ANALİZ - Fuat BULUT
Diyarbakır Stadyumu’nda dün gece yalnızca bir futbol maçı oynanmadı. Tribünlerde yankılanan ses, saha çimlerinde yükselen coşku, bir kentin direnciydi. Amedspor’un golcüsü Mbaye Diagne, 20 dakikaya iki gol, milyonların kalbine ise tarifsiz bir umut sığdırdı.
Kentin gür sesine, tribünlerin yüreğine koştu; filelerin ardında değil, halkın kollarında kayboldu. O an, futbolun sınırlarını aşan bir sahneydi. Diagne sadece bir forvet değil, bir hikâyenin parçasıydı artık. Onun sırtında “45” yazıyordu, ama o an Diyarbakır’ın milyonluk coşkusunun sembolüydü.
Hakem o sevince sarı kart uzattı. Ama tribünlerin sesi, o kartın anlamını boğdu: “Bu kart, halkın sevincine verilmiş bir karttır!” dedirtti herkese. Dakikalarca ıslık, dakikalarca yuhalama… Çünkü o an kimse futbolu konuşmuyordu; herkes kendi hikâyesini, kendi inadını yaşıyordu.
Amedspor’un golcüsü sevinirken ağlayanlar vardı. Yıllardır bu şehrin üstüne çöken sessizliği delen o gürültü, sadece bir golden doğmadı. O gürültü, yok sayılanların sesi, unutturulmak istenen bir halkın neşesiydi.
Ve Diagne, o an bunu biliyordu. Filelere değil, kalplere gol atmıştı.
Belki istatistiklerde sadece iki gol yazacak; ama o kare, Diyarbakır’ın hafızasında bir kuşak boyu kalacak: Bir siyahi futbolcunun, bir Kürt kentine armağan ettiği kucaklaşma.
Sarı kart değil, altın kare…
Bu sevinci kim unutturabilir ki?





