Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan topraklarını kaybetmesinin ardından, bölgede yaşayan Türkler etnik ve kültürel baskılara maruz kaldı. Lozan Antlaşması’nın ardından imzalanan anlaşmalar ve 1934 tarihli İskân Kanunu’yla birlikte, binlerce Türk aile Türkiye’ye göç etti. Çoğu, Trakya, Edirne, Bursa, İzmir gibi batı şehirlerine yerleştirilirken, bazıları kaderin bir cilvesiyle Diyarbakır’a gönderildi. Bu yolculuk, yalnızca toprak değişimi değil, bir kültürün, bir kimliğin ve bir medeniyetin taşınmasıydı.

VARNA’DAN DİYARBAKIR’A UZANAN ZORLU YOLCULUK

Diyarbakır’da Yaşayanların Bile Bilmediği Gerçek! Bir Zamanlar Diyarbakır’da Onlar Vardı…4

1938 yılını 1939’a bağlayan o kış ayında, Bulgaristan’ın Deliorman ve Şumnu bölgelerinden yola çıkan bir gemi, Varna Limanı’ndan ayrılarak Anadolu’ya doğru demir aldı. Gemideki yüzlerce göçmen, Diyarbakır’a yerleştirilecek Türk ailelerdi. Ne deniz görmüşlerdi ne de gemi yolculuğu bilmişlerdi. Fırtınalı denizlerde, dalgalarla boğuşarak Anadolu topraklarına ulaştılar.

Tuzla Limanı’nda karaya ayak basan göçmenler, oradan trenle Elazığ’a, ardından Diyarbakır’a doğru uzanan yeni hayatlarına adım attılar. Soğuk, yoksulluk, hastalık ve belirsizlik içinde geçen bu yolculuk, onlar için hem bir bitişin hem de yeni bir başlangıcın adıydı.

YAŞAR KEMAL’İN TANIK OLDUĞU GERÇEKLER

Diyarbakır’da Yaşayanların Bile Bilmediği Gerçek! Bir Zamanlar Diyarbakır’da Onlar Vardı…2

Türk edebiyatının büyük ismi Yaşar Kemal, bu göçmenlerin hikâyesine tanıklık eden ilk isimlerden biriydi. 3 Temmuz 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Diyarbakır’daki göçmen köylerini gezerken neler gördüm?” başlıklı yazısı, onun gazetecilik kariyerindeki ilk röportaj olarak kabul edilir.

Yaşar Kemal, Varna Limanı’ndan yola çıkan bu gemideki yolcuların, Diyarbakır köylerine yerleştirildikten sonraki yaşam koşullarını gözler önüne serer. Tavuklu, Köprübaşı ve Ambar köylerini ziyaret ettiği bu yazısında, göçmenlerin karşılaştığı zorlukları şu çarpıcı cümlelerle anlatır: “Tavuklu köyü mezarlığında 15 kadar yepyeni mezar saydım. Köprübaşında da o kadar var. Dediklerine bakılırsa, hepsi veremden gitmiş… Bu yıl bir, gelecek yıl iki, böyle giderse dikiş tutturamayacaklar buradaki göçmenler…”

Bu satırlar, yalnızca bir dönemin tanıklığı değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in erken döneminde Anadolu’ya yerleştirilen göçmenlerin yaşam mücadelesine ışık tutan tarihi bir belgedir.

DİYARBAKIR’DA BİR YENİDEN DOĞUŞ

Diyarbakır’da Yaşayanların Bile Bilmediği Gerçek! Bir Zamanlar Diyarbakır’da Onlar Vardı…5

Göçmenlerin bir kısmı Diyarbakır’ın doğusunda, Ambar, Karabaş, Köprübaşı ve Tavuklu köylerine yerleştirildi. Devlet onlara tarım yapabilecekleri topraklar, öküzler, tohumluk buğdaylar verdi. Ancak iklim farkı, kuraklık ve salgın hastalıklar, bu göçmen topluluğun yaşamını zorlaştırdı.

Verem, sıtma ve açlık, birçok göçmenin hayatına mal oldu. Buna rağmen kalanlar, toprağa tutunmayı başardı. Kurak bozkırlarda tarım yapmayı öğrendiler, kuyular açtılar, evler kurdular. Zamanla bu köyler, Diyarbakır’ın kültürel mozaiğinin bir parçası haline geldi.

BOZKIRDA İLK FISTIK BAHÇESİNİ YEŞERTEN GÖÇMENLERDİ

Diyarbakır’da Yaşayanların Bile Bilmediği Gerçek! Bir Zamanlar Diyarbakır’da Onlar Vardı…3

Balkanlardan gelen bu insanlar sadece emeklerini değil, kültürlerini de getirdiler. Geleneksel el sanatlarından mutfak kültürüne, tarım tekniklerinden misafirperverlik anlayışına kadar birçok alanda Diyarbakır’ın yerel yaşamına katkı sundular.

Yörede tarıma yeni yöntemler getirdiler, tohumculuk ve bahçecilik faaliyetleriyle dikkat çektiler. Bozkırda ilk fıstık bahçesini yeşerten, kuyulardan taşıma suyla ağaçlarını büyüten göçmenlerdi. Bugün Diyarbakır sokaklarında adını taşıyan “Göçmenler Caddesi”, onların mirasının sessiz bir sembolü olarak varlığını sürdürüyor.

BİR HALKIN HATIRASINDAN TARİHE KALANLAR

Zaman geçti, kuşaklar değişti. Köylerden şehre göç eden göçmen ailelerin çoğu bugün Bursa, İzmir ve İstanbul gibi büyükşehirlere taşındı. Ancak arkalarında bıraktıkları evler, ağaçlar, tarlalar ve hikâyeler hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Diyarbakır'da toplu ulaşım kadın sürücülere emanet!
Diyarbakır'da toplu ulaşım kadın sürücülere emanet!
İçeriği Görüntüle

Diyarbakır’ın kıyısında sessizce duran bu köyler, bir dönemin mübadele gerçeğini ve Türkiye’nin çok katmanlı kimliğini hatırlatıyor. Göçmenlerin torunları bugün artık farklı şehirlerde yaşıyor olsalar da, atalarının bıraktığı izler Anadolu’nun doğusunda birer tarih lekesi gibi duruyor.

UNUTULMUŞ GÖÇÜN İZİNDE

Diyarbakır’da Yaşayanların Bile Bilmediği Gerçek! Bir Zamanlar Diyarbakır’da Onlar Vardı…1

Diyarbakır’ın sıcak bozkırında yeşeren bu hikâye, aslında Türkiye’nin ortak belleğine yazılmış bir sayfa. Bulgaristan’dan Diyarbakır’a uzanan bu yolculuk, yalnızca bir göç değil, bir milletin var olma mücadelesinin, aidiyet arayışının ve kültürel direncinin destanıdır. Bugün “Göçmenler Caddesi”nden geçen her adım, bu unutulmuş göçmenlerin anısını yaşatmaya devam ediyor.

Kaynak: Haber Merkezi