Diyarbakır’da tekel bayisine patlayıcı atanlar yakalandı
Diyarbakır’da tekel bayisine patlayıcı atanlar yakalandı
İçeriği Görüntüle

HABER-Ceren AKYIL

İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Amed Barosu, Rosa Kadın Derneği ve Amed Tabip Odası, İnsan Hakları Haftası kapsamında, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bulunan Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi önünde açıklama yaptı.

“HAPİSHANELER TARİHİ KARANLIK HAFIZAYA SAHİPTİR”

Ortak açıklamayı okuyan ÖHD Diyarbakır Şubesi Yöneticisi Ahmet Güler, cezaevlerinin devletin insan onuruyla, toplumsal muhalefetle ve barış iradesiyle kurduğu ilişkinin en çıplak biçimde açığa çıktığı alanlar olduğunu söyleyerek, "Türkiye hapishaneler tarihi ise ne yazık ki işkence, kötü muamele, sistematik şiddet ve cezasızlık pratikleriyle şekillenmiş karanlık bir hafızaya sahiptir.

Diyarbakır Cezaevi Ile Yüzleşme Çağrısı2

12 Eylül Askeri Darbesi döneminde Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde vücut bulan işkence rejimi, yalnızca bir döneme ait bir sapma değil; devlet aklının hapishane politikalarında kurumsallaştırdığı yönetim anlayışının en çarpıcı örneklerinden biridir. Aradan geçen onca yıla rağmen bu zihniyetle gerçek bir yüzleşme sağlanmamış; işkence suçları cezasız bırakılmış, failler korunmuş, hakikat ortaya çıkarılmamıştır. Bu cezasızlık pratiği ise işkencenin sona ermesini değil, yalnızca biçim değiştirerek sürmesini beraberinde getirmiştir. Bugün hapishanelerde karşımıza çıkan ağır tecrit uygulamaları, keyfi disiplin cezaları, infaz yakmalar ve hak gaspları yalnızca bireyi değil, toplumu hedef alan bir yönetim anlayışının parçasıdır" dedi.

“27 ŞUBAT ÇAĞRISI ÖZGÜRLÜK KOŞULLARINDAN AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ”

Özellikle yüksek güvenlikli cezaevleri ile S, Y ve R tipi cezaevlerinde tecridin esas alındığını, sürekli gözetimin dayatıldığı, sosyal teması ortadan kaldıran modern işkence merkezleri haline geldiğini ifade eden Güler, "27 Şubat itibariyle başlayan Barış ve Demokratik Toplum Sürecine ilişkin değerlendirme yapılırken, hapishane rejimi ve özgürlük koşulları ayrı düşünülemez. 27 Şubat itibariyle kamuoyuna yansıyan ve barış ile demokratik toplum perspektifini esas alan sürecin ilerleyebilmesi, diyalog ve müzakere kanallarının fiilen açık olmasına bağlıdır. Bu sürecin en önemli muhataplarından biri olan Abdullah Öcalan'ın, uzun süredir özgürlükten ve etkili iletişimden yoksun bırakılması; insan onuruna dayalı yaşam haklarının ağır ihlali niteliğindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla güvence altına alınan umut hakkı, yalnızca bireysel bir hak değil; barışçıl çözüm ve demokratik toplumun inşası açısından da temel bir güvencedir. Umut hakkının yok sayılması, toplumun barış ve gelecek hakkının da inkârı anlamına gelmektedir" diye konuştu.

“CEZAEVİ HAKİKATİ ROMANTİZE EDİLMEK İSTENİYOR”

Diyarbakır Cezaevi Müzesi Koordinasyonu Eşsözcüsü Şerefhan Aydın, 5 No'lu Cezaevi'nin zulüm ve mücadelenin yeri olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim buradaki amacımız bu cezaevinin bütün hakikatinin korunmasıdır. Ama maalesef 2 yıldır görüyoruz çok daha farklı bir mekan inşa edilmek isteniliyor. Bu mekan romantize edilmek isteniyor. 10 yıllardır bu cezaevinde yapılan zulüm ve mücadelenin canlı kalması için defalarca kez açıklamalar yaptık. Cezaevinin şu anki halini görmek ve içerde yürütülen faaliyeti bilmek için biz sivil toplum örgütleri defalarca kez girişimlerde bulunduk. Ama bir takım tiktokçular, fenomenler rahatlıkla içeriye girip çekimler yapabiliyorken biz hiçbir şekilde içeri giremiyoruz. Gördüğümüz görüntülerden anlaşıldığı üzere cezaevinin hakikati değiştirilmek ve romantize edilmek isteniyor. Biz oranın hakikatinin değiştirilmesini kabul etmiyoruz ve buna karşı tüm kurumlarımızı ses çıkarmaya çağırıyoruz.”

Muhabir: Ceren AKYIL