Uçum, Anadolu Ajansı için kaleme aldığı analizde, 1928 tarihli 1239 Sayılı Kanun’un, bugün tartışılan çözüm süreci adımları açısından “ilham verici bir geçiş hukuku modeli” olabileceğini söyledi. Uçum’un değerlendirmeleri, hükümet çevrelerinde son haftalarda sıkça dile getirilen “yeni çözüm sürecine yönelik hazırlıklar” tartışmalarını da yeniden alevlendirdi.
“ÇALIŞMALAR DEĞERSİZLEŞTİRLMEK İSTENİYOR”
Uçum, geçiş sürecinin “temel doğrultuda herhangi bir sapma olmadan ilerlediğini” belirterek, Türkiye’nin artık yeni adımların beklendiği bir aşamaya geçtiğini kaydetti. Bir yılı aşkın sürede “çok önemli mesafe alındığını” ifade eden Uçum, süreci değersizleştirmeye çalışan söylemlerin dikkate alınmaması gerektiğini, bu tür girişimlerin açık ya da örtülü sabotaj niteliği taşıdığını vurguladı.
“MECLİS’İN ROLÜ ÖNEMLİ”
Sürecin yeni aşamasında umutların arttığını ve iyimserliğin güçlendiğini söyleyen Uçum, TBMM’nin rolüne de dikkat çekti. Meclisin, süreç kapsamında ihtiyaç duyulan düzenlemeleri yapacak kapasite ve birikime sahip olduğunu, geçiş sürecinin gerektirdiği her tür görevin eksiksiz yerine getirilebileceğini ifade etti.
1239 SAYILI KANUN’U HATIRLATTI
Analizin en dikkat çekici bölümü ise 1928’de çıkarılan 1239 Sayılı Kanun oldu. “Şark Mıntıkasında Muayyen Vilayet ve Kazalarda Ceraim Takibatı ile Cezalarının Tecili Hakkında Kanun” olarak bilinen düzenleme, dönemin olağanüstü koşullarında tek, özel ve geçici bir hukuki çerçeve oluşturmuştu. Uçum, bu kanunun af niteliği taşımadığını; ancak o dönem çeşitli olaylara karıştığı için “hukuken kaçak” durumuna düşen kişilere belirli koşullarla takibat erteleme imkânı sağladığını hatırlattı.
Açıklamasını “TBMM’nin Terörsüz Türkiye’ye geçiş sürecinin ihtiyaç duyduğu kanunu bugünün koşullarına göre en işlevsel haliyle düzenlemesi izahtan varestedir” sözleriyle tamamlayan Uçum, tartışmaların merkezine bir kez daha hem geçiş hukuku ihtiyacını hem de siyasetin çözüm kapasitesini yerleştirmiş oldu.
