Kiminin, dertlerini anlatma, çare arama, başını yaslayacağı bir omuz bulma şartları elverişlidir.
Kimisinin ise her şeyi bağrına gömüp susmaktan başka da bir çaresi yoktur. Bir nefeslik sesi çıksa derdine dair, dört taraftan başlar tepkiler, sloganlar, tehditler ve de küfürler.
Oysa anlatabilmeli derdini herkes. Ve herkesin, derdinin çözümü için olası muhatabın yanında da konuşma hakkı olmalı, dertlerinin müsebbiplerinden bir özür talep etme hakkı da.
Ortak dertlerde sorun başka durumdadır. Çözüme niyetlenirse insanlar, uymaları gereken olmazsa olmaz bazı şeyler vardır.
En başta ‘Kinsiz ve öcalıcı’ ruh halinden uzak olmak gerek.
İkisi hem tehlikeli hem de her yolun önündeki en büyük barikattır.
TBMM’inde kurulan Milli Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu, kaplumbağa hızıyla da olsa kimi görüşmeler yapıyor.
Yüzlerce yıllık bu ‘sorundan’ bir şekilde etkilenmiş kişi ve kesimleri dinliyor.
Kaplumbağa hızı ama yine de kıymetli.
Kıymetli, zira Kürt Halkı ‘Çözüm ve Barış’ adına neredeyse her şeye hazır olduğunu yıllardır söyleyip duruyor.
Acıları yarıştırmamayı, kin ve kanı devamlı kılmamayı, yaşanmışlıklara takılı kalmamayı gibi çok kıymetli irade beyanında bulunuyor.
Diyarbakır Cezaevi vahşetini, binlerce Faili Meçhul Cinayeti, red ve inkarı. Bunların tümünü unutmak değil de ‘sürecin’ koşulları arasına almaması bile başlı başına önemli bir duruştur.
Abdullah Öcalan ile görüşmelerin yapıldığı ve kendisinin videolu mesajının yayınlandığı bana göre olağanüstü bir duruma ses çıkartmayanların, TBMM’indeki komisyona davet edilen ‘Barış Annelerinden’ birinin Kürtçe konuşmasına izin vermemek akla zarar bir durum bence.
Üstelik, bunca yaşadığı zulüm ve insanlık dışı muameleye rağmen ‘masaya’ gelebilmiş insanların kendi ana dilleri ile konuşmalarına zaten ses çıkartılmamalıydı. Ve çok ‘Şık’ bir tavır olurdu.
Ama izin verilmedi.
Hem de yaşlı bir kadına.
Hem de anasının diline.
Hem de tüm Türkiye’nin ortak mekanı olan TBMM’de.
Hem de Barış ve Kardeşliğin konuşulduğu bir ortamda.
Yazıktır, günahtır ve de ayıptır.
Yapmayın efendiler. Bin yıllık kardeşliğin arasındaki, yüz yıllık sorunun çözümü için işleri zorlaştırmayın.