Dicle Nehri, yalnızca bir su kaynağı değil, aynı zamanda Diyarbakır'ın sembolü. Hâl böyle olunca da yüzyıllardır şehirde Dicle hakkında anlatılan efsaneler ve korku hikayeleri bitmiyor. Bunlardan biri ise kentteki yaşlılardan gençlere aktarılarak günümüze kadar ulaşan 'su gelini' efsanesi. Kıyıya yakın mahallelerde yaşayan bazı kişiler, geceleri Dicle'nin kıyısında beyazlar içinde bir kadın silueti gördüklerini iddia ediyor. Efsaneyi kulaktan kulağa aktaranlar bu kadının bazen şarkı söylediğini bazen ise hıçkırarak ağladığını ve nehre yaklaşanları yanına çağırdığını söylüyor. Halk arasında, bu çağrıya kulak verenlerin kaybolduğu ya da akıl sağlığını yitirdiği konuşuluyor. Peki, su gelini efsanesi nasıl ortaya çıktı? İşte Diyarbakır'da yüzyıllardır kulaktan kulağa yayılan o efsanenin ardındaki sır...
DİCLE'NİN KALBİNDE YATAN 2 EFSANE
Halkın hafızasında iki farklı hikâye dolaşıyor. İlki, istemediği bir evliliğe zorlanan genç bir kadının düğün gecesi Dicle’ye atlayarak canına kıydığı ve bedeninin bir daha bulunamadığı yönünde. Söylenene göre o günden bu yana aynı kıyıda beyazlar içinde görünüyor.
Efsaneyi anlatanlardan bazıları ise bu kadının Mezopotamya'dan bu yana gelen su perisi olduğunu söylüyor. Zarif ve büyüleyici görünmesine rağmen su perisinin, insanları suya çektiğine ve orada kaybolmalarına sebep olduğuna inanılıyor.
TANIKLARIN ANLATILARI HÂLÂ TAZE
Diyarbakır’ın yaşlıları hâlâ çocuklarını “Gece Dicle’ye gitme, su gelini alır seni” diyerek uyarıyor. 1990’larda sabaha karşı avlanan bir balıkçı, “gölgesiz bir kadın” gördüğünü anlatırken, 1980’lerde bir tanık suya yürüyen genç bir kızı “duvaklı kadına sarılmak üzereyken” baygın halde bulduğunu aktarıyor.
KÖKENİ MEZOPOTAMYA’YA DAYANIYOR OLABİLİR
Uzmanlara göre bu hikâyeler, Mezopotamya döneminde kutsal kabul edilen su tanrıçalarının halk hafızasında kalan izleri olabilir. Dicle’nin tarih boyunca yalnızca bir nehir değil, bir “ruh” olarak görüldüğüne dikkat çekiliyor.
Kimilerine göre bu anlatılar, aslında sadece çocukların gece dışarı çıkmasını önlemek için söylenen bir öğütten fazlası değil. Kimilerine göreyse Diyarbakır’ın doğayla kurduğu derin bağın yaşayan bir sembolü. Ancak anlatılar hâlâ tazeliğini koruyor ve Dicle kıyısında büyüyen korku, yıllar geçtikçe nesilden nesle aktarılmaya devam ediyor.