Raporda depremin ilk gününden itibaren karşılaşılan sorunlar, çözülmeyen sıkıntılar ile çözüm önerileri sıralandı.

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 101'i hekim 448 sağlık çalışanının depremde hayatını kaybettiği hatırlatıldı, “Sağlık hizmeti sunumunun hızla çadırlardan konteynerlere aktarılması öncelikli olmalı. Sağlık kurumlarının deprem güvenliği gözden geçirilmeli, sağlık çalışanlarına bilgi verilerek tedirginlikleri giderilmeli. Riskli binalarda sağlık hizmeti sunulmamalı” denilerek bölgedeki sağlık çalışanlarının tedirginliklerini giderecek planlamaların hala yapılmadığına dikkat çekildi.

 “SAĞLIK SORUNLARINA DİKKAT!”

Yaşanan ağır yıkım ve sağlık sisteminin gördüğü zarar nedeniyle önümüzdeki süreçte olası ikincil sağlık sorunlarına dikkat çekilen raporda, kızamık hastalığının ülkemizde, bölgemizde ve Suriye'nin kuzeyinde endemik olarak varlığını sürdürdüğü hatırlatıldı.

Depremden etkilenen illerde kızamık bağışıklama oranlarının görece düşük olması nedeniyle kızamık salgın eşiğinin aşılmış durumda olduğuna yer verildi.

Depremden etkilenen bölge için bir başka riskin de kolera olduğu hatırlatıldı. Suriye'nin kuzeyinde ölümlere neden olan kolera olgu sıklığının Türkiye sınırına yakın Halep, İdlib, Rakka ve Deyrezor'da yüksek olmasının deprem bölgesi için bir tehdit oluşturduğu da dile getirildi.

 “ÖLÜM SAYILARINDA BELİRSİZLİK DEVAM EDİYOR”

Ölüm sayılarına ilişkin soru işaretlerinin giderilmesi için çözüm önerisi de belirtilen raporda şu ifadeler kullanıldı;

• Depreme bağlı ölüm sayısı ile ilgili belirsizlik devam etmektedir. Örneğin, Kahramanmaraş'ta yetkililer tarafından can kaybının resmi rakamlarla altı bin civarında olduğu, ancak belediye defin rakamlarının 11 bin civarında olduğu ifade edilmiştir.

• Özellikle ilk yedi gün içinde enkazdan sağ çıkarılamayanlar arasında kimliği belirlenemeyenlerin sayısı dikkat çekicidir.

• Kimliği bilinen ve bilinmeyen ölümlere dair adli makamların elinde bulunan kayıtlarda bulunan sayıların açıklanması, adrese dayalı nüfus kayıtları ile karşılaştırılması ve kamuoyuna açıklanması yoluyla toplumda gerçek ölüm sayısına dair soru işaretleri giderilmelidir.

 “BİR ÖNERİ DE ÇADIRKENTLERE”

TTB Raporunda geçici barınma alanlarıyla ilgili, zemin özelliklerinden kurumluma, yangın ve ısınmaya, banyo, tuvalet, atık, hijyen malzemeleriyle ilgili tespitlerin yanında şu öneriler de dile getirildi:

• Kırsal bölgelerdeki çadırkent dışı yerleşimlerdeki nüfusun, beslenme, ısınma, güvenlik, sağlık hizmetlerine erişim vb. gereksinimleri ihmal edilmemeli, kent içindeki dağınık çadır yerleşmeleri orada barınan kişilerin oluru ile güvenli bölgelere taşınmalı.

• Geçici yerleşim alanları ırk, dil, din, mezhep vb. ayrımcılığa olanak vermeyecek biçimde; kadınların, LGBTİ+ bireylerin gereksinimlerini gözeten, güvenliklerini sağlayan bir biçimde düzenlenmeli.

• Yeterli miktarda sağlıklı içme ve kullanma suyu sağlanmalı. Kişi başına günde; 15 -20 litre içme ve kullanma için, 35 litre yıkanma için banyolarda, 20-30 litre toplu beslenme merkezlerinde ve hastanelerde; yatak başına 40-60 litre olacak şekilde planlanmalıdır.

 “BAKANLIĞIN İHMALİ YIKIM GETİRDİ”

TTB'nin 14 yıl önce hazırladığı ve kamuoyu ile paylaştığı değerlendirmelerin hatırlatıldığı bölümde ise şu ifadelere yer verildi;

• TTB olarak, 2009 yılında söylediklerimizi bugüne kadar dikkate almayan Sağlık Bakanlığı'nın ve iktidarın ihmali nedeniyle, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş ve 20 Şubat 2023 Hatay depremlerinde bazı hastaneler yıkılmış, çok büyük bölümü de yaşanan hasarlar sonucu kullanılamaz hale gelmiştir.

• Söylemiştik tekrar söylüyoruz: Olağandışı durumlara hazırlıklı olmak olanaklıdır. Depremin kaçınılmaz, kayıpların önlenebilir olduğunu biliyoruz.

• Evlerin, hastanelerin üzerimize yıkılmayacağı insanlarımızı, hayvanlarımızı enkaz altında yitirmeyeceğimiz bir Türkiye mümkündür!

(HABER MERKEZİ)

Editör: Celal KUZU