Bir takım düşünün 1 yaşındaki bebekten 70 yaşındaki nineye, öğrencisinden ev hanımına, esnafından iş insanına uzanan taraftarı var.

Ötekileştirilmiş, yok sayılmış, hatta ismine bile tahammül edilmemiş. Öyle kırılmış, öyle haksızlığa ve mobbinglere uğramış, ama umuttan da direnmekten de vazgeçmemiş.


Kırıldığı yerden iyileştirmiş kendini, küllerinden yeniden doğmuş ve zafere hep odaklanmış. 
Bu, Amedspor’un var olma hikayesidir.


Dik duruşun, onurun ve başarının destanıdır.

Kuruluş tarihi her ne kadar 1972 ve o dönem ki adı Melikahmetspor olsa da 1990’da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne devri ve Amedspor ismini aldığı 2014’ten beri ilk kez büyük bir zafer elde etti.

Sevginin yaşını ortadan kaldıran, siyasal farklılıkları bir kenara iten, sporun birleştirici gücünü kendisinde buluşturan Amedspor, şampiyonluğu o kadar istiyor ki 1. Lig serüveni resmileşmeden kutlamaları erkenden başladı.

İki haftadır süregelen kutlamalar adeta bayram havası yarattı bu kentte. Kutlamalara bakınca bu halkın ihtiyacının sadece ekmek, su ve barınma olmadığını anladım. Bu halkın ortak bir sevince, zafere ihtiyacı varmış.

Gerçek şu ki; acılarımız da derdimiz de sevincimiz de ortak bu coğrafyada. Halkı böyle birlik beraberlik içinde görünce gözleri dolmuyor değil insanın. 
Sessizliği çok seven biri olarak ilk kez şehirdeki bu gürültüden, kalabalıktan rahatsız olmadım. Çalan her korna, her davul, her müzik, içimizde yıllardır bekleyen sevinç çığlıklarıymış meğer.

En çok biz üzüldük, en çok biz sevineceğiz. En çok biz ezildik, en çok biz direneceğiz. Şampiyonluğu en çok bu takım ve bu taraftar hak etti. O kupa bu şehrin esmer yüzlü çocuklarına armağan olsun.