HABER/Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU
Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu(MEDTUHAD-FED) ile Diyarbakır Tutuklu Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve DayanışmaDerneği (TUAY-DER), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında, cezaevlerinde bulunan kadın tutukluların durumuna dikkat çekmek amacıyla Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
Diyarbakır Adliyesi önünde kadın tutukluların durumuna dikkat çekildihttps://t.co/zx7qiWcGxB pic.twitter.com/tX5WFTBVLr
— Güneydoğu Ekspres (@ekspreshaber_) November 17, 2025
“KADINA KARŞI ŞİDDET SINIR TANIMIYOR”
TUAY-DER Eş Başkanı Yeter Erel Tuna, 25 Kasım tüm kadınlar için sadece geçmişin acılarını hatırlamak değil, bugün de yaşamı, adaleti ve barışı savunmanın adı olduğunu belirterek, “Kadınların her alanda sürdürdüğü onurlu direnişi hatırlamak ve dayanışmayı büyütmek için yapıyoruz. Kadına yönelik şiddet sınır tanımıyor; evin, sokağın, işyerinin duvarlarını aşıp cezaevlerinin duvarlarına kadar uzanıyor.

“KADIN TUTUKLULAR AĞIR HAK İHLALLERİNE MARUZ KALIYOR”
Özellikle Kürt kadın tutsaklar hem politik kimlikleri hem de kadın olmaları nedeniyle ağır hak ihlalleriyle karşı karşıyalar. Cezası bitmesine rağmen tahliye edilmeyen, sağlık hakkı gasp edilen, iletişimden ve toplumsal yaşamdan koparılan kadınların hikâyeleri, bu ülkenin adalet sisteminde derin bir yarayı işaret ediyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri bireysel ihmaller değil, sistematik bir politikanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu politikanın en çarpıcı örneklerinden biri, Kandıra Cezaevi’nde sistematik şiddete ve cinsel saldırıya maruz bırakıldıktan sonra 2021 yılında yaşamını yitiren Garibe Gezer’dir. Garibe’nin yaşadıkları, cezaevlerinde kadınlara yönelik şiddetin ne kadar derin ve görünmez biçimlerde sürdüğünü bizlere acı bir şekilde göstermiştir.

“JİN JIYAN AZADÎ, MÜCADELENİN SEMBOLÜ OLDU”
Ancak tüm baskılara rağmen İranlı kadınların attığı “Jin, Jiyan, Azadî” çığlığı, sınırları aşan ortak bir kadın mücadelesinin sembolü hâline geldi. Kadın mücadelesi yalnızca cezaevlerinde değil; sokaklarda, evlerde ve toplumsal yaşamın her alanında saldırı altındadır.
Rojîn Kabaiş, Gülistan Doku ve Narin Gezer gibi kadınların hikâyeleri, bu topraklarda kadın olmanın nasıl sistematik bir şekilde hedefe dönüştürüldüğünü acı biçimde göstermektedir. Faillerin bulunmaması ya da korunması, kadınlara yönelik politik şiddetin sürekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı Demokratik Toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”





