Diyarbakır Haberleri

Diyarbakır’daki iş dünyası: İşçi de işveren de memnun değil

Milyonlarca çalışanı ilgilendiren yeni asgari ücretin kimseyi tatmin etmediğini belirten Diyarbakır’daki iş dünyası temsilcileri, bu ücretle hem geçimin sağlanmayacağını hem de işverene maliyetinin yüksek olduğunu vurguladı.

Abone Ol

ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU

Milyonlarca çalışanı ilgilendiren 28 bin 75 TL’lik yeni asgari ücret, Diyarbakır’daki iş dünyasının temsilcileri tarafından eleştirildi. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya ile Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odası (DESOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu, açıklanan rakamın ne işçiyi ne de işvereni memnun ettiğini belirtti.

MEHMET KAYA: 4 KİŞİLİK BİR AİLENİN GEÇİMİNİ SAĞLAMIYOR

DTSO Başkanı Mehmet Kaya, “Süregelen enflasyon artışı karşısında ilan edilen asgari ücretin, dört kişilik bir ailenin geçimini sağlamaya yetmediği çok açık bir şekilde görülmektedir. İşverenleri temsil eden bir kurumun başında bulunan biri olarak bunu ifade ederken, sanayimizin dünya ile rekabet eden bir yapıda olduğunu ve özellikle bölgemizde emek yoğun sektörlerin güçlü bir konuma sahip bulunduğunu da göz ardı etmiyorum” dedi.

İŞÇİYE YETERSİZ BİR ÜCRET, İŞVEREN İÇİN DE CİDDİ BİR MALİYET

Belirlenen asgari ücret rakamıyla birlikte işverene maliyetinin 39 bin TL’yi aştığını ifade eden Kaya, “Asgari ücret 28 bin 75 TL olmasına rağmen, bir işçinin işverene toplam maliyeti yaklaşık 39 bin TL’ye ulaşmaktadır. Bu iki rakam karşılaştırıldığında, işçi açısından yetersiz bir ücretle, işveren açısından ise ciddi bir maliyet yüküyle karşı karşıya olunduğu net bir biçimde ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.

“HER İKİ TARAFIDA KORUYACAK BİR FORMÜL OLMALI”

Hem işçiyi destekleyecek hem de işvereni koruyacak bir formülün geliştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Kaya, “Devletin bu noktada yapması gereken en önemli şey, işverene yüklenen maliyetin mümkün olan en yüksek oranda işçiye yansıtılmasını sağlayacak bir formül geliştirmektir. Özellikle genç nüfusun yoğun olduğu ve ‘6. Bölge’ olarak tanımlanan illerde, işveren maliyetlerini minimize eden; hatta mümkünse işverene yük olan kalemlerin doğrudan işçinin ücretine yansıtılmasını sağlayacak bir sistemin hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir uygulama, hem işçinin daha makul bir gelir elde etmesini sağlayacak hem de işverenin küresel rekabet gücünü bir nebze olsun artıracaktır” diye kaydetti.

“HER İKİ TARAFTA MAĞDUR OLMAMALI”

Her iki tarafında mağdur olmaması gerektiğini dile getiren Kaya, “Bugün bir işçinin işverene olan maliyeti yalnızca ücretle sınırlı kalmamakta; servis, kreş ve benzeri yan giderlerle birlikte yaklaşık bin 200 avroya ulaşmaktadır. Tekstil sektörünün Türkiye’den çıkışının temel nedenlerinden biri de maliyet yapısıdır. Vietnam, Kamboçya ve Mısır gibi ülkelerde emek yoğun sektörlerde çalışan bir işçinin maliyeti 300-350 avro civarındadır. Bu tablo karşısında devletin, işveren maliyetleri ile işçi ücretleri arasındaki farkı doğru yönetecek, her iki tarafı da mağdur etmeyecek bir strateji belirlemesi kaçınılmazdır. Ne yazık ki mevcut uygulamalar bu dengeyi sağlamaktan uzaktır” diye belirtti.

“BU ÜCRETLERLE GEÇİNMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Bu ücretlerle geçinmenin mümkün olmadığını da ifade eden Kaya, sözlerine şunları ekledi:

“Bugün belirli sektörler dışında asgari ücretle çalışacak işçi bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Çünkü bu ücretlerle geçinmek mümkün değildir. Bu durum, işverenler arasında işçi lehine bir ücret rekabetini de beraberinde getirmektedir. Ayrıca ilimizde ve ülke genelinde genç nüfus oranı hızla düşmektedir. Düşük ücretler nedeniyle gençlerimiz batı illerine ya da Avrupa ülkelerine yönelmekte, bu da emek yoğun sektörlerde ciddi bir göç sorununu ortaya çıkarmaktadır.”

“BAZI FABRİKALAR KAPANABİLİR”

Nitelikli ücret bulmakta zorlandıklarını aktaran Kaya, şunları söyledi:

“Bizler de zaman zaman nitelikli işçi bulmakta zorlanıyoruz. Asgari ücrette ısrar edildiğinde beyin ve emek göçü kaçınılmaz hale gelmektedir. Diyarbakır’da, bazı sektörler dışında, firmaların büyük bir kısmı asgari ücretin üzerinde maaş ödemektedir. Bu nedenle sektörlerin toplu işçi çıkarımına gideceğini düşünmüyoruz. Ancak tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanabilecek göç, bazı fabrikaların kapanmasına ve bunun sonucunda işsizliğin artmasına yol açabilir.”

ALİCAN EBEDİNOĞLU: NE İŞÇİ MEMNUN, NE DE İŞVEREN

Belirlenen asgari ücretin işçiyi de işvereni de tatmin etmediğini ifade eden DESOB Başkanı Alican Ebedinoğlu, “Çünkü fiyatlar her gün artmakta ve bu rakam, özellikle temel ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Sadece Diyarbakır’da esnaf ve sanatkârlar olarak sağladığımız istihdam 80 ila 100 bin kişi arasındadır” dedi.

“ASGARİ ÜCRET EN AZ 35 BİN TL OLMASI GEREKİR”

Asgari ücretin en az 35 bin TL olması gerektiğini vurgulayan Ebedinoğlu, şunları söyledi:

“Asgari ücretin en az 35 bin TL olarak belirlenmesi gerekiyordu. Mevcut durumda açıklanan 28 bin TL’lik asgari ücretin işverene toplam maliyeti ise yaklaşık 40 bin TL’yi bulmaktadır. Bu noktada devletin de fedakarlık yapması kaçınılmazdır. Hem işçiyi tatmin edecek bir ücret seviyesi belirlenmeli hem de işverenin üzerindeki vergi ve sigorta yükü azaltılmalıdır

“NE İŞÇİ, NE DE İŞVEREN MEMNUN”

Devletin bu fedakârlığı özellikle vergi ve sigorta primleri üzerinden yapması gerekir ki işveren için ek bir yük oluşmasın, işçi de emeğinin karşılığını alabilsin. Aksi takdirde ortaya çıkan tablo ne işçiyi ne de işvereni memnun edecektir.

“ARTIŞ TÜM TÜKETİM ÜRÜNLERİNİ ETKİLİYOR”

Asgari ücret artışı, başta gıda olmak üzere tüm tüketim ürünlerine yansımaktadır. İçtiğimiz sudan giydiğimiz kıyafete, akaryakıttan temel ihtiyaçlara kadar her alanda etkisini göstermektedir. Toplumun tamamını ilgilendiren bu durum karşısında dediğim gibi devletin daha fazla sorumluluk alması gerekir.”