Günaydın Türkiye. Günaydın sevgili Okurlarım.

Sevgili Okuyucularım; bir önceki yazımda; “Seçime girmek isteyen partiler tek başına seçime girmelidirler.” diye yazmıştım.

Vay sen misin böyle yazan.

Sen CHP’nin iktidar olmasını istemiyor musun?

Sen bu ceberrut iktidarın daha ne kadar hüküm sürmesini istiyorsun?

Türkiye’de bu olan bitenleri görmüyor musun?

Sen laik değil misin?

Sen cumhuriyetçi değil misin?

Sen devrimci değil misin?

Daha neler neler…

Sondan başlayayım.

Ben; Sosyalist gelenekten gelen, 68 kuşağının yaşayanlarındanım, sapına kadar bir devrimciyim.

Ben; Cumhuriyetçiyim. Ancak; içinde demokrasi, özgürlük, eşitlik, haktan yana, halklardan yana olan bir cumhuriyetçiyim.

Ben laik bir insanım. Ama lafçı değilim.

Ben; halklara karşı sorumluluğunu bilen bir yurttaş olarak Türkiye’de olup bitenleri, çal çenelerden daha fazla görüyor, izliyor ve de üzülüyorum.

Gelelim “CHP’nin iktidar olmasını istemiyor musun?” sorusuna.

Kimin hangi partinin iktidar olmasını istemesi kendi bilecekleri bir konudur.

Hele siz lafta demokrat kişileri hiç ilgilendirmez.

Bu bir.

Bırakın partilerden nemalanma alışkanlığını.

Dürüstçe çalışmayı kendinize alışkanlık edinin.

Bu iki.

Bırakın bu, CHP’yi tembelliğe sürükleme alışkanlığını.

Bu üç.

Bırakın bu bir yerlerin şemsiyesi altında palazlanmayı alışkanliğini,

Bu dört.

Bırakın bu, partilerin kendi ayakları üzerinde durmasını engellemeyi,

Bu beş.

Bırakın bu, bir pire bile değilken, deve gibi görünmeye çalışma alışkanlığını.

Bu altı.

Bırakın partiler kendileri olsunlar.

Bu yedi.

Bırakın bu sinsi alışkanlık olan, birilerini karalayarak büyümeye, çalışma alışkanlığını.

Bu sekiz.

Daha yazayım mı?

Evet ben; hiçbir partinin payandası olmadan, kendini dev aynasında görmeden, ilkelerinden taviz vermeden, halklara karşı dürüst olma çabasıyla seçimlere tek başına girmeyi destekliyorum.

Böylelikle seçmenin iradesine ipotek koyulmamış olunur.

Böylelikle kendi seçmeninin bile iradesi hiçe saymamış olur.

Böylelikle bir kürdan kadar bile etmezken bir kılıç gibi davranma hastalığından vaz geçilmiş olur.

Daha sayayım mı?

Sonuç; ben partilerin tek başlarına seçime girmelerinden yayayım.

 

&

 

Bir söz de benden

Benim masamda; Türk çayı da içilir, Kürt Böreği de yenir, Alevi türküsü de dinlenir.

 

                                       &

 

Türkiye ne zaman düzelir?

Çok zor bir soru çok.

Hadi bu soruyu siz yanıtlayın.

Bir sonraki yazıma alayım.

&

Ey Halkım;

Surların etrafını,

Tarihi özelliği olan çevreleri

Özetle

Diyarbekir’i

Temiz tutalım.

 

&

 

Hoşuma giden sözler

Başkalarının hayatından ders alın. İnsan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor. Tolstoy

 

 

&

Kirveme öğütler

Kirvem; bu söze kulak ver.

Uğrunda ölmeyi göze alacağım birçok dava vardır. Ama uğrunda öldüreceğim hiçbir dava yoktur. Gandhi

     

                                        &

 

Ve yazıma çoğu kez olduğu gibi bir şiirimle son veriyorum.

NEFRETİM VAR

Tiksindiriyor beni
Loş karanlık,
Nemli duvarlar,
Islak zemin,
Soysuz insanlar.

Gözlerim kamaşıyor
Baktığımda
Küçük penceremden sızan ışığa.
Nefretim var; demir parmaklıklara,
Darbelere, kaypaklara,
Korkak ve kancıklara.
R.Y

                                                    &

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;        

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Daha da önemlisi,

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.

 

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle. 

Dostça kalın.