Sevgili dostlar Tahir Elçi hemşehrim, akranım ve dostumdu. 28 Kasım 2015 tarihinde o çok sevdiği Diyarbakır ve tarihi değerlerinin yok olmaması, silahların susması, barış ve demokrasi ile ilgili 4 ayaklı minarenin dibinde hain bir kurşunla hayatının baharında yaşamını yitirdi. Sorun Tahir olmakta değil. Tahir gibilerin az olmasında, Tahir olanları koruyamamakta derim.

Mesela; hakim sanıklara sormuş Elçi davasında duruşmaya gelmek ister misiniz? Yazık Corona illeti var sınırlı meslektaşım alındı duruşmaya ve kotaya takıldığım için orada değilim. Orada olsaydım uzun uzun Türkan’ın yüzünü incelerdim sanırım.

Hayat arkadaşın, yol arkadaşın bir hiç uğruna ölümü ve ilk duruşmaya katılışın avukat olarak. Ve bu soru. Ne cevap vermiş sanıklar acaba? Sağolun sayın hakim bizi düşündünüz Türkan’ın gözlerinden kurtulduk mu? Acaba. Bilmezler mi bir ömür Türkan’ın gözleri Nazenin’in çığlığı, Arin’in sessizliği peşlerinde, bir halkın bedduası ömürlerinde hep olacak.

Gidenin ardından yazmak, hele böylesi durumlarda hep çok zordur. Giden gitmeden yazabilmek o cesareti gösterebilmek erdemdir aslında. Yoksa ne Tahir olmakta sorun, ne Tahir gibilerde. Sorun Tahir gibilerin azlığında sorun. Tahir gibileri koruyamayıp arkasından yazmakta, duruşmasına gitmekte. Geç sahip çıkış sahip çıkış değil, lafım hepimize. Tahir gitti. Bize kalan davasına sahip çıkmak. Gerisi lafı güzaf.