Diyarbakır Haberleri

TBMM’de Diyarbakır mesaisi

TBMM'de kurulan "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu", Diyarbakır Dicle Toplumsal Araştırmaları Merkezi’ni dinledi

Abone Ol

HABER/Ceren AKYIL

Çözüm süreci kapsamında oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 12. Toplantısı bu hafta iki oturumdan oluştu. Komisyon, Diyarbakır’daki DİTAM, RAWEST, Sosyo politik Saha Araştırmaları gibi sivil toplum temsilcilerin ve toplumsal araştırma yapan kurumların temsilcilerini dinlendi. Komisyonun ilk oturumunda ise Toplumsal Araştırmaları Merkezi (DİTAM) başkanı Mesut Azizoğlu konuştu.

“DAHA ÖNCE HİÇ YAŞAMADIĞIMIZ DÖNEME GİRDİK”

Azizoğlu, başkanı olduğu merkezin tarihçesinin ve genel faaliyetlerinden bahsederek, Türkiye’nin farklı şehirlerinde Kürt sorununun konuşulduğu “toplumsal barış ağı” toplantıları düzenlediğini ifade etti. Azizoğlu, “Kürt meselesinde daha önce hiç yaşamadığımız yeni bir döneme girdik. Devletin, Kürt meselesini çözme niyeti ve girişimiyle beraber Abdullah Öcalan’ın açıklamasının ardından PKK’nin kendini feshedip silahları bırakma kararı yeni bir durum oluşturdu. Yıllarca bu tür toplantılarda Kürt meselesinin neden çözülmesi gerektiğini anlatmaya çalıştık. Ama artık bugün oluşan bu yeni durum Kürt meselesiyle ilgili yeni şeyler söyleme zorunluluğunu ve imkanını veriyor herkese. Artık, çözüm için yapılması gerekenleri ve bunların nasıl yapılacağına dair konuları da konuşmak gerekiyor. Yine bu toplantılarda ‘Devletin bu işi çözmeye niyeti yok’, ya da ‘PKK silah bırakmadan hiçbir şey olmaz’ cümleleri bu tür toplantıların içeriğini sınırlıyordu ve ‘çözümde ortaklaşmanın’ önünde hep engel olarak duruyordu. Hatta belirli kesimler için çözümsüzlüğe dair sürdürülebilir bir hareket alanı yaratıyordu” dedi.

“KÜRT MESELESİNDEKİ ÇÖZÜMSÜZLÜK DAHA FAZLA HİSSEDİLİYOR”

Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün 100 yıldır herkese kaybettirdiğini aktaran Azizoğlu, “Halbuki, Kürt meselesinin çözülmesi için çok haklı ve insani gerekçeler var, Kürtler yıllardır Türkiye toplumuna kimlikleri, dilleri ve kültürleriyle ilgili yaşadıkları haksızlıkları ve taleplerini anlatmaya çalışıyorlar, Devletin Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, Kürtlerin yaşadığı bölgeleri bilerek ihmal ettiğini ve bu nedenle ekonomi, sağlık, eğitim gibi hayatın hemen her alanında mağdur edildiklerini ispatlamaya çalışıyorlar. Fakat maalesef bugüne kadar bu gerekçeler Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için çok fazla dikkate alınmadı. Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün Türkiye’ye etkileri son dönemlerde daha fazla hissedilmeye başlandı. Çözümsüzlüğün sadece Kürtlere değil bütün Türkiye’ye kaybettirdiği görüldü ve devlet kendi açısından riskli gördüğü bu durum nedeniyle çözüm arayışına girdi” diye konuştu.

“KÜRTLERİN YAŞADIĞI İLLER HAYATTA GERİDE KALIYOR”

Kürtlerin yaşadığı illerin Türkiye’nin diğer bölgeleriyle kıyaslama yapıldığında bölgenin tamamının hayatın hemen her alanında geride olduğunu iddia eden Azizoğlu, şöyle devam etti:

“Benzer şekilde dünyadaki genel istatistiklere-endekslere bakıldığında Türkiye’nin de dünya standartlarının gerisinde bir yerlerde durduğu görülüyor. Aslında bu çözümsüzlük Türkiye’nin birçok probleminin görünür olmasını, konuşulmasını engelliyor, birçok temel problemin ötelenmesine sebep oluyor. Kürt meselesinin varlığı; hukuk, demokrasi, ekonomi, toplumsal hayat, uluslararası ilişkiler vb birçok konuda sağlıklı bir tartışma ortamı yaratılmasının önünde engel olarak duruyor. Yani aslında meselenin çözümü sadece Kürtlerin sorunlarının çözülmesi anlamına gelmiyor, Türkiye’nin birikmiş problemlerinin çözümü için de yeni bir başlangıç potansiyeli taşıyor.”

“KÜRT SİYASETİNİN BAĞLARI KESİLDİ”

Toplumun iknası ve adalet duygusunun tesisiyle ilgili aktarımlarda bulunan Azizoğlu, “Çözüm için ikna edilmesi gereken kesim Türkler, adalet duygusun sağlanmasıyla ilgili muhatap da Kürtler. Türkiye toplumunun iknası komisyonun önünde önemli bir görev olarak duruyor. Çünkü Devlet kendisi açısından bir güvenlik sıkıntısı gördüğü için sorunun çözümüyle ilgili bu süreci başlatsa da toplum geçmişten bugüne Kürt sorunuyla ilgili olarak çözümden çok uzak bir noktaya getirildi. Bu nedenle bu zihniyet değişimi hukuksal değişimlerden çok daha zor olacak. Toplumun Kürt meselesiyle ilgili zihniyet değişimi için uzun bir zamana ihtiyaç var. Bugünden her şey doğru yapılsa, doğru yöntemler doğru içeriklerle bile toplumun ikna edilmesi uzun zaman alacak. Hatta belki hiç ikna olmayacak kesimler olacak. Bu sorunun çözümsüzlüğünün bugün ve gelecekte yaratacağı maliyetlerin topluma anlatılması gerekiyor, çözümsüzlük üzerinde ısrar etmenin uzun vadede oluşturacağı risklerin toplum tarafından anlaşılması gerekiyor. Maalesef Kürt siyasetinin ve Kürtlerin toplumun iknasıyla ilgili şu aşamada yapabilecekleri sınırlı çünkü geçmişten bugüne ve özellikle son on yılda yaşananların ardından Kürt siyasetinin neredeyse Türkiye toplumuyla bağı kesildi” ifadelerini kullandı.

“TALEPLER GÖZ ARDI EDİLEMEZ”

Azizoğlu, son olarak taleplerin göz ardı edilemeyeceğini vurgulayarak, şöyle dedi:

“Sonuç olarak; Kürt meselesinde, 100 yıllık süreçte yapılan hataları, yaşananları doğru bir şekilde değerlendirmeden, diğer gerekçeleri ve talepleri göz ardı ederek, sadece tek bir gerekçe üzerinden bir çözüm aramak eksik bir yaklaşım olur ve çözüme ulaşmayı zorlaştırır. Çünkü bu sorunun çözüldüğü gün herkesin kendi gerekçesini bu çözümün içinde bulması gerekiyor.”