İsrail ile Filistin arasında Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde başlayan ve diğer kentlere yayılan çatışmalar devam ediyor. İsrail'in 7 Mayıs'ta, Mescid-i Aksa'da namaz kılanlara yönelik saldırısıyla başlayan olaylarda aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 200'ü aşkın Filistinli hayatını kaybetti, binlerce kişi ise yaralandı. 

 Saldırılarla birlikte İsrailli yerleşimciler, bazı toprakların kendilerine ait olduğunu iddia ederek, kimi Filistinli aileleri Şeyh Cerrah Mahallesi’nden çıkarmak istedi.

Filistin Kadın Komiteler Birliği Temsilcisi Abeer Abu Khadir, yaşananların İsrail’in Nakba’dan günümüze kadar sürdürdüğü “etnik temizlik” sürecinin bir devamı olduğunu belirtti.

 ŞEYH CERRAH MAHALLESİ

 Filistinlileri Şeyh Cerrah Mahallesi’nden çıkarmak isteyen İsrail’in suç işlediğini belirten Khadir, halkın mahalleye yerleştirilme sürecine ilişkin şunları anlattı: “Şeyh Cerrah halkının trajedisi ve davası 1948'deki büyük Filistin felaketi ve bu ailelerin Doğu Kudüs'e sığınırken, Batı Kudüs, Hayfa ve Yafa'daki evlerinden sürülmeleriyle ilgilidir. Ürdün hükümeti, bu aileleri kendi mülkü olan arazide çadırlara yerleştirdi. 1952'de Ürdün hükümeti ile Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ve bu aileler arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre, mülteci statüsünü bırakma karşılığında, kendilerine ev inşa edilerek yerleştirileceklerdi. İnşaat süreci 1956 yılında sona erdi.”

İsrail Yüksek Mahkemesi'nin, evlerini boşaltmaları ve yerleşimcilere teslim etmeleri için belli bir zaman verdiğini hatırlatan Khadir, "Bu evlerin sahiplerinin belirli bir süre için kira karşılığında yerleşimcilerin topraklarının mülkiyetini tanıyacakları bir anlaşma yapmaları kararı verildi. Fakat Şeyh Cerrah halkı, toprakları üzerindeki haklarından ödün vermeyi reddetti. Bu mahalle, iki açıdan Doğu Kudüs'ün en önemli stratejik mahallelerinden biri kabul ediliyor. Birincisi, kuzey kapısının doğrudan eski ülkeye girişin sağlandığı coğrafi konumudur. Şehir ile tüm kuzey çevresi ve doğuya; Batı Şeria'ya kadar olan zincir halinde bir bağlantıdır. İkincisi ise, El-Aksa Camii ile bağlantısıdır. Buraya bir süredir saldırgan yerleşimciler yerleştirilmekte. Bu da El- Aksa Camii'nin tekrar tekrar değişime uğraması ile bağlantılıdır" diye konuştu.

 KİTLESEL AYAKLANMALAR

 İsrail’in demografik değişim yaratmak için taktiksel saldırılarla birlikte Filistinlilerin mülklerini “sahtekarlık ve aldatma yoluyla çaldıklarını” savunan Khadir, Kudüs'teki Filistinlilerin izlediği en önemli mücadele biçimlerinden birinin kitlesel ayaklanmalar olduğunu kaydetti.

 Oslo Anlaşması’na da değinen Khadir, "Oslo Anlaşması, Kudüs'ü boğma, kuşatma, işgalin Oslo şemsiyesi altında demografik yapıyı değiştirmesini sağlamak ve halkı Batı Şeria ve Gazze'den uzaklaştırmak amacıyla tezgahlanmıştı. Kudüs o yıllardan bu yana hala ayakta. Bunun ardından 2014 yılında, henüz bir çocuk olan Muhammed Ebu Hüdair'in şehit edilmesine karşı, Mescid-İ Aksa’yaelektronik kapı uygulamasına karşı ayaklanmalar ve 2017'de Şeyh Cerrah'dan başlayan ve şimdiki ayaklanmaya kadar süren güçlü direnişler sergilendi. 2021 Nisan ayının ortalarında eski şehir demir bariyerlerle kuşatıldı. Böylelikle halk ayağa kalktı ve Şam Kapısı'nı kurtardı. Bu direniş, El-Aksa, Şeyh Cerrah ve Bab el-Amud'un savunmasını birbirine bağlıyor. Böylece Kudüs halkı kimliklerinin ve ulusal bağlarının derinleştiğini ve Filistin ulusal kurtuluş projesine geri döndüklerini kanıtlıyor" ifadelerini kullandı.

 Ulusal kurtuluş mücadelesi

 Filistinliler arasında ulusal kurtuluş mücadelesinin yeniden canlandığını dile getiren Khadir, “Bu ayaklanma, Filistin halkına mücadelesini ve siyasi birliğini yeniden kazandırdı. Bu durum direniş yöntemini eski haline getirdi. Böylelikle Oslo Anlaşması’nı iptal etti. Bu ayaklanma, Filistin halkının demografik değişime izin vermeyeceğini, kurtuluş hareketiyle işgal edilen tüm topraklarda bağımsız devletlerini yeniden kuracaklarını gösteriyor” dedi.

 İsrail’in saldırıları nedeniyle yüzlerce kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Khadir, "Siyonistler gerçekleri çarpıtıyor, suç işliyor, etnik temizlik yapıyor, evleri ele geçirmeye çalışıyor, Mescid-i Aksa'yı ele geçiriyor ve ülkemizi bölüyor. Tüm uluslararası kurumlar ve Filistin dostları, işgalcilerin Filistin halkına karşı işlediği suçları dünyaya ifşa etmelidir” diye belirtti. (M.A)

Editör: TE Bilişim