NERMİN ZENGİN – ÖZEL HABER

Diyarbakır, Avrupa ile Ortadoğu ile ticari ilişkileri yoğun olan, aynı zamanda sanatta kültürde gelişmiş bir kentimizdi. İpekçilik, kuyumculuk, bakırcılık, kök boyalı iplikçilik ve dokumacılık alanında gelişmiş bir yerdi.

Kafkas ülkelerinden, İran ve Hindistan’dan, Şam’dan, Bağdat’tan, Basra’dan, Buhara’dan, Semerkant’tan kervanlar Diyarbakır’a geliyor, buradan İstanbul yolu ile Avrupa’ya mal götürüyorlardı.

Yüz yıl öncesine kadar bile bölgenin en büyük ticaret merkezlerinden biri olan Diyarbakır’da dokunan ipekliler, kök boyalı iplikleri Avrupa pazarlarında kapışılıyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği 1915 yılına kadar, hatta daha da yakınlara gelirsek, İkinci Dünya Savaşı’nın ortalığı kavurduğu 1940’lı yıllarda bile Diyarbakır, gelişkin sanatı ve ticareti ile yaşanabilir bir kentti ve bölgedeki işsizler için ekmek kapısıydı.

İŞSİZLER BURADA İŞ KURUYORDU

Siiirt’ten, Bitlis’ten, Bingöl’den, Elazığ’dan, Mardin ve Urfa’dan, Muş ve Van’dan işsizler Diyarbakır’a geliyor, burada iş buluyor, iş kuruyorlardı. Kısaca; Diyarbakır'ın ticari hayatı, eskiden çok daha canlıydı. Asırlar öncesinde Diyarbakır’ı gezmiş olan ünlü gezginler, anılarında bu zenginliği örnekleriyle anlatırlar.

Şimdi gelin sözü onlara bırakalım.

FRANSIZ TAVERNİER

Ünlü Fransız gezgin Jean Baptiste Tavernier, 1630’lu yıllarda gördüğü Amid’de, deri sanayiini överken şöyle der; “Amid’in derileri renk ve benekleri bakımından şarkın bütün mamullerinden üstündür. O kadar çok maroken imal edilir ki, şehir halkının dörtte biri bu işle geçinir. Amid’in toprağı da çok bereketli olup, ekmeği ve şarabı nefistir. Burada yenilen etin benzerini başka yerde bulamazsınız. Bilhassa güvercinleri, büyüklük ve tat bakımından Avrupa’dakileri çok geride bırakır.”

Gezgin Tavernier, Amid kalesini de anlatırken şunları yazar;

“Dicle’nin sağında yüksek bir tepenin üzerinde kurulmuş olan Amid büyük bir şehirdir. Şehir surları ile burada bir hilal şeklini almış olan nehrin arası  uçurumdur. Surlar iç ve dış olmak üzere iki kattır ve dış surun 72 adet kulesi vardır ki, İsa’nın o sayıdaki şakirdi namına inşa edildiği söylenir. Şehir kapılarının batı tarafındakinin üzerinde Grekçe ve Latince yazılı bir kitabede Constantin adı zikredilmektedir.

Şehirde iki-üç güzel meydan ve kiliseden çevrilmiş muhteşem bir cami vardır. Cami, mollalara, dervişlere, kitapçılara ve dinle ilgili hizmetler veren kimselere tahsis edilmiş şirin bölümlerle çevrilidir...”

POLANYALI SİMEON

1650’de Diyarbakır ve çevresini gezen Polonyalı gezgin SİMEON ise o yılların Amid’ini şöyle anlatır;

“Şehir tarih boyunca olduğu gibi bu gün de bir din ve irfan merkezidir. Emsali yalnız İstanbul’da bulunan, çok usta kuyumcular, zernişancılar, bıçakçılar, papuççular, çizmeciler ve diğer zanaat erbabı vardır. Yemek hususunda çok cömert olan bu insanlar Lehistan hariç, İstanbul ve Halep’te dahi görmediğim surette mükellef sofralar kurar ve çok lezzetli yemekler ikram ederler. Çeşitli kebaplar, börekler ve diğer pahalı yemeklerle beraber ikram edilen koyu ve tatlı Ergani şarabından bir bardaktan fazla içemezsiniz...

Amid evlerinden içeri girdikten sonra bir daha dışarı çıkmak istemezsiniz.

Bunlar, Halep evleri gibi zarif, nakışlı tavanlı ve köşklü evlerdir.

Halkı çok zarif ve müreffeh insanlar olup, yemek esnasında sarhoş olmak ve gevezelik etmek şöyle dursun, sakin, usulü dairesinde dururlar. Zira hepsi de okuyan ve bilgin insanlar olup, gerek hasbihallerde ve gerekse alışverişte zeka ve nezaketle hareket eder, edebi lisanla konuşurlar...”

FRANSIZ POULLET

Sonra, 1660 lı yıllarda Fransız gezgin Poullet kente gelir.

O da, Amid’in evlerinin, sokaklarının, çarşılarının temizliğine hayran kaldığını anlattıktan başka, kentin çarşılarının eşine rastlanmaz güzellikte ve zenginlikte olduğunu belirtir.

İran’dan Moğolistan’dan, Polonya ve Moskova’dan buraya gelen tüccarların ipek, pamuklu ve fevkalade güzel deri ürünleri alıp döndüklerini yazar.

İNGİLİZ BUUCINGAM

1815 yılında Amid’e gelen gezgin J. S. Buuckıngam kentin kalesini ve çarşılarını şöyle anlatır;

“Diyarbekir etrafı surlarla çevrilmiş, hakim bir tepe üzerine oturmuş, camileri ve minareleri ile ihtişamlı bir görüntü veren bir şehirdir. Kentin üzerine yerleştiği alan her tarafı ile verimli ve üretkendir.

Diyarbekir şehrinin bütünü, bazalt bir kaya üzerine kurulmuş olup daire şeklinde surlarla çevrilmiştir...

“Pazarlar, düzgün bir plan üzerine değildir. Fakat üzerleri iyi örtülmüştür. Dükkanlar ağaç raflarla döşeli olup mallar bütün özellikleri ile buralarda sergilenir. İmalatçıların başlıca ham maddesi ipek ve pamuktur. Şehirdeki esnaf, şal, el beceri aletleri, her renkten pipolar, altın ve gümüş tabakalar yaparlar. Şehirde 1500 tezgah şal üretimi, 500 tezgah pamuk basıcısı, 300 deri imalatçısı, 100 demirci ve 50 ağızlık ve pipo yapımcısı vardır. Diyarbakır’da ilaç dışında bütün ihtiyaçlar kendi kaynaklarından temin edilmektedir.”

VE BAŞKALARI

Diyarbakır’ı ve bölgemizi gezen yabancı gezginler bu kadar değil kuşkusuz.

İranlı Nasır-i Hüsrev’den, Alman Mareşalı Helmut Von Moltke’ye, Ermeni Levon İnciciyan’a, Alman gezgini Carsten Niabuhr’a. Fransız Diplomatı Baron Aramon’a, Fransız Coğrafyacı Petermann’a kadar pek çok yabancı gezgin, anılarında, tarihi Diyarbakır’ın geçmişindeki ihtişamı dile getirmişlerdir.

MAR YEŞUA’NIN AMİD’İ

Amid yalnızca sanatta, kültürde, ticarette gelişmiş bir kent değildi elbette. Medeni bir kentti de.

Öyle ki, Dünyanın pek çok ülkesinde insanlar henüz temizliğin ne olduğunu bilmezlerken, Diyarbakır’da temiz ve modern hamamlar vardı.

Bunu da 1500 yıl önce kentimizde yaşamış Amid’in Zuknin Köyü rahibi Mar Yeşua’dan öğreniyoruz.

Yaşadığı Roma döneminde, Amid’deki olayları, İranlılarla Romalılar arasındaki savaşları, kentteki kıtlık ve salgın hastalık dönemlerini “Vakayiname” adlı eserinde anlatan Rahip Mar Yeşua, M.S. 500’lu yıllarda kentte çok faydalı hamamlar bulunduğunu şöyle anlatır;

“Amid’de güzel, geniş ve temiz hamamlar vardı. Kentin çöp ve zibilleri, ahırlardan toplanan hayvan gübreleri bu hamamlarda yakılır, hem sular ısıtılır, hem de kent temiz tutulurdu.

İran Şahı Kavad, Amid’i aldıktan sonra hamamına girip faydalarını öğrenince ülkesine döner dönmez bütün İran’da Amid’dekine benzer hamamlar yapılmasını buyurdu.”

Editör: Fuat BULUT