Toplumsal belleğin en güçlü aktarıcısı ve en etkili anımsama biçimi olan dengbêjlik, Kürt kültürünün önemli sembollerinden biri olarak varlığını sürdürüyor. Bin yıllardan bu yana kültürlerini, geleneklerini ve tarihsel yaşanmışlıklarını dengbêjlikle aktaran Kürtler, diğer yandan bellekleri yok etmeyi hedefleyen asimilasyon politikalarına da bu kültürle cevap oluyor. Kimi zaman sürgün, katliam ve işgal gibi toplumsal konuları işleyen dengbêjler, kimi zamanda bedenlere işlenen yaralara karşı seslerini yükseltiyor.

Bu kültürü günümüze taşıyan dengbêjlerden biri de Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Erkendi köyünden Adana’ya göçertilen Hediye Alağaş. Yaşadığı toprakları hem devlet baskısı hem de ailesel sorunlardan kaynaklı terk etmek zorunda kalan Alağaş, uzaklaştırıldığı coğrafyaya olan özlemini seslendirdiği klamlarla bastırmaya çalışıyor. Tıpkı, Kürt tarihinde ismini duyuran kadın dengbêjlerden Meryem Xan, Eyşe Şan, AslîkaQadir ve SûsikaSimo gibi.

MEMLEKET HASRETİ

Memleketi Siirt’ten ayrılmak mecburiyetinde kaldığını belirten Alağaş, göç etmek zorunda bırakıldığı Adana’da ise ayakta kalabilmek için birçok zorlukla mücadele ettiğini söyledi. Adana’ya ilk geldiği yıllarda çadırda kaldıklarını daha sonra ev alabildiklerini ifade eden Alağaş, “İnsanın kendi topraklarından ayrılması kadar zor bir durum yoktur. Kendi yurdumuzda çiftlik sahibi iken, buralarda başkalarının işçisi olduk. Bu durum da zordur ama beni en çok memleket hasreti zorladı. Memleket hasreti üzerine dengbej oldum. Köyümden çıkıp geldiğimi Adana’da bestelediğim dengbejlerim oldu. Ülke hasreti, kardeş hasreti, toprak hasreti beni buna yönlendirdi. Toprağıma olan hasreti klamlarla seslendirerek, biraz da olsun rahatlıyorum” dedi.

DENGBÊJLİKTE KADIN

Dengbêjliğin asıl yaratıcılarının kadınlar olduğunu söyleyen Alağaş, toplumdaki yanlış algının önüne geçilmesini istedi. “Kadınlar hem toplumsal hem de kişisel duyguları daha fazla anlamlandırıyor” diyen Alağaş, “Kadınlar, tarihten bu yana öldürülen çocukları, kardeşleri, halkı, yurdu üzerine klamlar söyleyerek, yaşananları anlamlandırabilmişlerdir. Onun için dengbejlik kadın işidir. Çünkü kadınlar acıyı daha derinden anlamlandırıyor” diye belirtti.

Toplumsal cinsiyet rollerinin en keskin olduğu dönemlerde bile Kürt kadınların klamlarla kendini var ettiğini belirten Alağaş, özellikle son yıllarda kadın dengbêjlerin artmasının umut verdiğini dile getirdi. Alağaş, “Kadınların cemaat içinde dengbejlik yapması zahmetliydi ama bunlar aşıldı. Bu konuda ailem, beni engellemedi hatta sürekli destek verdi. Tekrar ediyorum ilk klamları kadınlar söylemiş erkekler onlardan alıp söylemeye devam etmişlerdir” ifadelerini kullandı. 

GEÇMİŞİN İZİNİ SÜRÜYOR

Dengbêjliğin hafızayla ilişkisine dair ise Alağaş, şunları söyledi: “Her klamlarımda memleketimde yaşanan olayları, baskınları, sürgünleri, çocukluğumu, tekrar tekrar hatırlıyorum. Geçmişte yaşanan tüm olaylar gözümün önüne geliyor. Yine kültürümüzü, yaşayış şeklimiz, evlerimizin yapısı, çocukluğumun geçtiği tüm sokakları tekrar hatırlıyorum. Böylelikle doğup büyüdüğüm memleketimi gözlerimin önüne getiriyorum. Bu da unutmama engel oluyor.  Ölene kadar da aklımdan gitmeyecek.”

KADININ SERHİLDANI

Bir kadının sorunlarını en iyi ve en yoğun biçimde klamlarla anlattığını tekrarlayan Alağaş, şöyle devam etti:

“Dengbêjlik kadının serhildanıdır. Kürtlerin tarihi dengbêjikle aktarılıyor. Kadınlar yaşadıkları acılara karşı klamlarla seslerini yükseltiyor. Sesi dengbêjliğe yatkın tüm kadınlar söylesin. Toplumun içinde, cemaatlerde söylesinler. Kültürlerini, tarihlerini unutmamaları için söylemeleri gerekiyor. Dengbêjlik kötü bir şey değildir. Den Kürtlerin dili ve kültürüdür.” (M.A)

Editör: TE Bilişim