İbrahim İnanç Yıldız

Diyarbakır’da 1930’larda Dağkapı’da Surların bir kısmı yıktırıldı. Günümüzde de bu bölgede uzun bir alanda Surların olmadığını görüyoruz. Peki ne oldu da binlerce yıllardır bir şekilde ayakta kalan Surların bu bölümünde bir tahribat yaşandı.

BOĞUCU SICAKLIĞIN TEK GEREKÇESİ SURLARMIŞ!

1932 yılında dönemin Diyarbakır Valisi Faiz Ergun tarafından “şehir hava almıyor” diye Dağkapı’daki Surlarda yıkım başlatılıyor. Şehrin boğucu sıcaklığının tek gerekçesi Surlar gösteriliyordu ve şehre hava girmemesinden dolayı bulaşıcı hastalıkların yayıldığı söyleniyordu. O dönem kent halkı Sur içindeki taş evlerde oturuyordu. Durum bu olunca Valilik emriyle dinamitlerle Dağkapı’da Sur duvarları patlatılarak yıkıma başlandı. Ayrıca Mardin Kapı ile Yeni Kapı arasında da bir yıkım gerçekleştirildi.

İTİRAZLAR SONUÇ VERDİ AMA…

O zamanlar Mezopotamya’da arkeoloji incelemeleri üzerine Diyarbakır’a gelen Fransız Albert Louis Gabriel, kente geldiğinde yaşanan tahribata birebir şahit oluyor. Yaşananları görünce itiraz ediyor ama dikkate alınmıyor. Gabriel, bunun üzerine Ankara’ya bir mektup gönderiyor. Mektupta, şu ifadeler yer alıyor: “Diyarbekir’in müstahkem suru tarih ve arkeoloji noktasında olağanüstü öneme sahiptir. Sadece yapımındaki teknik ve örgütlenmenin oluşumundaki ustalık değil, kitabelerinin olağanüstü zenginliği açısından da bölge tarihinin canlı bir sayfasıdır. Oysa herkeslerce bilindiği üzere, yerel makamlar bu surların dinamitleyerek yıkılmasına karar vermişler ve bu kararlarının uygulamasına da başlamışlar. İleri sürülen sebepler, Diyarbekir şehrinin surlar içinde kalması düşüncesiyle hava sirkülasyonundan mahrum kaldığı ve sağlığa zararlı bir durumla karşı karşıya kalındığı şeklinde gerekçelendirilmiştir. Böyle bir düşünce haklı olamaz. Sur duvarları ile evler arasında hava esintisine engel bir hal yoktur. Ayrıca havanın serbestçe esinti yarattığı boş sahalar da sur içinde mevcuttur. Esasen rüzgârın yönü ender durumlarda yatay olduğundan hava özgürce sur içinde dolaşım yapabilmektedir. Surları tahrip etmeden de şehri sağlıklı konuma getirmek mümkündür.”

Mektubun akabinde çektiği fotoğraflarla Ankara’ya giden Gabriel, Milli Eğitim Bakanlığı’na rapor bir rapor vererek yıkımı daha da büyümeden durdurur. Ancak o arada beş burç yıkılmaktan kurtulamıyor.

ARKEOLOG GABRİEL GELMESİYDİ NE OLURDU?

Arkeolog Gabriel’in o dönem Diyarbakır’da olması belki de Surların daha büyük kısmını hatta tamamını yıkımdan kurtarmışa benziyor. Gabriel o dönem kentte olmasaydı, büyük ihtimalle Surlarda daha büyük bir kısmın yıkımı gerçekleştirilecekti. O dönemin ekonomik sıkıntılarını düşününce Surları dinamitle patlatılarak yıkılması da epeyce maliyetli bir işti. Görünüşe göre, yıkım bir süre daha devam eder, yeni kaynak bulunursa devam edilebilirdi. Bu anlamda arkeolog Gabriel’in çabası ve mücadelesi, binlerce yıl görmüş olduğu birçok savaşa rağmen ayakta kalan Surların bir anda ortadan kaldırılması engellenmiş oldu ve günümüzde de varlığını korumuş oldu.

ALBERT LOİS GABRİEL KİMDİR?

Albert Louis Gabriel, 1883 yılında, Fransa’da doğdu. Sorbonne Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar ve Edebiyat okudu. Ardından Paris Üniversitesi’nde doktora yaptı. 1926 yılında Türkiye’ye gelen Gabriel, Darülfünun’da arkeoloji ve sanat tarihi dersleri verdi. 1930 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşarak, Mezopotamya’daki eserler hakkında araştırma yapmak üzere Hasankeyf’ten Van’a kadar incelemelerde gerçekleştirdi. Gabriel, eserleri fotoğraflarını çekti, çizimlerini yaptı ve metinlerini yazdı.

Muhabir: İbrahim İnanç YILDIZ