Siyaset

Eski milletvekili Ata; Kimse Kürt kadınına 'mutfağa dön' diyemez

Diyarbakır eski milletvekili ve TJA Aktivisti Ayla Akat Ata, kadınların en karanlık dönemlerde bile mücadelede ön saflarda olduğunu hatırlatarak, "Şimdi umuda yürüyoruz. Kadınlara ‘mutfağa dön’ denmesin diye ayakta kalacağız" dedi

Abone Ol

ÖZEL HABER - Ceren AKYIL / Veli BALTACİ

Eski HDP Milletvekili ve TJA Aktivisti Ayla Akat Ata, Güneydoğu Ekspres’e verdiği özel röportajda, kadınların toplumsal barış sürecindeki kilit rolü, demokratikleşmedeki mücadelesini ve kazanımları ile yeni çözüm sürecinin kritik gündemlerini değerlendirdi.

Kürt meselesi sürecinde yaşanan trajedileri, kırsal alandan metropollere göçleri, şehir merkezlerindeki faili meçhul cinayetyeri, üniversite öğrencilerine yönelik baskı ve gözaltıları detaylı olarak anlatan eski HDP Milletvekili ve Kadın Özgürlük Hareketi (Tevgera Jînên Azad - TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, Kürt kadın hareketinin demokratikleşme sürecendeki mücadelesini anlattı.

"CUMHURİYETİN DEMOKRATİKLEŞME İHTİYACI SÖZ KONUSUDUR"

Türkiye'deki Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için kadın örgütlülüğü noktasında mesafe kat edilmesi gerektiğini savunan Ata, "Çünkü tarihsel olarak 1800'lerin başından 200 yıllık geçmişi olan özellikle merkezileşme yönelimi ve arkasından Kürtlerin isyanıyla kamuoyuna yansımış gerçekliği ele alıyoruz. Özellikle 93'ten beri başlamış ve bitmiş, her bittiğinde yeni yıkımları, önyargıları, kutuplaşmaları beraberinde getirmiş bir süreci ele alırsak kadınların bu 200 yılın var olan bilgisini bir anda bir tarafa bırakıp milliyetçiliğin ya da militarizmin ördüğü barajları ve kurduğu duvarları bir anda yıkmasını bekleyemeyiz. Bunun dışında Türkiye kadın hareketi güçlüdür. Bizde bunun en dinamik gücü olarak kendimizi görüyoruz. Cumhuriyetin gerektiğinde bir araya gelen, dönüştüren bir kadın gerçekliği vardır. Fakat aynı zamanda Cumhuriyetin demokratikleşme ihtiyacı da söz konusudur. Ama biz şimdi kadınlar olarak o demokratikleşmenin de en büyük öznesinin kadınlar olacağını ifade ediyoruz" dedi.

"HAFIZALARDA, FAİLİ MEÇHULLER, KÖY YAKMALAR SİLİNMEDİ"

Kendisinin de içerisinde olduğu 1990'lı yılların gençliğinin, 2000'li yıllarda toplumsal alanda söz sahibi olduğuna işaret eden Ata, şöyle konuştu:

"Ben 90 gençliğiyim, 'özgün gençlik' olarak ifade edilir. Yarın bir hakikat yüzleşme süreci yaşanıp geçmişe bir ayna tutulduğunda o dönem gençliğinin 2000'lerde artık kendini toplumsal alanda ifade eden, mesleki açıdan da tercihlerini ön planda tutarak ifade eden bir noktada görebiliriz. 90'larda genç olmak çok zordu ve bu coğrafya çok karanlık dönemler yaşadı. İnsanların hafızasında faili meçhuller, köy yakmalarla anılan bir dönemdi. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyken belirli aralıklar göz altı süreci de yaşadık. Göz altı sürecini bu coğrafyada gençler açısından ne olduğunu çok iyi bilen biriyim. Bugün bir süreç başlarken silah yakılmasının ardından, Sayın Cumhurbaşkanı'nın 90'lara yaptığı atıf bu sorunun nasıl katmerleşerek bu noktayı ortaya koyan açıklamalardan birisi. 2000'lere geldiğimizde farklı bir noktadaydık. Ben 97'de avukat stajına başladım ve 99'da henüz bir genç avukatken Kürt sorunu farklı bir aşamaya geldi. Sayın Öcalan Türkiye'ye getirildi ve yargılanması devam ederken çok önemli adımlar atıldı. 99'da birinci barış grubu Türkiye'ye geldi. Her çözüm aralığı belirli adımları beraberinde getirdi. O sürecin en önemli adımı olarak 99'daki grubun gelişini değerlendirebiliriz ki 2004'e kadar AB uyum paketleri çıkarıldı çünkü 2004'e kadar bir çatışmasızlık hali söz konusuydu. O süreçte bizler de kadınlar olarak en temel hedefimiz kadın örgütlenmesiydi ve platformlar kurduk. Diyarbakır, Batman'da kurulan platformlar İstanbul ve Ankara'daki kadın platformlarıyla buluşmalar gerçekleştirildi. Karşılıklı gidiş gelişler söz konusu oldu. Aydın sanatçı, yazarlardan oluşan heyet bizi ziyaret ettiler. Biz tekrar İstanbul'a gittik. Biz kadın mücadelesinin bir takvim ve tarihle sınırlandırılmaması gerektiği düşüncesiyle bir hareket olarak örgütlendik. Bölgenin özgün koşullarından var olan çatışma sürecinin etkisiyle Kürt kadınları hem olmayanı yarattılar hem de çok kısa sürede büyük mesafe kat ettiler."

"TÜRK VE KÜRT KADIN HAREKETLERİ BİRLİKTE ÇALIŞTI"

Türk ve Kürt kadın hareketlerinin birbirinden hiç kopmadan demokratikleşmeye yönelik çalışma içerisinde olduğuna dikkat çeken Ata, "2013–2015 sürecinde Türkiye Kadın Hareketiyle beraber, Kadın Özgürlük Meclisleri kuruldu. Bugün de 'Barış’a İhtiyacım Var' inisiyatifi ile birlikte hareket ediyoruz. Bunun dışında Ortadoğu Kadın Hareketi ile de beraberiz. Küresel birlikteliklerimiz de var. Aynı zamanda Dünya Kadın Yürüyüşü ve Dünya Kadın Konferansı’nın bir parçasıyız. Kadına yönelik şiddetin bir sınırı ve belirli bir coğrafyası olmadığı için biz de mücadelemizi ve ittifaklarımızı sınır koymadan gerçekleştiriyoruz" diye konuştu.

"EŞBAŞKANLIK SİSTEMİNİN ÖNCÜSÜ OLDUK"

TBMM'deki kadın milletvekili sayısının artması ve parti olarak eşbaşkanlık sisteminin öncüsü olduklarını hatırlatan Ata, "2007’de bu oran da yoktu. Ne yazık ki parlamentoya vekillerin taşınma süreci benim gözlemim olarak; birincisi zaten az sayıda genç vardı. Ben parlamentonun ikinci en genç vekiliydim. Kadın oranı ilk aşamada da bizim grubumuzda da yüzde 40’tı. Sonrasında fermuar sistemiyle onu yüzde 50’ye taşıdık. Mutlaka grup başkan vekillerinden birisinin erkek diğerinin kadın olmalı diye ilk günden uyguladık. Bu diğer siyasi parti gruplarını da başkan vekillerinden birinin kadın olması yönünde motive etti. Siyasi parti kanununda eş başkanlık sistemiyle ilgili bir düzenleme yapılmasının öncüleri olduk. Ve bu çabamız sonuç verdi. Şimdi yerel yönetimlerde de yasal düzenleme yapılması için mücadele ediyoruz" şeklinde konuştu.

“PARLAMENTOYA DOSYA SUNACAĞIZ"

Bu süreçte en kritik konunun toplumsal barış olduğu ifade eden Ata, çözüm sürecine ilişkin olarak da şu değerlendirmede bulundu;
"En kritik gündemimiz toplumsal barış. Nerede olursak olalım, Türkiye’nin her tarafına dağılmış bir Kürt halkı gerçekliği var. Çözümden bahsediyoruz ve sadece Kürtleri değil, toplumun bir bütününü parçası haline getirmek lazım. Barış düşüncesinin ve inancının toplumsallaşması lazım. Bu konuda biraz geri bir noktadayız fakat bu da doğal bir durum. Çünkü ülkemiz son 10 yılda karanlık bir dönem yaşadı. Böyle bir kapı aralanmışken biz açmak için uğraşıyoruz fakat insanların kafasında mevcut uygulamalardan kaynaklı çok ciddi soru işretleri var. Başta kayyum olmak üzere tabanımız bize en çok cezaevleri ile ilgili sorular yöneltiyor. TJA olarak geçen hafta Sincan cezaevi önündeydik. 33 yıllık veya 34.’ncü yılına girmiş insanlar var. Adli suçlarla siyasi suçlar arasında infaz yasasında ayrımcı politikalar var. Aynı zamanda terörle mücadele kanunun getirmiş olduğu ayrımcılık var. Buna rağmen verilen cezanın 4’te 3’ünü yatmış ve tahliye hakkı kazanmış insanların idari gözlem kurulları kararıyla ertelenen tahliyeleri söz konusu. Bunun dışında haksız hukuksuz açılan davalarda yargılanan arkadaşlarımız var. Bende Kobani davasında alındım ve beraat ederek tahliye oldum. Hala eş başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksek Dağ ile MYK üyelerimizin tamamı. Toplum somut adım görmek istiyor. Bizim de en kritik çabamız bu yönde."

DİYARBAKIR'DAN ANKARA'YA UMUT HAKKI YÜRÜYÜŞÜ

Umut hakkına dikkat çekmek amacıyla 1 Ekim'de Kürt Kadın Hareketi olarak Diyarbakır'dan Ankara'ya yürüyüş düzenleyeceklerini anlatan Ata, "Diğer en önemli gündemimiz ise umut hakkının uygulanması. 1 Ekim’de Kürt Kadın Hareketi “Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz" şiarıyla Diyarbakır’dan Ankara’ya yürüyecek. Diyarbakır-Hilvan-Halfeti-Antep- Adana-Mersin-Ankara’ya gidip Sincan Cezaevine gidip açıklama yapacağız ve parlamentoya bir dosya sunacağız. Bu bir barış ve umuda yürüyüş olacak" şeklinde konuştu.

"ÖCALAN’IN POZİSYONUNUN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKİYOR"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin umut hakkıyla ilgili açıklamasını hatırlatan Ayla Akat Ata, "Umut deyince aklımıza ilk gelende Sayın Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te yapmış olduğu umut hakkıyla ilgili açıklama var. Cezaevinde de şu an 4 bin insan için geçerli olan düzenleme, hükümeti bekliyor. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf ve mahkemenin çok net kararları var. Beklentimiz bu düzenlemenin yapılması ve bir aşama kaydedilmesi. Bu düzenleme ifade edilirken işaret edilen Sayın Öcalan’ın baş müzakereci olarak pozisyonunun güçlendirilmesi. Bu güçlenme nasıl olur ? Öncelikle sürece katkı sunacağı düşündüğü insanlarla istediği anda görüşebilmeli. Ve tabiki yasal olarak hakkı olan ailesiyle, avukatlarıyla ve vasisi ile görüşebilmeli. Yine Parti heyetimizle de istediğinde görüşebilmeli. Bunu da aşarak İmralı kapılarının herkese açılması ve olası bir çatışma çözümünün toplumsallaşabilmesi için herkesin elini taşın altına koyabilmesi gerekiyor. Umuda yürüyoruz derken umut hakkının bir an önce düzenlemeye kavuşması yönünde talebimizi bir kez daha ifade ediyoruz" şeklende sözlerine ekledi

"KADINLARA; 'MUTFAĞA DÖN' DENMESİN DİYE AYAKTA OLACAĞIZ"

Kürt Kadın Hareketi olarak demokratik mücadele için her zaman hazır olduklarının altını çizen eski HDP Milletvekili ve TJA aktivisti Ayla Akat Ata, son olarak şunları söyledi:
"Biz hazırız çünkü en karanlık dönemlerde bile mücadele ettik. Biz demokratikleşme olmazsa olmazmızdır diyoruz. Türkiye’nin gündemine getirdik. Bugün Türkiye Kadın Hareketinin en dinamik gücü Kürt Kadın Hareketidir. Başta eşbaşkanlık olmak üzere öncülük yaptığı kazanımlardaki başarısı tartışmasızdır. Parlamento’daki mücadelemizi özgün olarak kadın gerçekliğinin ele alınması için çaba içerisinde olduk. Toplumda demokratikleşmenin hissedilir olması için kadını özellikle temsil boyutuyla ön plana çıkması için çaba içerisinde olduk. Bunları zor zamanlarda yaptıysak şimdi kapı aralandı ve eğer bir çatışma çözümünü değerlendiriyorsak kadın için yapılacak çok şey var. Bugün bir yandan toplumsal barışın sağlanması için bir yandan kadın eşitlik mücadelesi için aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Kadınlara dünya örneklerinde olduğu gibi hiçbir zaman ‘mutfağa dön’ denmesin diye biz ayakta olacağız."