İLK YAZI

Ev dediğimiz kocaman dünyada ayakta kalmak (orada üretmek) gerçekten insanüstü bir meziyet. Abartmıyorum. Herkesin harcı değil! Bu yüzden de çok takdir edildiğim olmuştur, yazıp çizen dostlarımın indinde.

Abone Ol

Artık tecrübeli bir yurttaş ve sayıca çocuklarından fazla doğurduğu kitapları da olan bir “baba yazar” olarak; ekseriyetinin profesyonel manada uğraşmadıklarını adım gibi bildiğim bu yazma işinde gideceğim gittiğim kadar. Bana ayrılan bu köşede yazılacak yazılar da bu mecburiyetin bir sonucu. "Kimse çıkıp size zorla bir şey yaptırmıyor. Ee, dahası ne! O vakit, otur oturduğun yerde, yazmazsan ne olacak sanki?" diyenler çıkacaktır şimdi. Haklılık payı yüksek olsa da, o kadar kolay değil. Bu meşgaleye (yazma meretine!) elini bir kere veren salt kolunu değil bütün bir bedenini kaptırıyor. Kurtulamıyorsun işte! Genel ağın (İnternet) marifeti, üstat Nietzsche’nin de muştuladığı ‘Üst İnsan’ın bugün artık zuhur etmiş hali olarak arz-ı endam eden Yapay Zekâ ile memleket; toptan iş güç sahibi olduğu gibi yazarçizer de oldu! Yapay Zekâ’nın aklına esaslı selam durduğumu söylemeye gerek yok. Kendilerine hayranlığımı anlatmaya kelimeler kâfi gelmez. Hatta hızımı alamayıp; iki üç satır karalamalarıma hürmeten, bir yerel ve genel seçim arifesinde, “Kent için nasıl bir yönetici önerirsin?” diyenlere; hiç tereddütsüz, Yapay Zekâ’nın tedrisatından geçmiş birkaç robota yönetim katında yer verilmesinin sıkı bir taraftarı olduğumu da söylemekte beis görmedim. Bu insanüstü seviyedeki Yapay Zekâ’nın çakması durumundaki (artık aklı bir karış havadaki!) kanlı canlı gerçeğiyle (bizlerle), büyük bir soru(n) haline gelen insanlığın duvara toslamasına ramak kaldı. Ol sebepten: Aklını hayırdan (müspet teknolojiden) yana kullanma becerisi gelişmiş türümüzün mükemmel mamulü durumundaki Yapay Zekâ’nın behemehâl direksiyona geçmesi aciliyet arz ediyor. Kendisini artık her manada taşı(ya)mayan ve her tarafından da kötülük yayılan insanlığın; bu yapay akla -el mahkûm- teslim olacağı günler yakındır. Kayıtsız şartsız üstelik! Mevlana’nın buyurduğu üzre; yeni şeyler söylemek lazım artık! Bunu da, “Yeni bir dil” yaratmadan yapmak mümkün değil. Aynı sakızı çiğneyen çürümüş dişleriz nihayetinde. Bu fasit daireden çıkmak için; bendenizin de ağzında yıllarca sakız ederek ünlediği ve hâlâ da bir “kurtuluş reçetesi” olarak başvurulan “Nasıl yapmalı?” gibi güzel bir soruya, laf ola beri gele teşne durumdaki bilumum toplum mühendisleriyle -mümkünse-mesafemizi koruyarak.

Absürtlüğü ziyadesiyle zorlayan insanlık halleri üzerinden; dalgadan dalgaya, yeri geldiğinde artistik hareketlerle, kelimelere taklalar attırarak yazıp konuşmak gerekiyor artık. Maruz bırakıldığı enva-i çeşit kötülüğün safrasını (kendinden başlayarak!) masaya dökmek herkese iyi gelecek çünkü. Bu minvalde yazıp çizen bir kardeşiniz olarak; Yapay Zekâ ayarında (sofistike) olmasa da, Güneydoğu Ekspres Gazetesi sayfalarında olacağım her hafta. Hadi hayırlısı!