Seçmenin iradesiyle TBMM’ye gönderilen milletvekilleri, sadece yasama faaliyetlerini yürütmekle kalmaz, aynı zamanda halkı bilgilendirme ve temsil sorumluluğunu da taşır.
Ne yazık ki bu temsil sorumluluğunun önemli bir ayağı olan basınla iletişim, birçok milletvekili için halen öncelikli bir mesele değil.
Bugün sahada görev yapan gazeteciler olarak, bir milletvekiline ulaşmanın ne denli zor olduğunu sık sık tecrübe ediyoruz.
Röportaj taleplerimize ya dönüş yapılmıyor ya da "döneceğiz" denip iletişim sonlandırılıyor.
Danışmanlar bir filtre görevi görüyor, fakat çoğu zaman bu filtre şeffaflıktan çok, kapalı kapılar ardındaki sessizliğe hizmet ediyor.
Bu durum, sadece gazetecileri değil, aslında doğrudan halkı bilgi alma hakkından mahrum bırakıyor.
Daha da ilginci; bazı milletvekilleri kamuoyuyla iletişim kurmayı sosyal medya üzerinden, çoğunlukla da düğün, taziye, açılış gibi rutin etkinliklerde çektirdikleri fotoğraflarla sınırlı tutuyor.
Elbette halkın içinde olmak, yerel etkinliklere katılmak önemlidir.
Ancak halkın gerçek gündemlerini yansıtan derinlemesine sorulara açık olmamak, basının sorularından kaçmak, demokratik şeffaflığın altını oymak anlamına gelir.
Fotoğraf vermek kolaydır; asıl cesaret, mikrofon uzatıldığında konuşabilmekte yatar.
Peki neden böyle?
Bir neden, bazı milletvekillerinin medyayı sadece seçim dönemlerinde “gerekli” gördükleri bir araç olarak değerlendirmesi olabilir.
Oysa siyasetçinin medya ile ilişkisi dönemsel değil, sürekli ve karşılıklı sorumluluğa dayalı olmalıdır.
Bir diğer neden, danışman sisteminin verimsizliği ya da milletvekillerinin danışmanlarına medya yönetimi konusunda yeterince yetki vermemesi olabilir.
Ya da belki, bazı vekiller, kamuoyuna açıklama yapmayı riskli ve yorucu bulduğu için kontrollü sessizliği tercih ediyordur.
Fakat unutulmamalı: Halktan gelen oyun yükü, sadece meclisteki oy pusulasını değil, kamuoyuna karşı açıklık yükümlülüğünü de içerir.
Gazetecilik, sadece haber yazmak değil; kamu adına soru sormak, cevap aramak, hesap sormaktır.
Bu yönüyle milletvekillerine yöneltilen her soru, halkın doğrudan sorusudur.
Yanıtlamamak ise, sadece basını değil, temsil ettiğiniz insanları da görmezden gelmektir.
Sayın milletvekilleri, basından kaçmak değil, basınla açık, samimi ve sürekli bir iletişim içinde olmak, temsil ettiğiniz halkın sesini daha gür duyurmanın bir yoludur.
Çünkü demokrasinin sesi ancak konuşanlar sayesinde duyulur.