ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA
2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) başvuran aday sayısı geçen yıla göre 560 bin kişi azaldı. Gazetemiz Güneydoğu Ekspres'e açıklamada bulunan Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş ve Rehberlik Danışmanı Nagihan Ölçmez, bu düşüşün altında gençlerin üniversite sonrası iş bulamama kaygısının yattığını söyledi. Güneş ve Ölçmez, her yıl on binlerce üniversite mezununun işsiz kalması, öğretmen atamalarının yapılmaması, düşük ücretli ve güvencesiz iş koşulları, gençlerin umutlarını da törpülediğini belirtti.
"560 BİN KİŞİNİN SINAVA GİRMEMESİ TESADÜF DEĞİL"
Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, aday sayısındaki başvuruların azalmasının tesadüf olmadığına dikkat çekerek, "2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na başvuran aday sayısında 560 bin kişilik bir azalma yaşandı. Bu, ne tesadüfi ne de teknik bir düşüştür. Aksine bu sayı, gençliğin üniversiteye ve mevcut sisteme olan güvensizliğinin, umutsuzluğunun ve dışlanmışlık hissinin somut bir dışavurumudur. Yükseköğretim, artık gençler için bir gelecek hayali değil; belirsizlik, işsizlik ve güvencesizlikle özdeşleşmiş bir durağa dönüşmüştür" dedi.
HER YIL ON BİNLERCE ÜNİVERSİTE MEZUNU İŞ BULAMIYOR
Her yıl binlerce üniversite mezunun iş bulamadığını dili getiren Güneş, "Her yıl on binlerce üniversite mezunu iş bulamıyor. Öğretmen atamaları yapılmadığı için gençler marketlerde kasiyer olarak çalışıyor, mühendisler kuryelik yapıyor, sağlıkçı gençler güvencesiz sözleşmelere mahkûm ediliyor. Gençler bu gerçekliği çok iyi görüyor ve sınava girmekten vazgeçiyor. Üniversiteye başvuran aday sayısındaki dramatik düşüş, yükseköğretime duyulan güvenin ne denli sarsıldığını ortaya koymaktadır" diye konuştu.
"BURSLAR SADAKAT İLİŞKİSİNE GÖRE VERİLİYOR"
Bursların sadakat ilişkisine göre verildiğini belirten Güneş, "Bu tabloyu yalnızca sınav tercihlerine indirgemek yetersiz olur. Gençlerin yaşam koşullarıyla birlikte değerlendirilmesi gereken çok yönlü bir durumla karşı karşıyayız. Artan barınma krizine rağmen kamusal yurt kapasitesinin yetersizliği, bursların liyakat değil sadakat ilişkilerine göre dağıtılması, yemekhane ücretlerinin fahiş düzeyde artması ve ulaşım maliyetlerinin öğrenciler için altından kalkılamaz hale gelmesi, üniversite yaşamını neredeyse sürdürülemez kılmaktadır" diye kaydetti.
"GENÇLER ÖZGÜRCE DÜŞÜNEMİYOR"
Durumun ekonomik nedenlerle açıklamanın da yetersiz olduğunu vurgulayan Güneş, "Ancak bu durumu yalnızca ekonomik nedenlerle açıklamak da yeterli değildir. Mesele sadece ekonomik değil, aynı zamanda çok daha derin ve çok daha politiktir. Bugün üniversiteler, iktidarın ideolojik ve siyasal kuşatması altındadır. Rektörler seçimle değil, saraydan atamayla belirlenmektedir. Öğrenciler demokratik temsilden dışlanmakta, akademisyenler susturulmakta, düşünce özgürlüğü yok sayılmaktadır. Gençler, bu üniversite düzeninde yalnızca işsiz kalacaklarını değil; aynı zamanda sözlerinin, kimliklerinin ve varoluşlarının da yok sayılacağını bilmektedir. Özgürce düşünemedikleri, katılamadıkları, kendilerini ifade edemedikleri bir yükseköğretim sistemine neden girsinler ki?" diye sordu.
"KAYYUMLA YÖNETİLEN BİR ÜNİVERSİTEDEN BİLİM ÇIKMAZ"
Kayyumla yönetilen üniversitelerden bilimin de çıkmayacağına değinen Güneş, "Peki biz ne öneriyoruz? Yükseköğretimin demokratik, kamusal, parasız ve bilimsel bir temelde yeniden inşa edilmesini savunuyoruz. Üniversiteler özerk olmalıdır. Rektörler seçimle belirlenmeli; öğrenciler ve akademik bileşenler üniversitelerin karar alma süreçlerine doğrudan katılmalıdır. Demokratik katılımın olmadığı, kayyumlarla yönetilen bir üniversiteden bilim çıkmaz. Gençler, kendilerini dışlanmış değil, özne olarak hissedecekleri bir üniversite hayal ediyor. Biz de bu hayali sahipleniyor ve büyütüyoruz" diye aktarda.
GENÇLERE DAYANIŞMA ÇAĞRISI YAPTI
Gençlere dayanışma çağrısı yapan Güneş, şunları söyledi: "Bu nedenle gençlere yalnızca umut vermiyoruz, aynı zamanda dayanışma ve mücadele çağrısı yapıyoruz. Bu düzen size hiçbir gelecek vaat etmiyor olabilir. Ama biz, birlikte kuracağımız özgür ve eşit bir geleceğin mümkün olduğuna inanıyoruz. Eğitimi metalaştıranlara, üniversiteleri susturanlara karşı birlikte sözümüzü büyütelim. Gençler umutsuz değil, öfkeli. Ve bu öfke, örgütlenerek dönüşümün öncüsü olabilir.
DİPLOMALI İŞÇİLER ARTTI
Artan işsizlik, düşük istihdam ve atama belirsizlikleri gençleri yükseköğretimden uzaklaştırdığını dile getiren Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretmeni Nagihan Ölçmez ise, bu düşüşün yalnızca bir istatistik değil, gençlerin geleceğe dair inançsızlıklarının bir yansıması olduğunu vurguladı. Ölçmez, “Bu düşüş çok dikkate alınmalı. Gençler Türkiye’de gelecek görmediği için sürekli bir göç arayışı içerisinde. Çünkü ülkede diplomalı işsiz sayısı her geçen gün artıyor. Ne yazık ki gençlere cazip bir gelecek vaadi veya garanti sunmadığı için öğrenciler arasında yükseköğretime yönelik ciddi bir güvensizlik ve motivasyon eksikliği yaşanıyor. Öğrenciler, ‘eğer okuyacağım bölüm bana bir kazanç, bir gelir, bir gelecek sunmayacaksa buna yıllarımı vermemin anlamı yok’ diyor” diye belirtti.
"YÜKSEKÖĞRETİM YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ "
Türkiye’de yükseköğretim sisteminin acil olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Ölçmez, "Hem eğitim politikalarının hem de istihdam modellerinin gençlerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapılandırılması gerekir" dedi.