ÖZEL HABER - İbrahim İnanç YILDIZ

Kahramanmaraş merkezli geçtiğimiz yıl şubat ayında meydana gelen 7,6 ve 7,7 büyüklüğündeki depremler 10 ilde ciddi yıkımlara neden olurken, yatay mimarı tartışmaları yeniden gündeme geldi. Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan dikey mimariye yönelik yurttaşların güvenleri azalırken, yurt genelinde imkânı olanlar birkaç katlı yapı arayışına girdi. Ancak yatay mimari yapıların azlığı halkın kendini güvende hissedeceği yapılara ulaştırmakta zorluyor. TOKİ eliyle yatay mimariye uygun yapılan deprem konutları ise evleri yıkılan yurttaşların ihtiyacını karşılamaktan uzakken, alternatif olamıyor.

Diyarbakır'da Depreme Karşı Yatay Mimari Önerisi3

Dikey mimarinin yaygın olduğu Diyarbakır’da da yurt genelinden farklı bir durum yaşanmıyor. Kentte yatay mimarili bir yapıda oturabilmek neredeyse imkânsız. Depremle birlikte kentte imkânı olanlar villalara yönelirken, kimileri ise köylerinde ev yapmaya başladı. Bu imkanları olmayanlar ise konut krizinden kaynaklı hasarlı yapılarda oturmaya devam ediyor. 
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Diyarbakır Şube Eş Başkanı Mahsum Çiya Korkmaz, kent mimarisine dair Güneydoğu Ekspres’e konuştu. 

“YATAY MİMARİ İÇİN YENİ İMAR PLANI OLUŞTURULMALI”

Yatay mimarinin ilk günden bu yana savundukları bir şey olduğunu söyleyen Korkmaz, farklı bir imar planı oluşturulması gerektiğini belirtti. Korkmaz, “Bu da sadece belediyelerin tek başına alabileceği bir karar değildir. Kentin bu alanla ilgili diğer kurumlarıyla beraber bu kararın alınması gerekiyor. İhtiyaç var mı ona bakılır. Kentin bir bütünü için bu yatay mimari düşünülecekse şu an mevcut olan imar yerleri bunun için azdır. Daha farklı imar yerleri açılmalıdır ve öyle genişletilmelidir” dedi.

“DEPREMLE BİRLİKTE YATAY MİMARİYE İLGİ ARTTI”

Depremle birlikte yatay mimariye ilgilinin arttığını dile getiren Korkmaz, “Yatay mimarı depremle birlikte villalar üzerinde artış gösterdi. Ama oralarda da daha çok burjuva kesimi oturabiliyor. Bunun dışında insanlar köylerinde kendi imkanlarıyla tek katlı evler yapıyorlar. Biraz köye dönüş başladı. Yüksek katlı binalar bir dönem insanlarda daha lüks algısı yarattığını ama şu an tam tersi bir durum var” dedi.

Diyarbakır'da Depreme Karşı Yatay Mimari Önerisi2

“ARSA SAHİPLERİ CİDDİ RANT ELDE EDİYOR”

Villalarda da arsa payının yüzde 45-50’lerde olduğunu ifade eden Korkmaz, “50 tane villa yapılıyor, 25 tanesi arsa sahibine veriliyor. Böylece villaların fiyatı artıyor ve imkânı olan alabiliyor. Ve burada arsa sahipleri ciddi rant elde ediyor. Rantın olduğu yerde doğallığında bir mağduriyet oluşuyor. Eğer bir yerde zenginleşme varsa doğallığında da fakirleşme de vardır. Rantın olduğu yerde de doğallığında fakirleşme oluyor” dedi.

“İPİN UCU KAÇMIŞ DURUMDA, BİR ŞEY YAPILMASI GEREKİYOR”

Arsa spekülasyonunun önüne geçilmesini en çok rantın önüne geçilmesi için istediklerini söyleyen Korkmaz, “Bu rantın önüne geçilmedikçe zengin daha da zenginleşiyor, fakir daha fakirleşiyor. Böyle olunca ihtiyaç karşılanmıyor. En önemli sebebi de budur. Kentin bir kısmı ihtiyacını karşılayabiliyor, bir kısmı karşılayamıyor. Kent artık bu noktaya gelmiş durumda. Artık bir şey yapılması gerekiyor. İpin ucu kaçmış durumda. Köprüden önce son çıkış deniliyor ya tam o raddedeyiz artık. Artık daha fazla rant olsun süreci kalmadı. Bunların hepsi ideolojik bir bakış meselesidir. Mevcut kayyımların ideolojisi bu yönde değildir, ranta dayalı bir bakış açıları vardır. Onlarla çözülebilecek bir mesele değil bu yani” dedi.

“ARSA PARSELLERİ KÜÇÜLTMELİDİR, İMAR PLANINDA SERMAYENİN SÖZ HAKKI OLMAMALIDIR”

Diyarbakır’daki en büyük problemin arsaların büyüklüğü olduğuna dikkat çeken Korkmaz, şunları dile getirdi: “Kayapınar’da 10-30 dönümden aşağı parsel yok. Şimdi böyle olduğu zaman oradaki inşaatı yapacak müteahhit sayısı azdır. Avrupa’ya bakıyoruz, 50 metre karelik arsalar var. İnsan 50 metreye ihtiyacı dahilde ev yapabiliyor. Ama 30 dönüme kim ev yapabilir? Bunu 3-4 kişi yapabiliyor ve bütün rant böyle başlıyor. Parsellerin küçülmesi gerekiyor. Parselleşme büyük bir sıkıntı. Arsa spekülasyonun en önemli nedeni budur. Bunun önüne geçebilmek için bir iradenin öne çıkması gerekiyor. İmar planı yapılırken sermaye kesiminin orada söz hakkı olmamalıdır.  

Sermaye kesiminin söz hakkı olduğunda doğallığında onlara göre iş çıkarılıyor. Şu anki idare gaspı kentin imarını oluştururken esas aldığı, işin içine dahil ettiği sermaye kesimidir. Halbuki halk ile beraber, teknik kurumlarla karar alınırsa böyle bir şey ortaya çıkmayacaktır. Sermaye ile karar alındığı için bu işin bütün pastasını beraber yiyorlar.”

Muhabir: İbrahim İnanç YILDIZ