veriyor. Bu iddialar hakkında ne söylemek istersiniz?

Evet evet, haklısınız. Doğrusunu söylemek gerekirse, kendime hep şu soruyu sordum, ‘Gerçekten bir hata mı yaptım, yapmadım mı?’ İçtenlikle dürüstüm ve hatamın medyanın abarttığı kadar büyük olmadığını biliyorum. Aslında bu sadece bir şakaydı; herkesin herkesle yapabileceği türden bir şaka. Ve hemen ertesi gün, açıkça özür diledim.

Ama bunu bir kenara bırakırsak... İlk başta, meselenin bu kadar alevlenmesinin bir hareketin yükselişinden kaynaklandığını düşünmüştüm. Ancak bir süre sonra, İran'daki "MeToo" hareketinin arkasındaki ana isimlerin çoğunun itibarlarını çok çabuk yitirdiği ortaya çıktı. Hareketleri çok kısa sürede söndü ve çoğu sonunda sadece şöhret peşinde koşan bireylere dönüştü. Onlar için meselenin ne olduğu önemli değildi; asıl önemli olan görünür olmaktı.

"HİKAYE ABARTILDI VE BUNU TATINMIŞ BİR YÜZE BAĞLAYARAK YAPILDI"

Daha da kötüsü, daha sonra bazı liderlerinin Avrupa'daki insan hakları örgütleri tarafından maaş aldığı, hibe aldığı ve finansal olarak desteklendiği ortaya çıktı. Ve bu hibelerin ertesi yıl yenilenmesi için, dikkat çeken bir şey yaptıklarını göstermeleri gerekiyordu. Peki, nasıl dikkat çekilir? Bir hikayeyi abartarak ve bunu tanınmış bir yüze bağlayarak. Eğer ne kadar büyük olursa olsun, hata yapan anonim birinin peşine düşerlerse, bu hiçbir dikkat çekmez.

"DİKKAT ÇEKMESEYDİLER, HİBE ALAMAZDILAR"

Sevgili dostum, sana sadece bir örnek vereyim; tam o dönemde İran'da bir baba, on yedi yaşındaki kızının kafasını orakla kesmişti. Ama o hareketten hiçbir tepki gelmedi. Neden? Çünkü sosyal medyada beğeni almazdı, dikkat çekmezdi. Ve dikkat çekmediğinde, aldıkları hibe ertesi yıl yenilenmeyecekti.

"BENİ SEVEN AYNI DİNLEYİCİLER GERİ DÖNDÜ"

İki üç yıllık COVID kapanmalarından ve bu olaylardan sonra ilk kez Vancouver'da bir konser verdiğimizi ve bir hafta içinde salonun tamamen dolduğunu belirtmekte fayda var. Beni ve müziğimi seven aynı dinleyiciler geri döndü. İşte o zaman, benimle birlikte olanların sorununun, birinin hala göz önünde kalmasına dayanamamaları olduğunu fark ettim. Aksi takdirde, gerçek feministmiş gibi davranan o insanların her birinin kaderini anlatacak olsaydım, her birini internette ararsanız ne kadar çarpık yollar izlediklerini görürsünüz.

"DİYARBAKIR YETKİLİLERİNE BİR MEKTUP GÖNDERDİM"

Ve bir şey daha ekleyeyim, imajımı değiştiren ve izleyicilerimin bana tekrar güvenmesini sağlayan şey, Diyarbakır yetkililerine bir mektup göndermemizdi. O mektupta, şu anda sizinle konuşurken, son yüz yılda İran'da feminizmin tarihini anlatan bir kitap yazmakla meşgul olan bir kadınla evlendiğimi açıklamıştım; kitap, Kaçar döneminden günümüze en önemli feminist kadınların biyografilerini de içeriyordu. Hayatını, feminizm için gerçekten mücadele eden kadınlara değer vermeye adamış bir kadın. O dönemde uluslararası alanda ünlü feministlerle eşit olan, konferanslar düzenleyen, seyahat eden ve aktif olan kadınlar.

EŞİMİN KOLEKSİYONUNDAKİ FOTOĞRAFLARINDAN BİR TANESİNİN ADI 'KADIN HAREKETİ'

Bunun ötesinde, eşimin gelecek yıl Harvard'da yayınlanacak olan İran'ın çağdaş tarihine ait bir fotoğraf koleksiyonu var. Bu fotoğraflardan birinin adı ‘Kadın Hareketi’. Bir odada yaklaşık 140 kişi var. Fotoğrafta görülen 200 karakterin her birinin kendine özgü bir hikayesi var. Bunlar, o dönemde Şah'ın diktatörlük yasalarına karşı protesto etmek için kefen giyip İran parlamentosuna gidip ‘Ya ölüm ya bağımsızlık’ diyen kadınlardı.

Böyle feminist kadınlarımız vardı; sadece boğazlarına diken gibi saplanmış tanınmış bir kişiye öfkelerini kusmaya çalışanlar değil. Sonra bir yerlerde birinin bir kadına bir yorum yaptığını duyuyorlar ve ‘Hadi onu aşağı çekelim, yeter artık’ diyorlar.