Devletin bilgisi, her zaman önce kavramayla başlar. Harita, nüfus sayımı, kimlik, yasa, istatistik, rapor… Bunların her biri bir “kavrama” eylemidir. Bilginin bu biçimi, nesnesini özgürleştirmez; tanımlar, hapseder, ölçer, düzenler. Son iki yüzyıl boyunca Kürt halkı tam da bu bilgi biçiminin nesnesi olmuştur: Kavranmış, tanımlanmış, isimlendirilmiş ama hiçbir zaman gerçekten anlaşılmamıştır.
Silahlar öldürür, ama kavramlar yok eder. “Kürt kimdir?” sorusu bile, masum bir merak değil; bir iktidar refleksidir. Bu soru, sormanın diliyle birlikte bir hiyerarşi kurar: soran bilir, sorulan tanımlanır ve böylece Kürt varlığı bir kez daha “bilinen” olur kendi bilgisinin sahibi değil, konusu. Foucault bu mekanizmayı şöyle tarif eder: “Bilgi, bir şeyi anlamak için değil, yönetmek için üretilir.” Bu cümle, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne iktidarın Kürdü bilme arzusundan güvenlik politikalarına kadar uzanır. Kürt halkı, hiçbir zaman yalnızca bastırılmadı; aynı zamanda tanımlandı. Tanımlandığı ölçüde de özgürlüğü elinden alındı.
Ama tarih boyunca her tanım bir artık bırakır; kavranamayan bir fazlalık. İşte Kürtlerin yüz yıllık direnişi tam da bu artığın tarihidir. Sadece toprak, kimlik, hak değil; bir anlam mücadelesidir bu. Kürt isyanı, iktidarın Kürt’ü “anlama” iddiasına karşı, kavranmama hakkının savunusudur.
Direniş, kavranmayanı koruma eylemidir. Bu yüzden Kürt direnişi, askeri ya da politik olduğu kadar epistemik bir harekettir. Bir halk, kendisini tanımlayan dilin dışına çıkar, kendi dilini, kendi anlam rejimini kurar. Kürtçe yalnızca bir dil değil, bir direniş epistemolojisidir. Çünkü her kelimesi, kavranmak yerine duyulmak ister.
Bugün artık yeni bir eşiğe gelindi: Kürt aklı, onu kavrayan iktidarı kavramaya başladı.
Yani kavrama eylemi tersine döndü. Bu, yalnızca bilgiye erişim değil, bilginin yönünü değiştirmektir.
Kürt aklı, artık kendi tarihini devletin arşivlerinden değil, kendi hafızasından okuyor. Kendi mücadelesini dışarıdan gelen açıklamalara göre değil, kendi anlam rejimi içinde kuruyor.
Bu, epistemik bir devrimdir: Artık tanımlanan değil, tanımlayandır; incelenen değil, inceleyendir; kavranan değil, kavrayandır. Böylece kavrama, bir tahakküm değil, bir ifşa biçimine dönüşür. Kürt aklı, iktidarın bilgisini çözümler, dilini bozar, kendisini tanımlamak için kullanılan araçları ona karşı kullanır. Bu, düşüncenin politikleşmesidir; tahakkümcü bilgiye karşı özgürleştiren bilginin direnişidir.