ÖZEL HABER/Fuat BULUT

AK Parti ve MHP’nin öncülüğünü çektiği Cumhur İttifakı, Kürt sorununda kalıcı barışa adım adım ilerliyor. Devlet Bahçeli’nin geçen yıl TBMM’de geliştirdiği diyalog ve yaptığı çağrı sonrası DEM Parti, İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan’la bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise tehdit olarak küresel güçleri kastederek, iç barışın sağlanmasının artık elzem hale geldiğini ifade etti ve ilk günden bugüne yeni sürecin arkasında durdu.
Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası PKK, 1 Mart itibariyle önce ateşkes, 5-7 Mayıs’ta gerçekleştirdiği 12. Kongresi ile fesih ve silah bırakma kararı alarak tarihi bir adım attı.

KAYYUMLAR BİTECEK, YEREL YÖNETİMLER GÜÇLENDİRİLECEK

Gözler şimdi silahların nereye teslim edeceği ve hükümetin hangi adımları atacağına çevrilmişken, dün grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, DEM Parti’ye ve muhalefete teşekkür ederek, önemli mesajlar verdi. Kayyum uygulanmasının son bulacağını, yetkilendirilmiş ve güçlendirilmiş yerel yönetimlerin artık adem-i merkeziyetçi olarak yönetileceği vurgusunu yaptı.
Son olarak Erdoğan, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin artık yatırım, turizm, tarım ve sosyal kalkınma projeleriyle yeni bir döneme adım atacağını söyledi. Gençler ve kadınlar için özel projeler hazırlanacağını vurgulayan Erdoğan, “Terörün vesayetinden kurtulmuş bir Türkiye, her alanda daha hızlı ilerleyecektir” ifadesini kullandı.

1991’DEKİ ÇARPICI KÜRT RAPORU YENİDEN GÜNDEMDE

Kürt sorununa dair 2013’teki ilk çözüm sürecinde TBMM’deki konuşmasında Osmanlı dönemine atıfta bulunup bölge adının “Kürdistan” olduğunu ilk kez zikreden Cumhurbaşkanı Erdoğan, eyalet sistemini ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusuna değinmişti. Erdoğan, 1991’de Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken hazırlattığı Kürt raporunda da çarpıcı ifadeler kullanmıştı. RP’nin merhum Genel Başkanı Necmettin Erbakan’a sunulan “Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri” adlı raporda “yerel parlamentoların oluşturulması ve anadilde eğitim” gibi talepleri de yer alıyordu.
AK Parti Adıyaman eski Milletvekili Mehmet Metiner’e hazırlatılan 18 Aralık 1991 tarihli raporun çarpıcı bölümleri şöyle:

RAPORDAKİ ÇARPICI TESPİT VE ÖNERİLER

* Bugün “Doğu” veya “Güneydoğu Sorunu” olarak adlandırılan sorun, aslında bir “Kürt Sorunu”dur...

* Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde “Kürdistan” olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir...

* Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dildir...

* Türkiye’nin Güneydoğu’su bugün hâlâ geri kalmışlık sorunuyla yüz yüzedir. Bölgede “Kürt Sorunu” dolayısıyla olağanüstü yasalar uygulanmakta ve bölge geniş yetkilere sahip olan genel bir vali tarafından idare edilmektedir.

* 1985’te başlayan PKK saldırıları dolayısıyla bölge bir yanda devlet terörü, öbür yanda da PKK terörü arasında sıkışıp kalmaktadır. Bölge halkı PKK’ya bir biçimde arka çıktığı gerekçesiyle sürekli baskı ve işkence altında tutulmaktadır. Özel Tim’in bölgedeki uygulamaları adeta hesap dışıdır. Bölgede yaşayan insanların ne mal ve ne de can güvenlikleri söz konusudur. İnsanlara bölgede gerektiğinde ‘bok’ bile yedirilmektedir.

* Demokratikleşme ve insan hakları noktasında Güneydoğu son derece geridir. Yakın bir zamana kadar anlamsız ve çağdışı Kürtçe yasağı dolayısıyla bölge insanları baskılarla yüz yüze gelmiştir.

* Güneydoğu iktisadi bakımdan geri bırakılmıştır. Bölgede doğru dürüst sanayi tesisi bulunmamaktadır. İşsizlik ve yoksulluk diz boyudur. Bölge insanları bulundukları yerlerden, özellikle kırsal kesimlerden şehirlere doğru akın etmektedirler. Şehirlere doğru başlayan bu göçün iki nedeni vardır: En temeldeki neden siyasidir.

* Bugün Güneydoğu’da PKK eliyle sürdürülen Kürt silahlı mücadelesi şehre inmiştir. Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, köy korucularıyla vs. bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır.

* Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir.

“YEREL PARLAMENTOLAR OLUŞTURULMALI”

* Yerel parlamentoların oluşturulması ve merkezî devletin küçülmesi Türkiye’de tam demokrasinin yerleşmesi için atılacak önemli adımlardır.

* Türkiye’de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması, Türkiye’de dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak.

* PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamak. Devlet- PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemek, devletin eleştiri üslubunu benimsememek; “Bölücü”, “Terörist”, “Ayrılıkçı” vs...

“KÜRTLER KOPMAK İSTEMİYOR, KİMLİĞİNİN TANINMASINI İSTİYOR”

* Kürtler ne mi istemektedirler? Çoklarının zannettiği gibi Kürtler, Türkiye’den kopmak istememektedirler. En azından Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyorlar. T.C devletinden kopup bir Kürt devletini kurma düşüncesini marjinal Kürt unsurlar savunmaktadırlar. Gerçi bunlar da yakın vadede değil ancak uzun vadede bunun mümkün olabileceğini söylemektedirler.

* Kürt halkının büyük bir çoğunluğu Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini istemektedirler. Dahası ve en önemlisi, kaç zamandan beridir kendilerine yönelik baskıların son bulmasını dilemektedirler. Yaşadıkları bölgenin iktisadi ve sınai açıdan kalkındırılmasını beklemektedirler.

Muhabir: Fuat BULUT