Güneş OCAĞA/ÖZEL HABER

Güneydoğu Ekspres- Kadına, çocuğa, yaşlıya, engelliye, erkeğe, hayvana şiddet, kısacası her an, her yerde şiddet görüntülerine tanık oluyor ya da şiddet haberlerini duyuyoruz. Peki bu toplumda büyüyen şiddet sarmalığı nedir, neden bu öfke gittikçe bu kadar büyüyor?

Uzman Klinik Psikolog Sadık Sun, toplumda giderek büyüyen şiddetin nedenlerini gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e değerlendirdi.

6a47464d-5465-4570-b2c9-c3763ef5d8f7

Diyarbakır’da toplumsal olaylar arttı”

Şiddetin, aileler ve toplumun karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit olduğunu ifade eden Sun, Diyarbakır’da son dönemlerde artan şiddet olaylarına dikkat çekti. Sun, şunları söyledi:

“Bir erkekle kadın evlendiklerinde aralarında karşılıklı haklar doğar ve bu haklardan biri de eşlerin birbiriyle iyi geçimidir. İletişimde çiftelin birbirlerini dinlemeleri çok önemli. Çiftlerin iletişimi topluma yün verir. Çünkü onların doğuracağı çocuklar ve nesilleri toplumun geleceğini belirler.

Her ne kadar kadınlara dönük şiddet olayları daha çok gündemde olsa da, maalesef ki genel anlamda şiddet olaylarında bir artış gözlenmektedir. Her an her yerde bir kavga ve sonu kanlı biten olaylar. Diyarbakır’ımızda da son dönemlerde kadın katliamlarının yanı sıra toplumsal olayların çoğaldığını görüyoruz.”

“Yaşam şekli şiddeti doğruyor”

Toplumun her kesiminde büyüyen şiddetin nedenlerini yaşam şekline de bağlayan Sun, “Her yerde bir tahammülsüzlük, her yerde bir sabırsızlık, her yerde bir acelecilik, her yerde bir gerginlik ve stres! Var. İnsanlar evden işe, işten eve döngüsü içerisinde yaşıyor. Kimse kendine ve çevresindeki kişilere zaman ayıramıyor. Mekanların içine hapis olmuşlar. Tabi bu durum insan psikolojisi üzerin baskıcı bir etki yapıyor. Hayat kes, kopyala, yapıştır olmuş.  Bu da kişilerin tahammül seviyesinde bir düşüşü sağladı” dedi.

“Komşuluk ilişkileri kalmadı”

“Eskiden mahalle kültürü vardı, hiç olmazsa insanlar birbirleriyle diyalog içerisindeydi” diyen Sun, şöyle devam etti:

“O mahalle kültürü de yok oldu gitti. Kimse kapıların önüne oturup birbirleriyle sohbet dahi etmiyor. İnsanlar arasında artık güven ilişkileri zedelendi. Bunun yanı sıra fiziki koşullar da değişti. Yükselen binalar ve teknoloji… Yan komşun ölse artık haberin olmuyor. İşte bu olumuz hayat da şiddetin zemini. Ve gittikçe bunaltıcı hayat şiddeti büyütüyor.”

Ekonomik sıkıntılar şiddeti körüklüyor”

Ekonomik sıkıntıların da şiddeti körüklediğine dikkat çeken Sun, “Şiddet deyince aklımıza genellikle dayak, tecavüz gibi kavramlar geliyor. Fakat bir de bunun ekonomik boyutu var. Yoksullaşan bireyler umutsuz ve öfkeli oluyor. Kendi ve ailesinin ihtiyaçlarını gideremiyor. Sorunların büyümesine neden oluyor, bu da onların ruh sağlığını bozuyor” dedi.

Şiddet ve öfkenin her zaman muhatap olunan kişiye karşı da olmayabileceğini belirten Sun, şöyle devam etti:

“Kişinin öfkesi aslında başkasınadır. O öfkeyi kendi içinde büyütüyor. Bir noktadan sonra da kendisine kurban seçiyor. Trafikte yaşananlar bunun en bariz örneklerindendir. En ufak bir korna sesinden bile şiddete yönelebiliyor kişi. Oysa ki o kişinin öfkelendiği oradaki korna sesi değildir. Öncesinde yaşananlar vardır. Şiddeti en çok gücümüzün yettiği kişilere karşı kullanıyoruz. Burada birinci tehlike arz eden gruplar, kadın, çocuk, yaşlı, engelli bireyler ve hayvanlar. Peki soruyorum, aynı sebepler patronunuz tarafından size karşı gerçekleşirse ona da şiddet uygular mısınız?”

Şiddete karşı yapılması gerekenler

Sun, şiddet olaylarını engellemek, kadınları şiddetten korumak için yapılması gerekenleri de şöyle anlattı:

“Öncelikle en önemli çözüm hukuki düzenlemelerle kadına, çocuğa, yaşlıya, hayvana şiddete, tacize, tecavüze gereken cezaları hafifletici sebepleri işletmeden, affı olmadan verilmesini sağlamak olmalıdır. Böylelikle kanun önünde hiç kimse yaptığının yanına kar kalabileceğini aklından geçirmemelidir. Ayrıca şiddetten sonra kadın nasıl koruma altına alınıyorsa, erkek için de bir ıslah çalışması yapılmalı. Erkeklere öfke kontrolü eğitimleri verilmeli, şiddetin nelere yol açtığı anlatılmalı.”

“Şiddete karşı sevgi ve merhamet”

Ailesinde, çevresinde şiddet gören bir çocuğun şiddet uygulamasının büyük olasılıklı olduğunu vurgulayan Sun, şunları kaydetti:

“Örneğin bir tartışma sırasında arkadaşına bir tokat atması büyükleri tarafından hoş görülen hatta buna teşvik edilen çocuk, şiddetin doğru bir davranış olduğunu öğrenecektir. Özellikle erkek çocuklar kendini savunma adına şiddete daha büyük bir şiddetle karşılık vermesi gerektiği yoksa erkek sayılmayacağı yönünde yönlendirildiğinde sorunları çözme yolunun şiddet olduğunu kodlayacaktır. Anne-babalar çocuklarının güven ve sevgi dolu bir evde yaşamalarını sağlayarak şiddeti azaltma konusunda önemli bir rol üstlenebilirler. Çocuklarınıza şiddete karşı olmalarını öğretin. Şiddetin yerini sevgi ve merhametle yeşertin. Yaşanan şiddet olayları toplumda gelecek kaygısı, korku, öfke, umutsuzluk, hayattan keyif almamayı yaratıyor. Bu şiddet korkusunu önleyecek en önemli duygular; sevgi, merhamet ve empatidir. Toplum olarak bu duygularımızın ciddi şekilde yara aldığını düşünüyorum. Bu yaraları iyileştirmek şiddeti önlemektir.”

“Birbirinizle olan bağınızı güçlendirin”

Uzman Psikolog Sadık Sun son olarak, “Sevdiklerinizle olan bağlarınızı güçlü tutmaya, onlarla bol bol vakit geçirmeye çalışın. Sizi rahatsız edecek, olumsuzluklardan uzak durmaya gayret edin. Kendinizi iyi hissetmeye zaman ayırın. En önemlisi hala yaşıyor, hala nefes alıyorsanız bunun hayata sıkı sıkı tutunmak için yeterli bir sebep olduğunu unutmayın” uyarısında bulundu.