Dünya’ya henüz gözlerimizi açmadan tanışırız onunla. İlk yolculuğumuzda bizi 9 ay karnında misafir eder, sonra bir ömür boyu hayatında. Bu hayata gelirken ömrümüzün sonuna kadar refakatçimizdir aslında. Karnımızı ilk onun bedeninden bir parçayla doyururuz. İlk korkumuzu onun kucağı ve kokusuyla yeniyoruz.

Duyduğumuz ilk ses, hissettiğimiz ilk ten, gördüğümüz ilk yüz onundur. Bize hayat bilgisini öğreten ilk öğretmenimiz, hastalandığımızda ilk doktorumuz, dertleştiğimiz ilk dostumuz annedir.

Peygamber efendimizin (S.A.V) “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadisiyle annenin kutsallığı ve önemini vurgulamıştır.

Sizlere anne olmanın zorluklarından bahsedecek değilim, ama bir anne olarak kolay olmadığını bilmenizi isterim.

Endişelenmelerine kızar, nasihatlarıyla bazen bunalırız. Ama biliriz ki; tekrarlanan o cümleler bizim iyiliğimiz içindir. Büyüdüğümüzü bir türlü kabullenmezler. Haksız da değiller.

Çünkü hangi yaşta olursak olalım, onun fikrine, sevgisine ve ilgisine ihtiyaç duyarız. Yokluğunda bazen evde çorabın tekini bulamayız, bazen de “makarnayı kaç dakika haşlamalıyım” derken yine ona sorarız.

İşte anne tam olarak budur; eksiğimizi tamamlayan, bize yol gösteren diğer parçamızdır. Aile bütünlüğünü sağlayan, azı çok eden, yokluğu ve zorlukları gülümsemesiyle güzelleştiren, kendinden önce bizi düşünen melek yüzlü kadınlardır onlar.

1905 yılından beri her yıl mayıs ayının ikinci Pazar gününde kutlanan “Anneler Günü” sebebiyle;
Bizlere şefkat, sabır ve sevgisini karşılıksız bir şekilde veren annelerimizi bir gün değil, her gün hatırlamak ümidiyle, yeryüzündeki tüm annelerin, annelik yapanların, anne gibi hissedenlerin günü kutlu olsun.