Diyarbakır Haberleri

Şair Yılmaz Odabaşı: Diyarbakır'ın hafızasında ben de varım

Şair Yılmaz Odabaşı, kentin geçmişinde çok önemli süreçlerin yaşandığını, bu süreçte bir çok tarihsel aktörlerin yaşadığını belirterek, "Diyarbakır’ın hafızasında ben de varım" dedi.

Abone Ol

ÖZEL HABER/Mehmet TÜRK

Türk Diş Hekimleri Birliği tarafından düzenlenen 28. Uluslararası Diş Hekimliği Kongresi için usta sanatçı Zülfü Livaneli ile birlikte Diyarbakır'a gelen ünlü şair Yılmaz Odabaşı, Diyarbakır'ın hafızasında olmasından dolayı gurur duyduğunu söyledi.
Sanatçı Zülfü Livaneli ile birlikte katıldıkları Türk Diş Hekimleri Birliği'nin 127 yıllık Cemil Paşa Konağı'ndaki kokteylde, Güneydoğu Ekspres Gazetesi'ne konuşan şair Yılmaz Odabaşı, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

"DİYARBEKİR, KENDİNE VE BANA ÇOK BENZİYOR"

Geçmişte kendisini eleştiren insanların olduğunu belirten ünlü şair Yılmaz Odabaşı, kişisel çekişmeleri geride bıraktığını belirterek, "Umuda meyilli, kadere mecbur bir hayat sürüyoruz" dedi. Diyarbakır'ın yaşadığı süreçleri, kendi hayatında yaşadıklarına benzettiğine dikkat çeken Odabaşı, "Kader dedik ya Diyarbekir, kendine ve bana çok benziyor. Diyarbekir beni, ben de Diyarbekir’i hakkettiğimizi düşünüyorum. Ben bunu samimiyetimle söylüyorum ve buna çok inanıyorum. Ben bu şehrin alın yazısı oldum. Bu kentin varlığından, hafızasından sökmeye çalışanlar, virane bir çaba içerisindeler. Çünkü buna güçleri yetmeyecektir. İşte bunun kanıtı olarak da bu akşam, Türk Diş Hekimleri Birliği'nin 28. Kongresi’nde yine Diyarbekir’deyim, Cemil Paşa Konağı’ndayım. Siz hatırlamayabilirsiniz ama şehir hafızası, size hatırlatır. Yaşadıklarımla da bu hafızada yer almayı hakkettiğimi düşünüyorum" dedi.

"EDEBİYAT, TARİHSEL SÜRECİN VİCDANIDIR"

Diyarbakır ile ilgili yazdığı şiir ve sözlerin yarattığı etkinin, Türkiye sınırlarını aştığına dikkat çeken Odabaşı, "Şiirlerim ve yazılarım ile yazdığım şarkı sözlerine baktığınızda, Diyarbakır hep ön plandadır. Bugüne kadar en az 5 bin etkinliğe katıldım. Bakın yine bir Diyarbakır gecesinde buradayım. Şehir hafızası ve belleği budur. Diyarbakır şehri hafızası beni unutmuyor, ben de Diyarbakır'ı. Bu gece burada olmak, benim için büyük bir gurur ve onur. Burada olmayı seviyorum, Cemil Paşa Konağı'nda olduğum için, dostlar arasında olduğum için mutluyum. Edebiyat, tarihsel sürecin vicdanıdır. Şairler, yazarlar, sanatçılar da bu sercin yaşayan tanıkları olarak geleceğe iz düşer. Mesela, 'Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen/Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen' dizeleri on yıllardır söyleniyor. Yüzyıllar belki bin yıllar daha söylenecek. Bu sözlerle birlikte bu şehir bizi de hatırlayacak. İşte bu yüzden bu şehrin hafızasında olmayı hakkettiğimi düşünüyorum" şeklinde konuştu.

YILMAZ ODABAŞI KİMDİR?

Yılmaz Odabaşı, ilk öğrenimini Diyarbakır, Ankara, Kayseri ve Gaziantep illerinde, lise öğrenimini Diyarbakır'da Diyarbakır Lisesi'nde tamamladı. 1970'lerin sonunda dönemin öğrenci eylemlerinde aktif rol aldı. 1980'de İzmir Hukuk Fakültesi'nde öğrenimine başladıktan sonra 12 Eylül Darbesi ile tutuklandı ve Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde bir yıl hapis yattı. Yazko Somut gazetesinde ve Nitelik, Yamaç, Yarın, Dönem, Oluşum gibi dergilerde yazılar yazdı. 1984'te İlk şiir kitabı toplatıldı. Bu esnada kısa süreli tutuklandı.

Yazdığı ilk yıllardan itibaren şiirimizde 80 kuşağının özgün, sevilen ve yaygın okunan şairlerinin başında yer aldı. Şiirleri en çok bestelenen bir şair olarak da anıldı. Ahmed Arif'in epik ve dağlı sesi ile Attila İlhan'ın kentli lirizminin birleşimi sayılabilecek yalın ama imgesel yoğunluklu şiirleri, 1980'lerden 2000'li yıllara dek genç kuşak şiir okurları üzerinde büyük bir etki oluşturdu.

Gazeteci Yılmaz Odabaşı, 1981'de kısa bir süre Akajans'ta çalıştı. 1986'da UBA (Ulusal Basın Ajansı) Diyarbakır temsilciliği, 1987 yılında Ortadoğu Haber Ajansı haber müdürlüğü yaptı. 1992 yılında 2000'e Doğru dergisinin Diyarbakır büro şefliği ve Turkish Daily News gazetesinin güneydoğu temsilciliğini yaptı. 1993 yılında Aydınlık gazetesinin Diyarbakır temsilciliği ve köşe yazarlığını yaptı.

987 ve 1989'da Tayad şiir ve hikâye ödüllerini, 1991 ve 1996'da iki kez Adana Altın Koza Film Öyküsü Ödülü, 1992'de Petrol-İş Sendikası Şiir Yarışması 2.'lik ödülü ve Cahit Sıtkı Tarancı şiir ödülünü,[3] 1994'te Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin araştırma-inceleme dalında "Yılın Gazetecisi" ödülünü, 1995'te Sabri Altınel Şiir ödülü, 1999'da Orhon Murat Arıburnu Şiir Özel Ödülü, 1991 ve 99'da İki kez Human Rght Watch (New York) "baskıya karşı cesaret" ödülü, 1996'DA PEN Onat Kutlar Film Öyküsü ödülü ve İsveç PEN onur ödülünü kazandı. 2000 yılından itibaren ödüllere katılmadı ve ilkesel olarak hiçbir yarışmanın seçici kurulunda yer almadı.
2000 yılında Ey Hayat adlı şiir kitabı yayınlandı. Ey Hayat, sanatçı Onur Akın'ın albümüne de ad verdi. Bir süre Ahmet Kaya ile çalışan Odabaşı'nın kırk kadar şiiri başta Ahmet Kaya olmak üzere (Yakarım Geceleri, Diyarbakır Hasreti, Dağlarda Ölmek İsterim), Onur Akın, Edip Akbayram, Grup Yorum, İlkay Akkaya, Ferhat Tunç, Sevcan Orhan, Suavi, Hayko Cepkin gibi besteci-yorumcu sanatçılar tarafından okundu.

2004 yılında "Şarkısı Beyaz" adlı ilk romanı çıktı ve büyük bir ilgiyle karşılandı. 2005 yılında "Sakla Yamalarını Kalbim" adlı seçilmiş şiirlerinden oluşan derleme, 50 bin adet basıldı. Sekiz yıl Nazım Hikmet Vakfı'nda yönetim kurulu üyeliği yaptı. 2004-2012 yılları arasında yeni kitap yayınlamadı, bir dönem biten kitaplarının yeni baskılarını yapmadı. 2013 yılında "Hayatın Düşlere Borcu Var" adlı kitabı ve on iki yıl aradan sonra, 2014'te yayınladığı "Bana Yasak Sözler Söyle" adlı yeni şiir kitabıyla yayın-edebiyat dünyasına geri döndü. 2015'te bütün şiirlerini "Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur" adlı kitabında topladı.