Duyduğumuzda keyiflendiğimiz ifadeleri tenzih ediyorum tabi.
Olağanın dışında bir şey oluyor, insanlar haksızlık ve hakarete maruz kalıyor, insanlar zarar görüyor, dünyamız ziyan oluyor.
Ve sonrasında birileri çıkıp ‘Biz ne ara bu hale geldik’ gibi ucube bir cümle kullanıyor.
Bu durum çoğunlukla Kürtler, muhalifler ve ötekiler için kullanılıyor.
Kendini bilmezin biri özellikle sosyal medyada ortaya bir şeyler atıyor ve hemen eleştiriler ve cevap hakları başlıyor. Sonra bu durum yerini düpedüz bir ‘lince’ bırakıyor.
Birçok insan haksız yere mağdur oluyor.
Maddi ve manevi zarara uğruyor.
Haksızlık yapıldığı anlaşılınca da başta “mürekkep yalamışlar” olmak üzere, koca koca insanlar “biz ne ara bu hale geldik” diye debelenip duruyorlar.
Hepsine toptan cevap vermişliğim vardır.
“Siz her ara böyleydiniz.”
Fakat günahın tümü sizin değildir. Bu konuda en büyük ortağınız yazılı ve görsel medya.
Katilleri, dünyanın en masum insanı halinde sunan, hayatında bir sokak kedisine pışt dememişleri cani diye servis edebilen bir medya var.
Ve bu çukurca haber ve bilgilerden sonra, zaten her an oraya buraya saldırıya hazır kitleler hareket haline geçmiş oluyor.
Ülkemizdeki medya, böylesi durumlarda bir süre sonra köşesine çekilip izler bu durumu.
Eskaza bazen de, ancak mikroskop ile görülebilecek bir tekzip yayınlanır ama olan olmuştur.
Evet, dünyanın hemen her yerinde medya, insan olma sıfatlarının çok uzağındadır.
Ama Ortadoğu ve de Türkiye’de bu uzaklık çok daha fazladır.
Hayatı kararan insanlar, bir daha gün yüzü göremeyecek kadar karanlıklara bürünen hayatlar…
Kimin umurunda?
Kimsenin.
Sonra da timsah gözyaşı döker medyası, medyasının maymunları, ruhları kin ve nefretle boyanmışlar.
Evet “kötülük, ırkçılık, tırşıkçılık ve insanlara düşmanca bakmak” bir hastalık falan değildir.
Düpedüz bir tercihtir.
O yüzden “Biz ne ara böyle olduk” cümlesi, hükmünü yitirmiştir…