HABER/Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU
Diyarbakır Barosu, "Çözüm ve diyalog: Barışın inşası için yeni bir başlangıç" şiarıyla düzenlediği toplantıda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, çözüm için kurulan komisyonun, toplumun dinamiklerini yeterince dinlediğini savunarak, TBMM'nin artık barış yasalarını gündemine alma zamanının geldiği mesajını verdi.
Sur Ilçesi’ndeki bir otelde düzenlenen toplantıya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, Diyarbakır Baro Başkanı Abdülkadir Güleç ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
“SOMUT ADIMLAR ATILMADI"
İlk olarak konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Abdülkadir Güleç, mecliste kurulan komisyonun farklı kesimlerden kişileri dinlemesinin önemli olduğunu ve bir hafıza oluşturduğunu belirtti. Komisyonun dinlemeler yapmasının önemli olduğunu, fakat bunun tek başına yeterli olmadığını sözlerine ekleyen Güleç, "Bir yandan barışa dair umut tohumları ekilirken, öte taraftan özellikle Kürt toplumunun kaygıları giderilmedi. Toplumun beklentilerine bu süreç cevap olamadı. Atılması gereken somut adımlar atılmadı" dedi.
"UMUT HAKKI"
Süreç bağlamında atılması gereken adımları sıralayan Güleç, “Silahlara veda eden PKK’lilerin ve bu davadan yargılananların, bu davadan dolayı sürgün hali yaşayanların yeni, özel bir yasayla tekrar toplumsal, siyasal yaşama dahil edilmesi gerekir. Bir diğer husus, hepimizin yüreğini yakan hasta mahpusların durumudur. Derhal karar mercilerinin hasta mahpuslarla ilgili, onların tahliyelerini, tedavi haklarını sağlayacak düzenlemeleri yapması gerekiyor. Bir diğer husus, bugüne kadar hep yasa anayasa önerilerde bulunuyoruz ancak uygulanmayan yasalar var. Bu sebeple Sayın Selahattin Demirtaş ile arkadaşları ve bu dosyada yargılananlarla ilgili AİHM kararı uygulanması zorunluyken, bugüne kadar uygulanmamış olması tahliyelerinin önüne bir engeldir. AİHM kararlarının derhal uygulanması gerekiyor. Eğer yeni bir süreçten bahsedeceksek, barışı bu toprakta hakim kılacaksak, Öcalan ve diğer ağırlaştırılmış müebbet alan mahpusların umut hakkının uygulanması da bu sürecin başarısı için önemlidir. Bütün toplumsal kesimleri dahil ederek, herkes sorumluluk alarak Kürt meselesinin kalcı çözümü için bir çalışma içinde olmalıdır" diye konuştu.
"YENİ ANAYASA ZORUNLULUKTUR"
Mecliste Kürtçe konuşması engellenen Barış Annesi ile Amedspor’a Kürtçe slogandan kaynaklı verilen cezayı hatırlatan Güleç, şunları söyledi:
"Aslında bir annenin kendi acısını, kendi diliyle ifade etmesinin engellenmesi bile bana göre bir şiddettir. Daha dün Amedspor’un formasında Kürtçe ifade ve reklam olduğu için cezalar verildi. Bu da hem Kürtlerin duygularını kırar hem de bu sürece dair beklentilerinin gerçekleşmeyeceğine dair bir umutsuzluk aşılar. Bu nedenle bana göre barışın kalıcılaşması öncelikle buna dair yasal ve anayasal değişiklikler gerektiriyor. 86 milyon yurttaşı kapsayacak, toplumsal sözleşmeye dayalı demokratik, özgür ve herkesin kendisini içinde bulabileceği bir anayasanın yapılması ihtiyaç olduğu kadar, zorunluluktur. Kürtlerin anadilde eğitim hakkından tutalım, kamusal alanda çeşitli engellerle karşılaşmalarını engelleyecek, yasal düzenlemelerin yapılması gereklidir. Hala bugün bir darbe anayasasıyla yönetiliyoruz. Tekçi anlayışı hala uygulanıyor. Yine anayasanın 66’ncı maddesinin kaldırılması, 86 milyonu kapsayacak, herkesin kendi kimliğiyle özgürce hak sahibi olabileceği bir anayasa yapılmasını baro olarak Kürt meselesinin çözümü noktasında ileri bir adım olarak görüyoruz."
"İKTİDAR DAHA CESUR DAVRANABİLİRDİ"
DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan da yaptığı konuşmada, barışın toplumun bütün dinamiklerini ilgilendirdiğine dikkat çekerek, toplumun tüm dinamiklerini sürece katmak gibi bir sorumlulukları olduğunu hatırlatı. Umutlu olduklarını ve süreci başarıya ulaştırma noktasında ne kadar kararlı ve samimi olduklarını herkese kanıtlayacaklarını dile getiren Bakırhan, "Adalet, hukuk, yerel demokrasi konusunda iktidar daha cesur davranabilirdi. Ama şunu söyleyebilirim: Tüm provakasyonlara, karşı duruşlara rağmen bir yıldır sürecin devam etmesi çok kıymetli ve tarihidir. Bu sürecin bozulması için birileri neredeyse cenaze marşı çalmak için büyük heves içinde yaşıyorlar. Ama çok heveslenmesinler. Öcalan ve partimiz kimseyi bu konuda heveslendirmeyecektir. Çünkü biz bu sürecin yürümesi için elimizden gelen çabayı ortaya koyacağız. Bu sürecin barışla, demokratik toplumla buluşması için çalışmaları sürdürme konusunda kararlıyız" şeklinde konuştu.
"BARIŞ YASALARI GÜNDEME ALINMALI"
Meclis’teki komisyonun yeterince toplumun dinamiklerini dinlediğine dikkat çeken Bakırhan, artık yeni sayfa açmak gibi bir zorunluluk olduğunun altını çizdi. Bakırhan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bugüne kadar akademisyenler, barolar, sivil toplum örgütleri, bu meseleyi birebir yaşayan ve bunun celemesini çekenlerin aslında mecliste öne sürdükleri talepleri alt alta sıralarsak ve sadece Meclis’te söylenenleri hayata geçirebilirsek, sorun büyük ölçüde çözülmüş olacak. Sorunu yaşayanların ortaya koyduğu çözüm öneriler var. Komisyonun bunları değerlendirmesini bekliyoruz. Artık meclis barış yasalarını gündemine almalı. Geldiğimiz nokta biraz o. Meclisin açılmasıyla birlikte en başta geçiş yasaları olmak üzere, TMK, TCK gibi temel yasalar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, infaz kanunlarını hızlı bir şekilde gündemine almalı ve bunları hızlı bir şekilde meclisten geçirmeli. Bunların tolumun temel beklentileridir. Yine Demokratik entegrasyonun hayata geçirilmesi için de yasalar hayata geçirmeli. Demokratik entegrasyon başta Kürtler olmak üzere herkesin hukuk içerisinde, eşit yurttaşlar olarak yaşaması demektir. Aynı zamanda birlikte yaşamanın formülüdür. Hukuka dayanan bir ortak yaşam özleşmesidir. Barış ve demokrasiyi sağlamanın yolu bütüncül hukuku hayata geçirmektedir. Bu ülkede yaşamadığımız acı kalmadı. Ülkenin tamamı Kürtlerin hukuk dışına itilmesinden kaynaklı olumsuzluklar yaşadılar. İkinci yüzyılda bu olumsuzlukları yaşamamaları için demokratik cumhuriyette yaşamalarını istiyoruz. Çözüm Kürdü tanıyan bir hukuku oluşturmakla mümkündür."
BAKIRHAN, SÜRİYE ÖRNEĞİNİ VERDİ
Suriye’de yaşanan gelişmeleri de hatırlatan Bakırhan, “Yanı başımızda başta Suriye olmak üzere, çatışmalardan çıkmasından sonra çözüm arayışları içerisine girmiş. Türkiye’de de bir süreç yürüyor. Suriye’deki mesele Türkiye’deki tartışılan bu çözüm sürecinin önüne set olarak konulmamalıdır. Suriye’deki mesele Suriye’deki dinamikleri bağlıyor. Bu süreci başarıya ulaştırabilirsek, burası Suriye’ye de model olabilir. Suriye’yi koşul olarak koymak bu süreci zedeleyecektir" ifadesini kullandı.