Diyarbakır’da patlama: 6 yaralı
Diyarbakır’da patlama: 6 yaralı
İçeriği Görüntüle

ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Rüstem Erkan, Diyarbakır’ın sosyolojik yapısına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Erkan, Diyarbakır’ı ‘arafta’ bir kent olarak tanımladı. Diyarbakır’da 18-27 yaş aralığında 300 binden fazla genç nüfus bulunduğunu belirten Dr. Erkan, bu büyük potansiyelin doğru yönlendirilmesi halinde kentin kalkınmasını hızlandıracağını, aksi durumda ise ciddi toplumsal riskler doğurabileceğini söyledi.

“ANKARA VE İSTANBUL’LA KIYASLANACAK BİR ŞEHİR”

Diyarbakır’ın Ankara ve İstanbul’la kıyaslanacak bir kent olduğunu vurgulayan Dr. Erkan, “Diyarbakır, potansiyeli ve kent dinamikleri açısından Türkiye’de Ankara, İstanbul ve İzmir ile kıyaslanabilecek bir şehirdir. Bu yönüyle diğer Anadolu kentlerinden ayrışır ve klasik karşılaştırmalarla açıklanamaz. TÜİK verilerinde yoksulluk sıralamasında 50’li sıralarda görünmesi, büyük ölçüde kayıtlı ekonomiyle ilişkilidir. Oysa Diyarbakır’da aynı anda hem ciddi bir zenginlik hem de derin bir yoksulluk mevcuttur. Bu durum Diyarbakır’ı, sosyo-ekonomik yapısı itibarıyla Hindistan’a benzetmeyi mümkün kılar. Hindistan, dışarıdan bakıldığında yoksul bir ülke gibi algılansa da yaklaşık 200 milyonluk büyük bir zengin nüfusa sahiptir. Diyarbakır da benzer biçimde, yaklaşık 2 milyonluk nüfusu içinde 200 bine yakın orta sınıf ve yine 200 bine yakın yoksul barındıran, farklı gelir gruplarının iç içe yaşadığı bir kenttir. Bu yapı, şehirde sürekli bir hareketlilik yaratmakta ve nüfusun kendi ekonomik döngüsünü sürdürebilmesini sağlamaktadır” dedi.

Profesörden Önemli Uyarı3

“DİYARBAKIR SANAYİLEŞMEDE ÖNEMLİ BİR ATILIM İÇİNDE”

Diyarbakır’ın sanayileşmede önemli bir atılım içinde olduğunu belirten Dr. Erkan, “Sanayileşme açısından Diyarbakır son yıllarda önemli bir atılım içindedir. Sanayi bölgelerinde çalışan işçi sayısı bir kentin gelişmişliğini gösteren temel göstergelerden biridir. Bugün kentte sanayi bölgelerinde yaklaşık 21 bin kişi çalışmaktadır; bu rakam henüz yeterli olmasa da önemli bir potansiyele işaret etmektedir. Aynı zamanda Diyarbakır güçlü bir tarım kentidir. Ancak tarımda ürün çeşitliliği sınırlıdır ve uzun yıllardır ağırlıklı olarak tahıl üretimine dayalı bir yapı sürmektedir. Diyarbakır, tarım ve sanayi potansiyelinin yanı sıra lojistik açıdan da stratejik bir konumdadır. Sınır kenti olmamakla birlikte sınır illerine yakınlığı, kenti bir lojistik üs haline getirebilecek avantajlar sunmaktadır. Ayrıca her yıl artan bir turizm potansiyeli bulunmaktadır. Bu nedenle Diyarbakır’ın gelişimi tek bir sektör üzerinden değil; sanayi, tarım, turizm ve lojistiği birlikte ele alan bütüncül bir planlama anlayışıyla ele alınmalıdır” şeklinde konuştu.

“DİYARBAKIR GÜÇLÜ BİR KÜLTÜREL MERKEZDİR”

Diyarbakır’ın güçlü bir kültürel merkez olduğunu dile getiren Dr. Erkan, “Bunların yanı sıra Diyarbakır, Türkiye’nin birçok kentinden farklı olarak güçlü bir kültürel merkezdir. Çevre illerden insanlar eğlenmek, kültürel etkinliklere katılmak ve sosyalleşmek için Diyarbakır’a gelmektedir. Bu da kentin bölgesel ölçekte bir çekim merkezi olduğunu göstermektedir. Tüm bu özellikler, Diyarbakır’ı çok boyutlu bir gelişim potansiyeline sahip, özgün bir kent haline getirmektedir” diye kaydetti.

“DİYARBAKIR’DA 18-27 YAŞ ARALIĞINDA 300 BİNDEN FAZLA GENÇ VAR”

Diyarbakır’da 18-27 yaş aralığında 300 binden fazla genç nüfusa sahip olduğunu vurgulayan Dr. Erkan, şunları söyledi:

“Diyarbakır’da yaptığımız araştırmaya göre kentte 18-27 yaş aralığında 300 binden fazla genç nüfus bulunmaktadır. Bu rakam, Türkiye’deki yaklaşık 40 ilin toplam nüfusundan daha fazladır. Bu genç nüfus, Diyarbakır için son derece önemli bir potansiyel ve büyük bir dinamizm anlamına gelmektedir. Ancak bu potansiyelin doğru alanlara yönlendirilmesi hayati bir öneme sahiptir. Bu açıdan bakıldığında Diyarbakır, gençlik meselesinde adeta bir ‘arafta’ bulunan kenttir. Eğer bu genç nüfus üretime yönlendirilir, nitelikli bir meslek sahibi olur ve iş gücü piyasasına sağlıklı biçimde entegre edilebilirse, Diyarbakır’ın kalkınma ve gelişme süreci çok daha hızlı ilerleyebilir. Aksi durumda ise bu büyük potansiyel, ciddi toplumsal riskler üretme kapasitesine sahiptir.

Profesörden Önemli Uyarı2

“GENÇLERİN BİR KISMI SUÇ VE BENZERİ ALANLARA EĞİLİMLİ”

Nitekim genç nüfusun bir kısmı, sosyolojide ‘sapan davranış’ olarak tanımlanan suç ve benzeri alanlara yönelme eğilimi göstermektedir. Son yıllarda giderek güçlenen ve halk arasında ‘mafya’ olarak adlandırılan organize suç yapılarının, özellikle bu genç kitleyi hedef aldığı görülmektedir. Bu durum Diyarbakır açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

“GENÇLERDE DÜZENSİZ VE BELİRSİZLİK DUYGUSU VAR”

Gençlerin suç ve suç örgütlerine yönelmesini engellemenin temel koşulu, bireylerin geleceğe dair öngörü sahibi olabildiği bir toplumsal ve ekonomik sistemin kurulmasıdır. Bu, gençlerin düzenli bir işe sahip olması, işini kaybetme korkusunu sürekli yaşamaması ve hayatını planlayabilmesi anlamına gelir. Oysa geçici, güvencesiz ve sürekliliği olmayan işler gençlerde ciddi bir düzensizlik ve belirsizlik duygusu yaratmaktadır.

“DİYARBAKIR EĞİTİME KATILIMDA YÜZDE 90’LARDA”

Diyarbakır’da eğitime katılım oranı oldukça yüksektir ve yüzde 90’lara ulaşmaktadır. Üniversite öğrencilerinin önemli bir bölümünü kız öğrenciler oluşturmaktadır. Ancak eğitim sürecinin ardından gençlerin üretime ve iş hayatına katılamaması, yeni ve derin sorunlar doğurmaktadır. Eğitimle birlikte gençlerin beklentileri yükselmekte; mevcut ekonomik sistemde başarı çoğu zaman maddi refah, tüketim gücü ve statü üzerinden tanımlanmaktadır.

“ÇOK BOYUTLU BİR YAPISAL SORUNDUR”

Bu koşullarda, gençler bu hedeflere meşru ve sürdürülebilir yollarla ulaşamayacağını düşündüğünde, farklı ve riskli yollara yönelme ihtimali artmaktadır. Dolayısıyla Diyarbakır’da gençlik meselesi yalnızca bir eğitim ya da güvenlik sorunu değil; aynı zamanda istihdam, sosyal politika ve kent planlamasıyla birlikte ele alınması gereken çok boyutlu bir yapısal sorundur.”

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

Kentin Sivil Toplum Örgütleri’nde ileri bir düzeyde olduğunu ifade eden Dr. Erkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Diyarbakır, Türkiye ölçeğinde bakıldığında oldukça güçlü bir sivil toplum örgütlenmesine sahip kentlerden biridir. Bu düzeyde bir sivil toplum yoğunluğu Türkiye’de az sayıda şehirde görülmektedir. Nitekim Diyarbakır’daki iş insanı derneklerinin üye sayısı, sanayi kenti olarak bilinen Bursa’daki benzer örgütlenmelerden dahi fazladır. Bu durum, kentte ciddi bir toplumsal ve ekonomik örgütlenme kapasitesinin varlığına işaret etmektedir.

Ancak Diyarbakır’daki temel sorun, bu sivil toplum örgütlerinin önemli bir bölümünün kuruluş amaçlarının dışına çıkmasıdır. Pek çok örgütün, asli faaliyet alanları yerine kendini görünür kılma, gündemde kalma ve bu görünürlüğü siyasal alanda bir basamak olarak kullanma eğiliminde olduğu görülmektedir. Bu da sivil toplumun, kent sorunlarını çözmeye odaklanan bağımsız ve etkili bir aktör olmaktan uzaklaşmasına yol açmaktadır.”

DİYARBAKIR’IN SİYASETÇİLERİ

Kentin siyasetçine de dikkat çeken Dr. Erkan, “Diyarbakır’ın siyasal yapısı da bu durumu besleyen bir başka etkendir. Her ne kadar son seçimlerde CHP’den de bir milletvekili Meclis’e girmiş olsa da, uzun yıllardır kentten ağırlıklı olarak AK Parti ile DEM Parti (önceki adıyla HDP) milletvekilleri seçilmektedir. DEM Parti’nin ise merkezi iktidar üzerinde belirleyici bir etkisinin olmadığı, özellikle kaynak talebi, hizmet üretimi ve somut projelerin hayata geçirilmesi konusunda sınırlı bir etki alanına sahip olduğu bilinmektedir. Son aylarda bazı değişimler yaşanmış olsa da bu durumun kent ölçeğinde belirgin bir dönüşüm yarattığını söylemek güçtür”

“DİYARBAKIR’DA 30 YILDIR HAYATA GEÇİRİLMEYEN PROJELER VAR”

Diyarbakır, yaklaşık sekiz yıl boyunca belediye yönetiminden de fiilen uzak kaldı. Bu süreç, kentin temel sorunlarının hem merkezi yönetime hem de yerel yönetim mekanizmalarına yeterince yansıtılamamasına neden oldu. Halkın talepleri, beklentileri ve gündelik sorunları siyasal karar alma süreçlerinde karşılık bulamamıştır.

Bu durumun en somut göstergesi, Diyarbakır’da yaklaşık otuz yıldır konuşulan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen projelerdir. Dicle Vadisi Projesi ve metro ya da raylı sistem gibi büyük ölçekli altyapı yatırımları defalarca gündeme gelmiş, lansmanları yapılmış, kamuoyuna sunulmuş; ancak somut bir ilerleme sağlanamamıştır. Kentin kronikleşmiş sorunları sürekli konuşulmuş, fakat çözüm üretme kapasitesi kurumsallaşmamıştır.
Sonuç olarak Diyarbakır’da güçlü bir toplumsal ve kurumsal potansiyel bulunmasına rağmen, bu potansiyelin siyaset, sivil toplum ve yerel yönetimler arasında sağlıklı bir etkileşimle kente somut kazanımlar olarak yansıtılamadığı görülmektedir.”

“YEREL SERMAYENİN KENT DIŞINA ÇIKTI”

Diyarbakır’da dikkat çeken bir diğer olgu ise, yerel sermayenin belli bir ölçeğe ulaştıktan sonra kent dışına, özellikle de batı illerine taşınma eğilimidir. Kentte doğan ve büyüyen sermaye, belirli bir büyüklüğe eriştiğinde faaliyetlerini İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlere kaydırmaktadır. Bu durum, Diyarbakır’ın ekonomik gelişimini sınırlayan yapısal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu nedenle yatırım eksikliğini yalnızca ‘dışarıdan sermaye gelmiyor’ şeklinde okumak eksik bir değerlendirme olacaktır. Asıl üzerinde durulması gereken hususlardan biri, kent içinde oluşan ve belirli bir aşamaya geldikten sonra Diyarbakır’ı terk eden iç sermayenin varlığıdır. Yerel sermayenin kentte tutulamaması, istihdamın ve katma değerin kalıcı biçimde büyümesini engellemektedir.

Öte yandan Diyarbakır iş dünyası, Türkiye’deki birçok ile kıyasla dışa açık bir yapıya sahiptir. Kentteki iş insanlarının farklı illerle, özellikle batı kentleriyle güçlü ticari ve sosyal bağlantıları bulunmaktadır. Bu yönüyle Diyarbakır, içine kapanık bir ekonomi değildir; aksine ulusal ölçekte ağlara sahip bir iş dünyası yapısı söz konusudur. Ancak bu açıklık, doğru politikalarla desteklenmediğinde, sermayenin kentte kalmasını değil, kentten çıkışını hızlandıran bir faktöre dönüşebilmektedir.”

Muhabir: Güneş OCAĞA-Mehmet Rumet SOYLU