ÖZEL HABER/Güneş OCAĞA-Ceren AKYIL
Gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuşan Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, kentteki sağlık altyapısında ciddi bir dengesizlik olduğunu belirterek, özellikle Sur ve Bağlar ilçelerinde yaşayan vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimde büyük sıkıntılar yaşadığını söyledi.
"İKİ İLÇEDE VATANDAŞLAR HASTANEYE ULAŞIMDA ZORLANIYOR"
Bir kentte sağlık hizmetlerine erişimin adil ve dengeli olması gerektiğini vurgulayan Dr. Ülgen, "Vatandaşların hastanelere kolay ulaşabilmesi, temel bir sağlık hakkıdır. Ancak Diyarbakır özelinde bu durum ciddi bir coğrafi dengesizlik göstermektedir. Örneğin, Kayapınar ilçesinde yaşayan bir vatandaş, Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne görece kolay erişebilirken, Sur ve Bağlar ilçelerinde yaşayan bir vatandaş için aynı hastaneye ulaşım oldukça zordur. Bu durum, Sur ve Bağlar'daki vatandaşlar açısından önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır" dedi.
"HER İLÇEDE EN AZ BİR KAMU HASTANESİ OLMALI"
Her ilçede en az bir kamu hastanesinin olması gerektiğine dikkat çeken Dr. Ülgen, "İkinci basamak sağlık hizmetlerinin, yani yataklı tedavi kurumlarının, kent genelinde dengeli bir şekilde konumlandırılması büyük önem taşır. Her ilçede mutlaka en az bir kamu hastanesinin bulunması gerekmektedir. Ancak Diyarbakır’da bu denge sağlanamamıştır. Sur ve Bağlar ilçelerinde kamuya ait hastane bulunmamaktadır. Buna karşılık, Yenişehir ilçesinde Selahaddin Eyyubi Hastanesi, Dağkapı Hastanesi ve Çocuk Hastanesi olmak üzere üç büyük hastane yan yana yer almaktadır. Benzer şekilde, Kayapınar’da da birkaç büyük hastane mevcuttur. Bu durum, sağlık altyapısının bazı bölgelerde yığılmasına, bazı bölgelerde ise ciddi yetersizliklere neden olmaktadır" diye konuştu.
"DEZAVANTAJLI GRUPLAR GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI"
Dezavantajlı grupların ihtiyaçları göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Dr. Ülgen, şöyle devam etti: "Sağlık hizmetlerinin planlanmasında özellikle dezavantajlı grupların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu gruplar, genellikle sosyo-ekonomik olarak geri planda kalan, taksi tutma ya da özel araçla ulaşım gibi imkanlara sahip olmayan, ambulans hizmetlerine erişimi kısıtlı bireylerdir. Yaşlılar, hamile kadınlar ve çocuklar için hastaneye yakınlık hayati öneme sahiptir. Dediğim gibi bugün itibarıyla Diyarbakır’da altı büyük kamu hastanesi bulunmaktadır. Bu hastanelerin üçü Yenişehir, üçü ise Kayapınar ilçesinde konumlanmıştır. Bu tablo, ilçeler ve mahalleler arasında sağlık hizmetlerine erişim açısından açık bir eşitsizlik yaratmaktadır."
ÖZEL HASTANELERDEKİ FAHİŞ ÜCRETLER
Özel hastanelerde ücretlerin yüzde 200'e kadar arttığını söyleyen Dr. Ülgen, "Bağlar İlçesi'nde yalnızca iki özel hastane bulunmaktadır ve bu hastaneler aşırı yoğun şekilde çalışmaktadır. Öte yandan, özel hastanelerin temel amacı sağlık hizmeti sunmak değil, kar elde etmektir. Dolayısıyla yataklı tedavi kurumu olarak kamu hastanelerinin yerine geçmeleri mümkün değildir. Özel hastanelerde ücretler yüzde 200’e kadar artabilmekte, bu da yalnızca ekonomik durumu iyi olan bireylerin hizmet alabilmesine olanak sağlamaktadır. Sonuç olarak, Diyarbakır’da sağlık hizmetlerinin planlamasında coğrafi dağılım, nüfus yoğunluğu ve sosyo-ekonomik durum dikkate alınmalı. Her ilçede en az bir kamuya ait yataklı tedavi kurumu bulunacak şekilde sağlık altyapısı yeniden yapılandırılmalıdır. Sağlık hizmetine erişim, ayrıcalık değil, temel bir hak olarak görülmeli ve bu doğrultuda adımlar atılmalıdır" dedi.
DİYARBAKIR'DAKİ İKİ HASTANEYLE İLGİLİ KAROT RAPORU İDDİASI
Kentteki iki hastaneyle ilgili gündemde olan karot raporlarına dair de değerlendirmelerde ulunan Dr. Ülgen, şunları söyledi:
"Diyarbakır’da bulunan Dağkapı Çocuk Hastanesi ve Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi hakkında uzun süredir kamuoyuyla paylaşılmayan karot raporları, bu hastanelerin depreme dayanıksız olduğu yönündeki ciddi iddiaları güçlendirmektedir. Karot raporlarının açıklanmaması, olumsuz sonuçların saklandığı yönünde kamuoyunda haklı bir endişe yaratmaktadır. Elde ettiğimiz bilgilere göre bu raporlar olumsuzdur ve açıklanması durumunda bu hastanelerin yıkılıp yeniden yapılması gerekecektir. Ancak yetkili kurumlar, bu adımı atmak yerine Diyarbakır’da yapımı devam eden Şehir Hastanesi’nin tamamlanmasını beklemektedir. Oysa depremin ne zaman olacağı belli değildir ve zaman kaybı hayati sonuçlar doğurabilir. Geçmişte yaşanan örnekler, bu kaygılarımızı daha da artırmaktadır. 6 Şubat 2023 depremlerinde, Bağlar ilçesi Şeyhşamil Mahallesi’nde bulunan bir aile sağlık merkezi ağır hasar almış, yıkılmış ve 2 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ yeniden yapılmamıştır. Bu da, sağlık tesislerinin yeniden inşasında ciddi bir isteksizlik olduğunu göstermektedir."
AİLE SAĞLIK MERKEZLERİ’NİN AKİBETİ NE OLACAK?
Diyarbakır'da 40 ayrı noktada yapılması planlanan ama bir türlü inşa edilmeyen ASM'lerin akıbetine dair de konuşan Dr. Ülgen, "Ayrıca, daha önce kamuoyuna duyurulan Diyarbakır’da 40 ayrı noktada yapılacağı söylenen Aile Sağlık Merkezleri (ASM) projelerinin de akıbeti belirsizliğini korumaktadır. Bu merkezlerin pek çoğu hala apartman altlarında hizmet vermeye devam ediyor ki, bu da hem sağlık çalışanları hem de vatandaşlar için ciddi güvenlik riskleri barındırmaktadır. Bizler daha önce defalarca bu durumu gündeme getirdik, ödenekler ayrıldığını da biliyoruz. Ancak ne yazık ki bu konuda ciddi bir ilerleme sağlanmadı, bir çivi bile çakılmadı. Bu, sağlık yatırımlarının bilinçli bir şekilde geciktirildiği ve kamu sağlığının riske atıldığı anlamına gelmektedir" dedi.
" PLANLANMADA BÖLGESEL İHTİYAÇLAR ÖNCELİK OLMALI”
Kentte yapımı süren şehir hastanesi konusuna da değinen Dr. Ülgen, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Diyarbakır’da şehir hastaneleri konusu, sadece yerel değil bölgesel bir mesele olarak ele alınmalıdır. Türkiye genelinde kamu-özel ortaklığı modeliyle başlatılan şehir hastaneleri uygulaması birçok yerde sorunlar doğurmuş, bu nedenle model terk edilerek inşaatlar kamu eliyle sürdürülmeye başlanmıştır. Ancak Diyarbakır’daki şehir hastanesinin ne zaman tamamlanacağı hala belirsizdir. Bu hastaneler genellikle kentin dışında, tek bir noktada konumlandırıldıkları için özellikle dezavantajlı bölgelerden gelen hastalar için ulaşım ciddi bir engel oluşturmaktadır. Şehir hastaneleri, mahalleler arası sağlık hizmeti eşitsizliğini ortadan kaldırmadığı gibi, yer seçimleri erişimi daha da zorlaştırmaktadır. Diyarbakır sadece bir il değil, aynı zamanda bir bölge merkezidir. Buradaki sağlık hizmetleri Mardin, Batman, Urfa, Hakkâri ve Şırnak gibi çevre illere de hizmet vermektedir. Bu nedenle kentteki hastanelerin planlamasında bölgesel ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmalıdır."
DİCLE ÜNİVERSİTESİ’NDE 600 YATAKLI YENİ HASTANE
Dicle Üniversitesi'nde yapılması planlanan 600 yataklı yeni hastaneye de değinen Dr. Ülgen, "Dicle Üniversitesi Rektörü, üniversite kampüsü içerisinde 600 yataklı yeni bir hastane inşaatına başlanacağını açıklamıştır. Bu proje, sağlık hizmetleri açısından elbette bir destek niteliği taşımaktadır. Ancak bu yatırımın da bölgesel yükü hafifletecek kapasitede ve nitelikte planlanması gerekmektedir" diye konuştu.
SAĞLIKTA İSTİHDAM SORUNU
Sağlık alanında ciddi bir istihdam probleminin bulunduğuna işaret eden Dr. Ülgen, "Personel alımları sınavla yapılmasına rağmen kamuda büyük bir personel açığı vardır. Mevcut sağlık çalışanları çoğu zaman iki kişinin iş yükünü taşımak zorunda kalmakta, bu da hizmet kalitesini düşürmektedir. Öte yandan, sağlık diploması olan çok sayıda genç iş beklemektedir ancak istihdam edilmemektedir. Nüfus artışı ve kamu personelinin emekliliği göz önüne alındığında, sürekli bir personel takviyesi ihtiyacı vardır. Ne yazık ki istihdam politikaları bilimsel ihtiyaçlara göre değil, daha çok seçim dönemlerinde siyasi hesaplarla şekillenmektedir. Bazı branşlarda personel açığı varken bazı branşlarda fazlalık yaşanmaktadır. Bu durum, plansızlığın açık bir göstergesidir" diye kaydetti.
HİJYEN VE FİZİKSEL YETERSİZLİKLER
Hastanelerdeki hijyen koşullarının ciddi bir sorun haline geldiğini ifade eden Dr. Ülgen, "Tuvaletlerde çoğu zaman temel temizlik malzemeleri bulunmamakta, bu da enfeksiyon riskini artırmaktadır. Kalabalık, temas ve uzun bekleme süreleri solunum yolu hastalıkları ve cilt hastalıklarının yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Hastanelerdeki mimari ve mekânsal yetersizlikler de sağlık hizmetlerini olumsuz etkilemektedir. Yetersiz havalandırma ve oksijen altyapısı, özellikle bulaşıcı hastalıkların yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu koşullarda hastanede uzun süre kalmak, özellikle kronik hastalar için ölüm riskini artırmaktadır" dedi.