İYİ Parti Aydın Milletvekili Ömer Karakaş’ın Meclis'teki konuşmasına denk geldim. Daha doğrusu "maruz kaldım". Bütçe görüşmelerini, milyonlarca seçmen gibi, izlemiyorum maalesef. Halbuki seçip Meclis'e gönderdiğimiz vekillerin Meclis'teki performansını, temsil kabiliyetini izlememek suç değilse bile önemli bir eksikliktir.
Neyse, konumuza dönecek olursak, İçişleri Bakanlığı’nın bütçesinin görüşüldüğü genel kurulda konuşan Karakaş, DEM Parti milletvekillerini tehdit ediyordu. İzlediğim videoda bu tehditler apaçıktı. Karakaş, şöyle diyordu: “Sizler, geçmişte raporunuzda yazdığı gibi, o Şeyh Sait’ler, Seyit Rıza’lar gibi vatan hainlerinin akıbetine uğrayacaksınız, bundan kimsenin şüphesi olmasın."
Karakaş, birçok ayrıntısına vakıf olmadığımız için "ağır aksak ilerleyen" diyebileceğimiz "süreç" karşıtlığını ifade ederken savuruyordu tehditlerini.
Karakaş, DEM Parti sıralarından gelen tepkiye karşı, tehditlerini bir adım daha ileriye taşıyarak, Anadolu'yu yeniden fethetmeye kadar götürdü: “Asla Türk milletinin gelecekte yapacaklarından şüpheniz olmasın. Biz Türk milleti olarak gerekirse Anadolu'yu yeniden fethederiz. Terörle müzakere yapılmaz, terörle mücadele yapılır."
*
Vekil sıfatı vererek Meclis'e gönderdiğimiz zatı muhteremler, bir meselenin çözümü tartışılırken bu üslubu kullanıyorlar. Kimdir bu Ömer Karakaş? Aydın halkı adına bu şekilde konuşma cüretini nereden alıyor? Soyunu sopunu, icraatlarını falan araştırırsak kim bilir neler çıkacak.
Ama mesele Karakaş'ın şahsı değil. Mesele Karakaş'ın zehirli dilinin toplumda nasıl karşılık bulduğudur. Mesele Karakaş'ın tehdit eden üslubunu kimlerin alkışladığıdır.
Karakaş Meclis'te höykürürken, sosyal medyada Esat Oktay Yıldıran'a övgüler diziliyordu. İnsanlık dışı eylemlerin faili meşrulaştırılıyordu yani. Buna hadsizlik ya da cahillik demek mümkün. Ama bunun evrensel değerlerle asla bir ilgisinin olmadığını ifade etmek şartıyla. Ve sosyal medyada atıp tutmak ile Meclis kürsüsünden tehdit etmenin farkını gözeterek.
Milletvekili sıfatıyla kabadayı raconu kesen Ömer Karakaş, faşizmin zeminini güçlendiriyor. Ağır aksak da olsa ilerleyen barış sürecinin düşmanlarını yetiştiriyor. Bu memleket, ne yazık ki, milliyetçilik kisvesi altında birçok Esat Oktay Yıldıran yetiştirdi ve Karakaş gibi siyasetçiler, kişisel varlıklarını bunların duygularına hitap ederek berkleştiriyorlar.
Acıklı hatta vahşi bir durum tespiti, ama öyle. Karakaş bu memleketi sevmiyor. Sevse, sözlerinin memleketin yarısında nasıl bir öfkeyle karşılandığına dikkat ederdi. Karakaş, Seyit Rıza'yı ve Şeyh Said'i sevmek zorunda değil elbette. Ancak bir siyasetçi olarak, Seyit Rıza ve Şeyh Said'i sevenlerin hassasiyetlerine özen göstermekle mükelleftir.
Demokratik Toplum ve Barış sürecinin her türden provokasyona açık olduğu ifade edilmişti. Olası provokasyonların önüne geçmek için sürecin hızlı ilerlemesi gerektiği de vurgulanmıştı. Ömer Karakaş ve türevlerinin Meclis çatısı altında süreci provoke etme gayreti içinde olduğunu söylemek, abesle iştigal olmayacaktır.
*
Ömer Karakaş'ın Meclis bütçe görüşmeleri sırasında sarf ettiği sözler, kabul ediyorum, moral bozucu. Bu satırlar da bu moral bozucu sözler nedeniyle yazılıyor.
Ancak, şuna da inanıyorum: Süreç, taraflar samimiyetlerini korumaya devam ederse, Karakaş gibi insanlara rağmen ilerleyecek. Nihai hedef olan barış, Karakaş gibi tuzu kuru siyasetçilerin muhalefetine rağmen bu topraklarda boy verecek.
Videoyu izleyen binlerce kişi gibi aklıma gelen ilk soru şu olmuştu: Bu adamla mı barışacağız?
Evet, tarih ve coğrafya bilgisi zayıf, insani değerlerden nasibini alamamış, evrensel hukukla bağ kuramamış, memleket kültürünün ve dilinin zenginliğinden bihaber, öfkesi cahilliğinden türeyen insanlarla da barışacağız.
Evet, Ömer Karakaş ile de barışacağız. Çünkü barış kültürü, bir gün mutlaka, herkesi terbiye edecektir.