ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Ceren AKYIL

Diyarbakır’da son yıllarda artan silahlı şiddet olayları, kentte yaşayanları her geçen gün daha fazla korkutuyor. Derlediğimiz verilere göre, 2025 yılının Ocak ve Kasım ayları arasında kent genelinde 60’tan fazla silahlı ve bıçaklı saldırı meydana geldi. Kentin farklı noktalarında gerçekleşen bu saldırılarda 40 kişi yaşamını yitirirken, 150 kişi ise yaralandı.
Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç ve Uzman Klinik Psikolog Sadık Sun, yaşanan tabloyu gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e değerlendirdi.

"DİYARBAKIR HAK ETMEDİĞİ SALDIRI VE CİNAYETLERLE ANILIYOR"

Diyarbakır'ın son birkaç aydır hak etmediği biçimde çeşitli cinayetlerle anılmaya başlandığını ifade eden Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, "Bu durumun elbette birçok nedeni var. Öncelikle kentte yoğun bir nüfus ve sürekli bir göç hareketliliği söz konusu. Yoksulluk oranı oldukça yüksek, bu da toplumsal sorunları derinleştiriyor. Bu tespitleri sosyolojik bir bağlamda dile getiriyorum. Son dönemlerde özellikle kamu alanında, güvenlik boyutunda yeterli düzeyde önleyici tedbirlerin alınmadığı da dikkat çekiyor. Bunun yanında bireysel silahlanmadaki artış, şiddeti teşvik eden ya da meşrulaştıran televizyon programları, diziler ve sosyal medya içerikleri de olumsuz bir etki yaratıyor. Eğitim olanaklarının sınırlı olması ve eğitim kalitesinin düşüklüğü, bireylerin toplumsal sorunlara karşı daha kırılgan hale gelmesine yol açıyor. Ayrıca yıllarca süren çatışmaların kentte yarattığı tahribat, aile yapısında meydana gelen çözülmeler ve toplumsal travmalar, şiddetin arka planındaki önemli faktörler arasında yer alıyor" dedi.

Diyarbakır Diken Üstünde7

"TÜM KURUMLARA GÖREV DÜŞÜYOR"

Tüm kurumlara görev düştüğüne dikkat çeken Güleç, "Bu konuda sivil topluma da, devlete de, kamu kurumlarına da, Diyarbakır Valiliği’ne de, Büyükşehir Belediyesi’ne de, ilgili bakanlıklara ve hükümete de önemli sorumluluklar düşüyor. Diyarbakır’ın bu tür saldırılarla, kadın cinayetleriyle ve iş insanlarına yönelik suikastlarla anılması, bir Diyarbakırlı olarak beni derinden üzüyor. Bu durum karşısında hepimizin el birliğiyle hareket etmesi gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.

"OLAYLARIN NEDENLERİ SORGULANMALI"

Öncelikle olayların nasıl ortaya çıktığı sorgulanması gerektiğini vurgulayan Güleç, "Öncelikle, bu olayların neden bu noktaya geldiğini, bu kişilerin neden cinayet işlemeye kadar varan bir yola saptığını ya da esnaftan haraç alınmasına kadar uzanan olayların nasıl ortaya çıktığını sorgulamamız gerekiyor. Bir daha vurgulamam gerekirse, bu tür vakaların bir daha yaşanmaması için kentin tüm dinamiklerinin, Sivil Toplum Kuruluşları'nın, kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin ve hükümetin ve devletin desteğiyle ortak bir şekilde hareket etmesi şarttır. Ancak toplumsal dayanışma ve kararlı bir iş birliğiyle bu sorunların üstesinden gelebiliriz" dedi.

Diyarbakır Diken Üstünde5

Eşbaşkanlar, Diyarbakır’da 4 işçi için kurulan taziyeyi ziyaret etti
Eşbaşkanlar, Diyarbakır’da 4 işçi için kurulan taziyeyi ziyaret etti
İçeriği Görüntüle

"SORUN BÜTÜN YÖNLERİYLE İRDELENMELİ"

Silaha kolay erişmenin nedenlerine değinen Güleç, "Çocuk yaştaki kişilerin silaha erişimi nasıl sağlanıyor? Yetişkinlerin silaha erişimi nasıl gerçekleşiyor? Kuşkusuz burada önemli güvenlik zafiyetleri söz konusu. Bu konuda ayrıntılı bilgi sahibi değiliz, ancak sorunun bütün yönleriyle irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu olayları salt adli bir vaka olarak ele almak yeterli değil" dedi.

"BİR KİŞİYİ SUÇA İTEN NEDENLER NELERDİR?"

Suçun nedenlerine inilmesi gerektiğini belirten Güleç, son olarak şunları söyledi:

"Cezasızlık politikası, aslında işin kolayına kaçmak anlamına gelir. Cezasızlık, özellikle belli politik dosyalarda karşımıza çıkan bir durumdur. Zaten cezaevleri halihazırda tıka basa dolu. Dolayısıyla mesele, yeterince ceza verilip verilmemesi değil. çünkü ceza vermek yalnızca sonuçla ilgilenmektir. Asıl önemli olan, suçun nedenlerine inmektir. Bir kişiyi suça iten nedenler nelerdir? Bu kişilerin geldiği aile yapısı, içinde bulundukları sosyolojik koşullar, ekonomik güçleri ve sınıfsal konumları gibi etkenler son derece önemlidir. Suçun nedeni yalnızca 'cezasızlık' değildir. Nitekim uzun süre cezaevinde kalıp çıktıktan sonra yeniden suç işleyen insanlar da vardır. O halde sadece ceza vermek çözüm olamaz. Gerçek çözüm, birey suçu işlemeden önce gerekli önlemleri almak, yani suçun oluşmasına zemin hazırlayan koşulları ortadan kaldırmaktır."

Diyarbakır Diken Üstünde4

"ŞİDDET OLAYLARI TOPLUMUN RUHUNU YARALIYOR"

Her şiddet olayının toplumun ruhunu yaraladığını vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Sadık Sun, "Diyarbakır ile ilgili yapılan son zamanlardaki haberlere baktığımızda silahlı saldırılarla ilgili haberler dikkatlerden kaçmıyor. Bu yaşanan ölüm ve yaralanmaların her biri toplumsal bir derin yaralanmayla beraber kimi zaman yetim çocuklar, kimi zaman parçalanan bir hayal ve dul kalan bir eş geride bıraktırıyor. Psikolojik ve sosyolojik çerçeveyle yaşananlara baktığımızda, her şiddet içeren olay sadece bir bedeni değil, bir toplumun ruhunu da yaralıyor. Olaya maruz kalanlarda özellikle de çocuklarda travmatik izlerin yanı sıra güven duygusunda zedelenmeler, Kişi de geleceğe dair güvensizlik ve topluma yabancılaşmasının yanı sıra kaygı ve öfke kontrolünde bozukluklarını daha sıklıkla görülmesine yol açacaktır. Yani anlayacağımız şiddetin şiddeti doğuracağı gerçeğidir" dedi.

Diyarbakır Diken Üstünde6

"BİLİNÇ ALTINDA BASTIRILMIŞ ÖFKELER VAR"

Bilinç altına bastırılmış öfkelerin olduğunu belirten Sun, şöyle devam etti: "Yıllarca sürmüş çatışmalar, yaşanan göçler ve ekonomik sıkıntılar, kolektif hafızalarımızda, bilinç dışımızda bir güvensizlik ve bastırılmış bir öfkeye ve bu sebeple bir aile husumeti, bir arazi kavgası gibi “küçük” kıvılcımlar, bu birikmiş öfkenin açığa çıkmasına yol açabiliyor. Bazen de öfke ve şiddet ne yazık ki kişinin kendisini ifade etme biçimi, ya da kendince yaşadığı haksızlığa uğramışlık duygusunun adil bir şekilde çözülmediğine olan inancı da, kişinin şiddete sürüklenmesine sebep olabilmektedir."

Diyarbakır Diken Üstünde2

"EMPATİ YERİNE, TAHAMMÜLSÜZLÜK VAR"

Empatinin yerini tahammülsüzlüğün aldığını ifade eden Sun, şunları söyledi:

"Toplumsalcılığın yerini bireyselliğin almasıyla bireylerde bencilleşme yalnızlık duygusunun artması, artan boşanmalar, parçalanan aileler, empati duygumuzun azalması, haz ve hız çağının getirdiği ağır yükler, en yakın komşumuzdan bile bihaber oluşumuz, hoşgörü, empati ve sevginin yerini ağırlıklı olarak, karamasarlığın, değersizliğin, anlaşılmamışlığın ve sevgisizliğin alması da tahammülsüzlüğü daha da belirgin hale getirmiştir."

Diyarbakır Diken Üstünde3

"DİZİ VE FİLMLERDEKİ ŞİDDET İŞİ ÇIKMAZA SOKMAKTA"

Dizi ve filmlerde şiddetin bir çözüm aracı gibi sunulduğunu dile getiren Sun, "Bu da işi daha da çıkmaza sokmaktadır. Bu sebeple şiddetin sebebini açıklamak, tetiği çeken elden çok daha derinlere bakmayı gerektiriyor. Bu sebeple son olarak söylemeliyim ki Çözümü sadece adliyede değil; okullarda, mahallelerde, ailelerde empatiyi, iletişimi ve güveni yeniden inşa etmeliyiz, duygusal bağlarımızı yeniden güçlü hale getirmeliyiz, umudu ve dayanışmayı artırmalıyız. Bu sadece bir asayiş sorunu değil, bir ruh sağlığı krizidir. Sağlığımızı koruma mücadelesidir" dedi.

Muhabir: Güneş OCAĞA / Ceren AKYIL