Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

*Bize düşen görev Türkiye'yi bugün içinde bulunduğu zor atmosferden çıkarmak. Türkiye'de devletin kurumlarını liyakatli kişilerin üretebileceği bir sürece evirebilmek. Bütün bunları sabırla gerçekleştireceğiz. Altı lider bir aradayız. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz. Demokrasiyi savunuyoruz. Bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz.

*Bazen soruyorlar veya eleştiriyorlar. 'Demokrasi diyorsunuz milletin mutfağına bir şey kalmadı' diye. Mutfakta bir şeyin kalmamasına yol açan temel olay bu ülkede demokrasinin olmamasıdır. Bu çerçevede ilk adım demokrasi sonra hep beraber hızla büyüme ve kalkınma. Çünkü her şeyimiz var.

*Demokrasinin olmadığını gösteren temel bir olay. Bir partinin genel başkanı İstanbul'da Kadıköy'de kendi ilçe binasına giremiyor. Talimat verilmiş. Altı milyon oy alan bir siyasi partinin genel başkanı kendi ilçe binasına giremiyor. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Onlar şeytanlar ve bunu yapıyorlar ve bizler beraber mücadele edeceğiz. Polis arkadaşları asla suçlamıyorum onlara talimat verenler sorumlusu. Talimat verenin kim olduğunu, gücünü saraydan aldığını da çok iyi biliyorum. O nedenle bizler taşkınlığa kapılmadan, sağ duyu ile hareket ederek sandığı bekleyeceğiz. Sandık gelecek, oyumuzu kullanacağız Saray ve şürekasını yolcu edeceğiz.

BAKAN SOYLU'YA SERT SÖZLER

*Son günlerde yaşadığımız tabloya geleyim. Önce düzmece bir dava açtılar. Sonra saray bu mahkemeye müdahale etti. Asla çıkarılamayacak bir kararı bu mahkemeden çıkardılar. Her şeyi alenen yaptılar. 85 milyonun önünde adaleti açıkça katlettiler. Bir bakıyoruz o da cesaretlenmiş. Neymiş, 16 milyon insanın sevgilisini görevden alacakmış, sen kimsin, Ekrem İmamoğlu kim? Sen Ekrem İmamoğlu'nun tırnağı bile olamazsın. Sen atamayla gelmişsin, o seçimle gelmiş. İmamoğlu size büyük lokmadır. Boğazınıza takılır, boğarız sizi boğarız.

*Dava zaten düzmeceydi, istedikleri gibi karar çıkaramayacaklarını gördüler, onun yerine sarayın tercih ettiği, yargıçlık cübbesi giyen ama hakimlik statüsü olmaması gereken bir kişiyi oraya oturttular. Sizin bilmediğiniz ama bizi yakından tanıyanların iyi bildiği bir şeyi ifade edeceğim. Ekrem İmamoğlu ile baba-oğul gibiyiz. Kendisi CHP'nin evladı olduğu kadar benim de evladımdır, ona sahip çıkmak benim de boynumun borcudur. Çekin arabanızı, bu kantar sizi çekmez. Erdoğan'a da insani olarak söylemek isterim. İhtiras doymak bilmeyen bir canavardır. Herkes Bay Kemal'i beklesin."

"6 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA İSTİSMAR TEPKİSİ"

*Bütün vatandaşlarıma seslenmek isterim. Merkez Bankası'nın önüne Kılıçdaroğlu neden gitti? Enflasyonla mücadele edin diye gitti. Yasanın verdiği görev yerine getirilsin diye gitti. Yapmadılar. Kılıçdaroğlu TÜİK'e niye gitti. İşçinin, emeklinin enflasyonu düşük gösterecekler, düşük maaş almalarına yol açıyor haklarını teslim edin diye gitti. MEB'in önüne niye gitti? Dayısı olmayanı sözlüde eliyorlar. Dayısı olmayanın arkasında durmak için gitti. Et ve Süt Kurumu'na niye gittik? Bu ülkenin çocukları süte, ete ihtiyaç duyuyorlar. Bunun için gittim. Adalet Bakanlığı'na vekil arkadaşlarımla beraber yürüdük. 6 yaşındaki bir çocuğa sistemli tecavüz edilmesi ve bunun karşısında iktidarın suskun olması... Bunlarda vallahi de billahi de ahlak, vicdan, erdem yok. Sistematik tecavüze uğruyor. Bakan '2 yıldır haberimiz' var diyor. Devleti çalıştırmadılar, savcıları, polisleri çalıştırmadılar. Arkasındaki güç kim? Bunun cevabını hala almış değilim. Bir çocuğun hakkı için bakanlığa yürüdüm. Sonra ne oldu? Devletin refleksi çalışmaya başladı. Demek ki bu kardeşiniz haklı.

Editör: TE Bilişim