HABER/Veli BALTACİ
Anadolu’da benzeri olmayan bu yapı, 1500’lerde Akkoyunlu Kasım Bey tarafından yaptırılan Şeyh Mutahhar Camii’nin minaresi aslında. Ama dört sağlam taş ayağın üzerinde yükselen bu minare, sadece bir mimari ustalığın değil, kentin ruhunun da parçasıdır.
Yüzyıllar boyunca dilek geleneğinin merkezi oldu; insanlar taş ayaklarının altından geçip umutlarını göğe bıraktı. Sur’un çocukları gölgesinde büyüdü, esnaf sabah siftahını onun sessizliğine selam vererek açtı. Diyarbakır’ın hafızasında özel bir yer edindi; çünkü bu minare sadece taşla örülmedi - hikâyeyle, gelenekle, inançla örüldü.

Ve elbette, Dört Ayaklı Minare’nin anlamı bir gün her şeyden daha ağır bir yüke dönüştü. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin hayatını kaybettiği yer olması, burayı tarihin ve toplumun vicdanına kazıdı. Artık buradan geçen herkes, yalnızca bir mimari harikaya değil, aynı zamanda bir adalet arayışının sessiz tanığına bakıyor.
Bugün Dört Ayaklı Minare, Diyarbakır için hem bir miras hem bir yas mekânı. Dünyada eşi benzeri olmayan bu yapı, kentin hem en eski hem en canlı hafıza noktalarından biri. Onu gören herkes, tarihle bugünün iç içe geçtiği o anı, taşın nasıl bir tanıklık hâline geldiğini derinden hissediyor.



